24-09-2025
İsmet Berkan

Bilgisiz ve kaprisli bir ergenin yönettiği dünya

Bilgisiz ve kaprisli bir ergenin yönettiği dünya

Donald Trump, 79 yaşında ama bütün davranışlarıyla kaprisli bir ergen gibi. Henüz yeni oluşmakta olan egosu başka her şeyin önüne geçiyor, kendi kişiliğini ve bağımsız varlığını herkese kanıtlama arayışında.

Temel derdi kendi egosunu herkese göstermek, bağımsız bir varlık olduğunu herkese ispat etmek olduğu ama henüz bilgisi-görgüsü-tecrübesi eksik olduğu için kendi içinde bir düşünce tutarlığına da sahip değil.

Dediğim gibi 79 yaşında olduğuna bakmayın, o bir ergen.

Bütün ergenler gibi affedilebilir hatalar yapmaya çok eğilimli ama tabii bugün bulunduğu konumda bütün dünyayı yönetiyor, o yüzden hatalarının bedeli çok ağır olabilir, affetmek de kolay olmayabilir onu.

Bir örnek vereyim:

Trump daha muhalefetteyken Rusya-Ukrayna savaşının daha başlamadan önlenebilir bir savaş olduğunu söyledi.

Bu sözlerin arkasındaki mantık, Amerikan gücünün ve caydırıcılığının devreye girip Rusya’yı engellemesi ama bu arada Ukrayna’yı da dizginlemesiydi. Çünkü Ukrayna o sırada işgal altındaki topraklarını geri almaya uğraşıyordu.

Trump’ın bu görüşü, tartışmalı olmakla birlikte kendi içinde tutarlı bir görüştü; gerçekten de Joe Biden Amerika’sı bu savaşı başlamadan durdurabilirdi belki de. Denemedi bile, aksine kışkırttı.

Sonra Trump iktidara geldi ve vaadini yerine getirmek için çalışmaya başladı. Tek yaptığı, Ukrayna Devlet Başkanına “Sen bu savaşı kazanamazsın” demek oldu. Ukrayna toprak tavizleri vermeli, istediği Amerikan güvenlik garantisi için de madenlerinin işletmesini Amerikan şirketlerine devreden bir anlaşmayı imzalamalıydı. Rusya’ya tek kelime bile söylemiyordu.

Yani ABD kendi ağzından kendi caydırıcılığının Rusya’yı durdurmakta yetersiz kaldığını kabul etmiş oluyordu. Amerikan Başkanı Rusya’nın “kazanmasına” razı oluyordu. Kendi fikirleri arasında kendi kendine yarattığı bu çelişki Trump’ı hiç rahatsız etmedi. Çünkü o egosunu, kendi varlığını sergilemenin peşindeydi, diğer her şey, buna MAGA fikri dahil, ikinci plandaydı.

Söylediğinin Amerika’yı (ve Batı’yı) Rusya’ya boyun eğer bir pozisyona sokması onu hiç etkilemedi. 

Ukrayna onun dediklerini yaptı. O anlaşmayı imzaladı. Toprak tavizine de gayrı resmi olması şartıyla razı oldu.

Ama bu kez Putin pazarlığı bu şekilde yürüten Trump’ın zaaf gösterdiğini düşündü ve daha fazlasını istedi.

Bundan beş hafta önce Trump Putin’e bir anlamda teslim oldu, onun üstünlüğünü, kendi ülkesinin caydırıcılığının ise anlamsızlığını kabul etti. Bunun ülkesi ve kendisi için utanç vericiliğinin farkına varması için aradan beş hafta geçmesi gerekti.

Şimdi Trump, tam tersi bir pozisyona geçti. Ne kendi ordusunun, ne kendi ülkesi komutasındaki NATO’nun ne de en hayalperest Ukraynalı’nın bile rüyasını bile görmediği bir şeyi, Ukrayna’nın aslında Rusya’yı savaşta yenebileceğini ve orijinal topraklarını (Herhalde buna Kırım da dahil) geri alabileceğini söyledi.

Bir kez daha bir an önce egosunu tatmin isteği aklının ötesine geçti. Rus ordusunu “kağıttan kaplan” görmekte haklı olabilir ama o kağıttan kaplanın her şeye rağmen nükleer silahları var ve siz onu fazla köşeye sıkıştırırsanız o silahları kullanmaya kalkabilecek kadar çılgın bir durumda.

Dolayısıyla Rusya-Ukrayna savaşı öyle kaba güç gösterilerinden çok akıllıca tasarlanmış, Rusya’nın gururunu da gözeten siyasi-ekonomik-askeri tedbirlerin bir arada kullanılmasıyla çözülebilir bir sorun artık.

Eğer Trump dün söylediklerinde ciddiyse, uzun dönemli bir oyun oynamaya ve Rusya’nın kendi kendine içine doğru çökmesini beklemeye yönelik politikaları hayata geçirmesi lazım.

Ama diyorum ya o hemen yarın sabah sonuç isteyen bir kaprisli ve cahil ergen. O yüzden dünkü pozisyonunun da sürdürülemez olduğunu görmesi çok uzun sürmeyecektir.

Sahadaki yetişkinler, başta Putin, bu durumu çok net görüyor.

Putin’in en büyük destekçisi konumuna gelen Çin, dünyanın kaderinin bir ergen çocuğa bırakılamayacağını artık daha güçlü biçimde düşünüyor.

Bir büyük savaş riski dün itibarıyla çok ciddi biçimde arttı.

Çınar Otel’in pastanesi, diskoteği

Çınar Otel’in pastanesi, diskoteği

Çocukluk ve ilk gençlik hatıralarımda özel bir yeri olan Çınar Otel’in yıkılmış fotoğraflarını görünce içimden bir şey koptu.

Yeşilköy ve Yeşilyurt, İstanbul’un kalbur üstü banliyö semtleriydi ben çocukken. Yeşilyurt’un tenis kulübü ve deniz kenarındaki görkemli Çınar Otel imrenilerek bakılan yerlerdi.

Önünde üçgen şeklinde bir yeşil alan vardı Çınar Otel’in. Orada Fenerbahçe futbol takımının kamp ve antrenman yaptığını hatırlarım.

Hemen önünden geçen ve Yeşilyurt Tenis Kulübüne kadar giden yol, bazı pazar günleri babalarının arabalarını alan gençlerin yarış pistine ve spin gösterileri yapma yerine dönüşürdü.

Çınar Otel’in pastanesi, bir kız arkadaşınız olduğunda onunla gidilecek “piyasa” yeriydi.

Hele Çınar’ın diskoteğinin gündüz seansları benim gibi ergenler için çok özeldi.

Yıllardır Çınar Otelin önünden bile geçmiyorum, değil ki Yeşilyurt’a veya Yeşilköy’e gideyim.

Ama yine de için cız etti dün o fotoğrafları görünce. Sadece benim değil yüzbinlerce kişinin hayatından, hatıralarından bir simge mekan eksildi. Gitmesek de, görmesek de Çınar bizim hayatımızın bir parçasıydı, artık yok.