
Regresyon analizi yoluyla casusluk…
Bana göre uygulamalı matematiğin en sıkıcı alanlarından biri istatistik. Sıkıcı bulmamın sebebi fazlasıyla ezbere dayalı olması. Bir sürü konuda geliştirilmiş bir sürü yöntem ve denklem var, bu denklemleri hep biliyor olmalısınız ki hesabınızı yapasınız.
Zaten bu sıkıcılık nedeniyle artık belki binlerce istatistik yazılımı var istatistiğe dayalı analizler yapmak isteyenler için; yani hesaplamayı siz yapmıyorsunuz, veriyorsunuz yazılıma o sizin için hesabı yapıyor, grafik ara yüzleri üretiyor. Size sadece sonuçlara bakıp yorum yapmak kalıyor. (Tabii bunun için o sonuçların ne anlama geldiğini bilmeniz, yani istatistik bilmeniz gerekiyor.)
Ben sıkıcı buluyorum ama günümüz dünyasında istatistik çok önemli bir yer tutuyor, hemen hemen her konuda bu matematik dalının hesaplamalarından hareketle analizler yapmaya, görmeye, duymaya ihtiyacımız var.
En çok karşımıza çıkan istatiksel durumlardan biri “regresyon analizi” adını taşıyor. Bu analiz yöntemi, iki veya daha çok değişken arasındaki ilişkiyi ölçmek için kullanılan bir yöntem.
Çok basit bir örnek vereyim: Bir tarlada kullandığınız gübre miktarı ile elde ettiğiniz mesela buğday verimi arasındaki ilişkiyi görmek isteyebilirsiniz. Ne kadar gübreye ne kadar verim aldığınızı ölçmeye çalışmak için de regresyon analizi yaparsınız.
Daha karmaşık bir örnek vereyim: Ürününüzün reklamını yapması için bir sosyal medya influencer’ıyla anlaşırsınız; o paylaşımlar yapar. Yapılan bu paylaşımların etkileşimi (yani aldığı beğenme, tekrar gönderme veya cevaplar) sizin için bir ölçüdür, tanıtılan ürünün satışına gelen katkı başka bir ölçü. Ama sadece influencer’ın etkileşimleriyle yetinmek istemeyebilirsiniz, örneğin o etkileşimin yarattığı “ripple effect” adı verilen ikincil, üçüncül etkileri de ölçmek isteyebilirsiniz.
İşte bunun için oldukça karmaşık regresyon analizlerine ihtiyacınız olur.
***
Tam burada bir parantez açıp yan bir konuya gireyim:
Bilgisayarınızı veya telefonunuzu açıp her internete bağlandığınızda, bu bağlantınızı ister ‘browser’ adı verilen tarayıcılar üzerinden ister bir takım ‘app’ler üzerinden yapın fark etmez, başta Google olmak üzere bir takım dünya devi firmaların “çerez”leri sizi kayda alır. Nereye giriyorsunuz, neden giriyorsunuz, girdiğiniz yerde ne kadar kalıyorsunuz, ne okuyorsunuz?
Kendinizi hiç küçük görmeyin: Google’ın dev veri tabanında sizin için özel bir klasör var, hakkınızdaki bilgiler burada biriktikçe birikir. Google’ın yazılımları size de regresyon analizi yapar, sizi kategorilere koyar. Örneğin yaşınızı öğrenir, örneğin eğitim durumunuzu, cinsiyetinizi, meraklarınızı, alışkanlıklarınızı sabırla öğrenir ve her gün öğrenmeye devam eder.
Bu bilgileri Google sizin internete girdiğinizde karşınıza çıkacak reklamları mümkün olduğunca size özgü, kişisel reklamlar haline getirmek, böylece kendi reklam satma işinin etkinliğini arttırmak için yapar. (İki oteli veya tatil beldesini Google’da aradınız diye haftalarca turizm şirketi ilanlarından kurtulamamanız bundandır.)
Google bu bilgileri reklamverenlerle de paylaşır. Doğrudan sizin isminizle paylaşmaz ama siz toplumda bir kategorisinizdir. Örneğin sizi 45-54 yaş arası, yüksek eğitimli, doğaya çıkmayı seven, son altı ayda evine buzdolabı almış, Türk halk müziği dinleyen biri olarak etiketlediyse, reklam veren de tam bu etikettekine benzer tüketici peşindeyse size o reklamverenin reklamları düşmeye başlar.
Bunların hepsi de temelde regresyon analizlerine dayalı şeylerdir.
***
Şimdi parantezimizi kapatalım konumuza geri dönelim: Dün de yazmaya çalıştım Hüseyin Gün casus mudur, sahiden İngiliz gizli servisi MI6 hesabına çalışmaktadır bunu bilmiyorum, ama bildiğim şu: Hüseyin Gün elindeki bir ürünü İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına ve bu arada bir sürü şirkete satmaya çalışan, bunu yaparken kendisini ve becerilerini abartarak pazarlayan bir insan.
Temelde pazarladığı şey ise işte bu sosyal medya regresyon analizi.
Tekrar sosyal medyaya dönelim. Burası, bir zamanlar yaygın deyişle “Eskiden dutluktu” ama artık değil. Hiç masum bir mecra değil sosyal medya ve burada zaman zaman yaşanan linçler veya övgülerin hiçbiri hiçbir zaman öyle durduk yerde, masum bir paylaşımın kendiliğinden viral olup yaygınlaşmasıyla yaşanmıyor.
Neredeyse her zaman, bu çeşit büyük kampanyaların arkasında devasa makineler oluyor; kişilerden ve robotlardan oluşan makinalar.
Polisler de, gizli servisler de işleri gereği bu dev propaganda makinalarının başından beri farkındalar. Aynı şekilde siyasi partiler de öyle.
Artık herkes, polislerden siyasilere ve ticari şirketlere kadar herkes, hatta bireyler bile, sosyal medyada olan biteni anlamak, gerekirse o olan bitene cevap verebilmek için bu gelişmiş regresyon analizlerini kullanıyor.
Dediğim gibi bu analizleri yapan çok sayıda yazılım var, durmaksızın da yenileri geliştiriliyor ama analizin yapılması değil önemli olan, her zaman önemli olan o analizi okuyup yorumlayan kişi veya kişiler. işte Hüseyin Gün de kendisi o önemli kişilerden biri olarak satma çabasında.
Bir kez daha söylüyorum: Hüseyin Gün casus mu değil mi bilemem ama şimdilik göründüğü kadarıyla satmaya çalıştığı hizmet casusluk falan değil; Türkiye’de pazarlama sektöründe çalışan herkesin neredeyse ezbere bildiği regresyon analizi yöntemleri.
Bundan casusluk çıkmaz.

