29-10-2025
İsmet Berkan

Cumhuriyet, başka her şeyden önce halk egemenliği demektir

Cumhuriyet, başka her şeyden önce halk egemenliği demektir

Bugün Cumhuriyetimizin 102. doğum günü.

Cumhuriyet, bize aynı anda birden fazla şey ifade eden bir kavram.

Çoğumuzun aklına cumhuriyet dendiğinde ilk akla gelen şey Atatürk olur. Gerçekten de Atatürk olmayan Türkiye Cumhuriyetini düşünmek zordur.

Yine çoğumuza cumhuriyet kelimesi, cumhuriyet devrimlerini getirir. Onlar olmadan cumhuriyet olamayacağını düşünür içimizden bazıları.

Cumhuriyet kelimesine olumlu olumsuz pek çok anlam yükleyen, cumhuriyet denince aklına önce bu anlamlar gelen pek çok kişi var.

Maalesef pek azımızın aklına cumhuriyet denince halk egemenliği gelir. Aslında kelimenin aklımıza getirmesi gereken ilk kavram bu olmalı, çünkü anlamı bu.

Unutuyoruz, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’ün aklına gelen ilk anlam da buydu: Halk egemenliği.

Atatürk, daha yola çıktığında ilk olarak “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demişti.

Bu öyle içi boş, sırf birilerini çoşturmak için söylenmiş bir laf değildi. Tam tersine, Atatürk ve arkadaşlarının yapmak istediği devrimin temeliydi.

Nasıl Fransız Devrimi, “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” dediyse, Anadolu devrimi de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demişti.

Cumhuriyetin kuruluşu ile düşman işgaline karşı verilen Kurtuluş Savaşı iç içe geçtiği için gözardı ediyoruz ama Anadolu devrimi Osmanlı padişahına karşı yapılmıştı, Atatürk ve arkadaşları daha Amasya Tamimi’nden itibaren padişaha karşı ayaklanmış devrimcilerdi.

Cumhuriyet o devrimin adıdır.

Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan insanları “Padişahın tebası” olmaktan çıkartıp ortak devletin kaderinde söz sahibi vatandaşlar yapan devrimin adıdır.

Bu toprakların tarihinde 23 Nisan 1920’ye kadar hiç yaşanmamış bir şeydir: Halkın temsilcilerinin ülke kaderine sahip çıkması ve hükmetmesi.

Osmanlı, kendi ülkesinde yaşayan insanların bırakın eşitliğini ve diğer temel haklarını doğru dürüst çalışıp kendine servet ve sermaye biriktirmesine bile izin vermemiştir.

‘Cumhuriyet rejimi’ denince gelen özgürlüğün boyutunu bugünden bakıp anlamaya, bu coğrafyada yaşayan insanların bir anda nasıl çağ değiştirdiklerini hayal etmeye imkan yok. Cumhuriyet’in en büyük devrimi budur ve nedense kimse adını bile anmaz: Cumhuriyet, hepimizi bu ülkenin kaderine ortak eden, karar verme hakkını hepimize veren rejimin adıdır.

Cumhuriyet’i harf devrimine, kıyafet devrimine vs indirgemek isteyenler kötü niyetli değiller belki ama en temel cumhuriyet devriminin cumhuriyetin halk iradesine dayanması olduğunu hiç unutmamalıyız.

***

Tarihte pek çok cumhuriyet var. En eskilerinden biri Anadolu kökenli Likya Federasyonu, bir Anayasası ve parlamentosu da olan bir cumhuriyetti. Atina şehir devleti cumhuriyet olarak ortaya çıktı. Roma, imparatorluk olmadan önce cumhuriyetti.

Ama hepsi aynı sebeple kırılgandı ve sonunda yıkıldı. Sebep, halk egemenliğinin ya bir türlü uygulanamaması ya da yozlaşmasıydı.

Kelimenin modern anlamıyla ilk cumhuriyet aslında 1776’daki Amerikan Devrimi ile kurulan, bugün hala var olan Amerika Birleşik Devletleri. ABD’nin kurucu babaları sadece büyük devrimciler değil aynı zamanda büyük fikir insanlarıydı. Onları okuduğunuzda görürsünüz, ‘cumhuriyet’ kelimesi ile ‘demokrasi’ kelimesini eş anlamlı kullanırlar.

Öyle de olmalıdır; eğer cumhuriyet halk egemenliğiyse bu egemenliğin mükemmel biçimde gündelik yönetime yansıyacağı yöntemlere ihtiyaç vardır. Bu yöntemlerin başında, herkesin düşüncesini özgürce ifade etmesi gelir. Amerikan anayasasına eklenen ve “Haklar Yasası” (Bill of Rights) diye bilinen 10 maddenin birincisinin ifade özgürlüğü ve laiklikle ilgili olması boşuna değildir.

***

Bizim cumhuriyetimizin bir numaralı konusu 102 yıl önce neydiyse bugün de odur: Halk egemenliğinin gerçek manada, eşit ve adil olarak yönetime ve yasamaya yansıması, yani demokrasinin gerçekleşmesi.

Bugün demokrasimizin pek çok eksiği olduğunu biliyoruz. Bu eksikler, aynı zamanda cumhuriyetimizin eksikleridir, onu düşünmüyoruz.

Cumhuriyeti seviyorsak, cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşasın istiyorsak bu eksikleri ortadan kaldırmalıyız.

Bugün cumhuriyetimiz halk egemenliğinden büyük bir hızla kişi egemenliğine doğru kayıyorsa, bundan sadece bazılarımızın değil hepimizin rahatsızlık hissetmesi gerekir.

Bu rahatsızlığın çok yaygın biçimde hissedildiğini de görüyoruz aslında. Çünkü bu millet, için için elindeki en kıymetli şeyin cumhuriyet olduğunun farkında ve kendi egemenliğine engel olmak isteyenleri, bu egemenliği gerçekleştirmesine türlü çeşitli bahanelerle ket vuranları her seferinde cezalandırdı, çünkü bu en temel hakkına, egemenliğine hep sahip çıktı. Yarın yine sahip çıkacak, elinden bu hakkı almak isteyenlere direnecek.

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun!

Casusluk suçlaması daha başlamadan ters tepti bile

Casusluk suçlaması daha başlamadan ters tepti bile

Daha ilk gün burada “Büyük iddialar büyük kanıtlar gerektirir” diye yazdım. İstanbul gibi bir şehirde seçimi iki değil üç kez kazanmış; cumhurbaşkanı adayı olması için 15,5 milyon kişinin oy verdiği, serbest kalsın ve memlekette erken seçim yapılsın diye 25 milyona yakın insanın imza verdiği bir isme “Sen casussun” dediğinizde bu çok ciddi bir durumdur.

Kamuoyunda bunca taraftarı olan bu kişiyle ilgili casusluk iddiasını içeren haberlerin aslında yağmur gibi yağması beklenir. Bunu bir gazeteci olarak geçmişin böyle büyük olaylarının tamamında yaşadım. O kadar çok kaynaktan o kadar çok haber yağmaya başlar ki, başınız döner gerçekten büyük ve ilgi çekici olaylar yaşandığında.

Ülke gündemi birdenbire o olay olur. Onun dışında hiçbir şey konuşulmaz hale gelir. Böyle bir sürü olayı örnek verebilirim.

Oysa bu sefer öyle değil. Casus suçlamasına ilişkin haberler neredeyse hiç ilgi çekmiyor; haber sitelerinin en az okunan haberleri arasında. Zaten ortada fazla bir haber de yok. o kadar zayıf iddialar delil diye sunuluyor, o kadar zayıf bağlantılar anlatılıyor ki, insanlar hemen kafalarını çeviriyor, çünkü daha ilk anda kararlarını verdiler: Bu adli değil siyasi bir suçlama.

O yüzden fazla beklemeye gerek yok, şimiden söyleyebilirim: Casusluk suçlaması daha başlamadan geri tepti bile.

İktidar kamuoyunu bu suçlamanın içinde minicik de olsa bir gerçeklik barındırdığına ikna edemedi.