18-08-2025
İsmet Berkan

Rusya ile Ukrayna barışsa bile bu geçici olur

Rusya ile Ukrayna barışsa bile bu geçici olur

Amerikan Başkanı Donald Trump anlaşılamaz şekilde yeniden pozisyon değiştirdi, Rusya-Ukrayna savaşında bir kez daha Rus tezlerinin yakınına geçti.

Bunu cuma günü Alaska’da oldukça tuhaf Putin zirvesinde yaptı Amerikan Başkanı ve Rusya Devlet Başkanına bir zafer hediye etti.

Oysa zirveye giderken pek sertti. Zirvenin yapılacağını duyurduğunda zirvenin sonucundan hiç ümitli olmadığını, “Her şeyin Putin’in ne diyeceğine bağlı olduğunu” ve Putin’in dediklerini beğenmezse kalkıp gideceğini bile söylüyordu.

Her zaman yaptığı gibi sözlerinin arasına tehditler de sıkıştırıyor, Rusya’nın ateşkesi kabul etmemesi durumunda “çok mutsuz” olacağını söyleyip bu tutumun “ciddi sonuçlar doğuracağı” gibi tam ne anlama geldiği bilinmeyen tehditler savuruyordu.

Ama tam tersi oldu. Yaklaşık üç saatlik görüşmeden sonra çıkıp giden Putin’di. Kendisi için hazırlanan öğle yemeği programına katılmadı, Alaska’da zamanında ölmüş Rus askerlerin mezarlarını ziyaret edip hemen uçağına bindi ve iki adım mesafedeki ülkesine geri döndü.

Ateşkese yanaşmadı. Hatta Ukrayna’ya ilişkin tutumunda herhangi bir değişiklik olduğuna dair en ufak imada bile bulunmadı, Trump’ın ve gazetecilerin gözlerinin içine baka baka “Savaşın kök nedeni çözülmeden barışın olamayacağını” söyledi.

Putin’in “savaşın kök nedeni” dediği şey Ukrayna’nın Batıya yönelmesi, Batı’nın da Ukrayna’ya yönelmesi. Putin temelde egemen ve kendi dış politika kararlarını kendisi veren bir Ukrayna istemiyor, Belarus gibi egemenliğinin önemli bölümünü Moskova’ya devretmiş bir vasal devlet istiyor orada.

Trump cephesinin bu “kök neden” tartışmalarında elde ettiği yegane kazanım ABD’nin Ukrayna’ya güvenlik garantisi verecek olması, iddiaya göre Rusya’nın da bu garantinin verilmesini kabul etmesi gibi duruyor şimdilik ama bugün manzara daha netleşecek.

Ukrayna açısından  geriye birbirinden sevimsiz iki seçenek kalmış gibi duruyor. Birinci seçenek toprak kaybına razı olup egemenliğini kurtarmak ve sahici güvenlik garantileri almaya çalışmak. İkinci seçenek ise hem toprak kaybına hem egemenlik kaybına razı olmak, savaşı sürdürmek.

Tabii burada mesele sadece Ukrayna değil. Bir de Avrupa’nın içinde bulunduğu zor pozisyon var. Eğer silah zoruyla Ukrayna’da sınırların değişmesini kabul edecek olurlarsa bundan sonra kendilerini hiçbir zaman gerçekten güvende hissetmeyecekler. Evet, Ukrayna savaşı sonrası Rusya’ya karşı askeri caydırıcılık üretmeye çalışıyorlar ama bu hedefe varmalarına daha çok zaman var ve Putin Rusya’sı onlara bu fırsatı hiç vermeyebilir.

Amerika ise Trump iktidara geldiğinden beri kendini büyük ölçüde izole etmiş durumda, Avrupa’nın bu güvenlik sorunuyla ilgilenmiyor, Rusya’yı uzaktan korkutmanın kendisine yeteceğini düşünüyor. O yüzden Trump açısından aslında son birkaç aydır Rusya’ya karşı tutum almaya başlaması şaşırtıcıydı, cuma günü yeniden Rusya’nın yanına geçmesi değil.

Bugün Beyaz Saray’da Avrupalı liderler ve Zelenski Başkan Trump’la bir araya gelecek. Bu toplantının amacı Trump’ı bir kez daha önceki tutumuna çekmeye, Avrupa’nın (ve Ukrayna’nın) arkasında durmaya ikna etmek.

Bu gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bilinmez ama gerçekçi olmakta fayda var: Her ne kadar saldırgan olan Rusya olsa ve Ukrayna da bir nevi bağımsızlık savaşı veriyor olsa da bu savaşın Ukrayna tarafından bütün hedeflerine varılarak kazanılması konu daha büyük bir savaşa dönüşmedikçe imkansız.

O yüzden bir noktada Ukrayna’nın bir dizi tavize, toprak vermek dahil, razı olması lazım.

Ama öte yandan Avrupa açısından Rusya’nın zafer kazandığını izlenimi veren hiçbir çözüm çözüm değil. Bu noktada Avrupa’nın da sert tutumundan vazgeçip bir orta yol bulması lazım. Sorun şu ki bulunacak orta yollar, Rusya’nın kabadayılık yapıp istediğini aldığı izlenimini ortadan kaldırmaya yeterli değil.

Burada tek teselli 2014’ten beri ambargo altında olan, 2022’den beri savaş şartlarını yaşayan Rus ekonomisinin toparlanmasının, Rusya’nın 2014 öncesi gücüne kavuşmasının çok zor olması.

Ekonomisi zayıflayan, askeri harcamasını çok arttırmak zorunda kalan Rusya’nın aynen 1989’da Sovyetler Birliği’nin bir anda çözülmesi gibi çökmeye gitmesi için uzun dönemli bir oyuna ihtiyaç var.

Bu uzun dönemli oyunu Soğuk Savaş döneminde gördük ve yaşadık. Bugün aynı Soğuk Savaş şartlarında değiliz. Avrupa’nın bugünden başlayıp uzun yıllar boyunca Rusya’ya karşı sıkılı yumruk gibi durması beklentisi gerçekçi olmayabilir. Kaldı ki Rusya Amerikan ambargolarından kurtulması halinde ekonomisini Avrupa’ya çok ihtiyaç duymadan da toparlayabilir. Bugünün Soğuk Savaş’tan en büyük farkı içinde Amerika’nın sürükleyici güç olarak bulunduğu bir Batı ittifakının ve hatta NATO’nun artık ortada olmaması. Trump’ın esas yaptığı bu: NATO’yu bir eski zaman kalıntısı haline getirmek.

Ama şunu da bilelim: Rusya-Ukrayna savaşı için bugünlerde bir barış yolu bulunsa bile bu barış kalıcı olmayacak. Çünkü mesele Ukrayna değil. Avrupa’nın güvenlik mimarisi tamamen değişecek.

CHP’li olmasaydı o patates çiftçisine ceza gündeme gelir miydi?

CHP’li olmasaydı o patates çiftçisine ceza gündeme gelir miydi?

Geçenlerde Yozgat’ta bir çiftçi eylemi oldu. Aydıncık ilçesinin Kazankaya Köyünde tarım yapan, aynı zamanda Aydıncık CHP ilçe başkanı olan Sadık Ertuğrul adlı çiftçi tarlasından topladığı patatesleri maliyetine bile satamadığını öne sürerek köy meydanına döktü. Bu eylem haber olunca dün Ticaret Bakan Yardımcısı çıktı, gururla bu çiftçiye ucu 17 milyon liraya kadar uzanacak idari para cezası verileceğini ilan etti.

Önce şunu söylememe izin verin: Patatesin fiyatının düşmesiyle hükümetin hiçbir ilişkisi yok. Tarımda bazı ürünlerde zaman zaman yaşanan bir durum, arz fazlası oluşunca fiyatlar düşüyor ama bu arada çiftçi yatırımını yapmış oluyor ve zarar ediyor. Patateste yaşanan da bu. Konu piyasayla ilgili. Devlet başka tarımsal ürünler olduğunda devreye girip destekleme alımı vs yapıp fiyatı yükseltmeye çalışıyor ama patateste bu yapılmadı benim bildiğim bugüne kadar. Kaldı ki patates uzun süre depolanabilen bir ürün de değil, buğdayı arpayı alıp saklarsınız ama patates çimlenir, bozulur.

Yani anlayacağınız aslında CHP ilçe başkanı çiftçinin tepkisi aslında piyasaya. Hatırlayın, geçen yıl da Karacabey’de domates üreticisi benzer bir isyan yaptı, salça fabrikaları düşük fiyattan alım yapmak isteyince domateslerle yollar kesildi, domatesler döküldü vs.

Birkaç yılda bir Antalya’da portakal üreticilerinin başına geliyor benzer bir durum, ürünü bahçeden toplamıyorlar bile. Fiyatı o kadar düşüyor.

Ama öte yandan Ticaret Bakan Yardımcısının Yozgatlı bir çiftçiye 17 milyon lira ceza yazılacağını söylemesi de tuhaf ötesi bir durum. Bilmiyorum arazisinin büyüklüğünü ama 17 milyon lirayı o çiftçi arazisini satsa bulamaz büyük ihtimalle. Kaldı ki ceza da yersiz zaten. Birkaç ton patatesin bedava dağıtılması ne piyasayı bozar ne başka bir şeyi.

O yüzden bu ceza siyasi bir ceza aslında. Karacabeyli domatesçilere bir şey olmadı, çünkü içlerinde hiçbiri CHP ilçe başkanı değildi. Ama Yozgatlı çiftçinin çekeceği var, çünkü o CHP’li.

İnanılmaz bir şey.