20-11-2023
İsmet Berkan

‘Karnıyarık istiyorum ama karnı yarılmasın istiyorum…’ 

‘Karnıyarık istiyorum ama karnı yarılmasın istiyorum…’ 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu hayatta ne istiyor?

Özel hayatı ve ailesi için istediklerini bilemem ama ülkesi ve halkı için kendince bu ülkenin ve halkın yararına olacağını düşündüğü şeyleri yapmak istediğine kuşku yok.

Peki bu istediklerini nasıl yapacak?

En basiti şu: Önünde kemiksiz bir 4,5 yıllık mutlak iktidar süresi var bir kere. O süre az değil.

Ama Cuma akşamı Almanya’dan dönerken gazetecilere söylediklerinden anladığımız, iktidarını bu 4,5 yılın ötesine de uzatmak istiyor.

Bunu nasıl yapacak?

Erdoğan’ın önündeki seçenekler

Gözüken iki yol var.

Birinci yol, Anayasayı değiştirmek, iki kere seçilme sınırını kaldırmak ve belki de yüzde 50+1 oy kuralını da değiştirmek.

Bir zamanlar başkanlık sisteminin ana meşruiyet kaynağı olarak gördüğü ve sert biçimde savunduğu yüzde 50+1 kuralını değiştirmekten söz etti Cumhurbaşkanı. Henüz 2 dönem kuralını değiştirme konusuna girmedi. Ona da girebilir ileride.

İkinci yol daha basit: Anayasayı değiştirmeden (ve bu arada 50+1 kuralına da dokunmadan) görev süresinin dolacağı 2028 Haziran başı öncesinde Meclis’ten bir erken seçim kararı geçirtmek.

O zaman, seçimi de kazanması halinde bir 5 yıl daha Türkiye’yi yönetme hakkı elde edecek.

Yollar dikenli taşlı

Yalnız, bugünkü siyasi pozisyonlar itibarıyla bakıldığında bu iki yolun ikisi birden kapalı duruyor.

Meclis kararıyla erken seçim yapmak ve böylece Erdoğan’a yeniden aday olma imkanı vermek için de, Anayasayı değiştirip referanduma sunmak için de beşte üçlük nitelikli çoğunluk gerekiyor. Yani en az 360 milletvekilinin oy vermesi.

Mevcut durumda Cumhur İttifakı’nı oluşturan 6 partinin milletvekili sayısı 360’a yaklaşamıyor bile. Kaldı ki bu partilerden mesela Yeniden Refah’ın kendini hala bu ittifak içinde görüp görmediğini bilmiyoruz.

Tabii, şu an partilerimizin ve tek tek milletvekillerinin bulunduğu siyasi pozisyonlar değişmez değil, yarın öbür gün Tayyip Erdoğan bu erken seçim için eksik olan oylarını bulabilir, daha çok zaman var bu konuda karar vermeye.

Her şart altında, Meclis kararıyla, yani en az 360 oyla erken seçime gitmek tek bir anlama gelir: Tayyip Erdoğan’a bir dönem daha aday olma imkanı vermek. Bu da, yapılacak seçimin doğasını belirler ve sonucu önceden kestirilemez.

Aslında kolay bir yol var ama Erdoğan tercih etmez

Erdoğan açısından ikinci yol olan Anayasayı değiştirmenin en az Meclis kararıyla erken seçim ilan etmek kadar zor olacağına kuşku yok.

Anayasa değişikliğini kolay yapmanın bir yolu var ama Erdoğan henüz orada değil. O kolay yol, muhalefetin zaten önerdiği ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmek, yani başkanlık sisteminden vaz geçmek. Erdoğan buraya dönerse, Anayasa değişikliği kolayca Meclis’ten geçebilir, hatta Meclis’te 400 oyu bulup referandum bile gerektirmeyebilir.

Ancak diyorum ya, Erdoğan orada değil. Hem başkanlık sistemi yerinde dursun hem de yüzde 50+1 kuralı kalksın istiyor. Henüz söylemedi ama herhalde iki dönem kuralının kalkmasını da isteyecek. 

Bu isteğini gerçekleştirecek 360 milletvekilini bulması, gerçekten de erken seçime oy verecek 360 kişiyi bulmaktan daha zor olabilir. Bulsa bile bunu referandumdan geçirmesi de kolay olmayacak. Malum, referandumda da yüzde 50+1 kuralı var.

Hayır, Erdoğan MHP’den kurtulmak istemiyor

Bugün bazı köşe yazarları (Cumhuriyet’te Barış Terkoğlu ve T24’te Mehmet Yılmaz) Erdoğan’ın yüzde 50+1’i kaldırmak istemesinin arkasında MHP’den kurtulma çabası olduğunu yazmışlar. Ben buna katılmıyorum; başkanlık sistemi devam edecekse Erdoğan da karşısına çıkacak aday da her şart altında yanına müttefikler çekmek zorunda kalacak. Siyasi muhalefet açısından yüzde 50+1 kuralının olmadığı bir seçim, ittifak kurmayı daha da fazla zorunlu kılan bir seçim olur, unutmayın.

Hem başkanlık sistemi olduğu gibi kalmaya devam etsin hem de seçilecek başkan için yüzde 50+1 kuralı istenmeyecek olsun, bu şu anda olmayacak duaya amin demek gibi duruyor.

Ama tabii Tayyip Erdoğan’ı ve onun siyasi iradesini hiçbir zaman küçümsememek gerekir.

Ogün Samast üstünden ‘gaz alma’ operasyonu

Ogün Samast üstünden ‘gaz alma’ operasyonu

Serbest bırakıldıktan günler sonra Hrant Dink’in katili Ogün Samast hakkında örgüt üyesi olmaktan dava açıldı.

Hrant Dink öldürüleli neredeyse 17 yıl olmuş. Cinayetten iki gün sonra yakalanan katilin örgüt üyesi olduğu bunca zamanda kanıtlanamamış ama şimdi açılan davayla kanıtlanacak öyle mi?

Bu açılan dava olsa olsa Samast tahliye edildi diye kamuoyunda doğan tepkiyi ve yadırgamayı bastırma, kalabalıkların gazını alma çabası olabilir.

Daha ilk gün herkes bunun örgütlü bir suç olduğunu biliyordu. İster adına ‘Terör örgütü’ deyin (ki öyle), ister daha basit ‘organize suç çetesi’ durum değişmiyor, Ogün Samast bu suçu tek başına işlemedi, çok sayıda isim bu cinayette doğrudan ve dolaylı rol oynadı. Zaten o yüzden mesela Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar.

Ama bizim yargı prosedürlerimiz özenle, neredeyse kasıtlı denebilecek bir özenle Ogün Samast’ı sanki bireysel bir suçluymuş gibi mahkum etti; örgüt suçlamaları mahkeme mahkeme dolaştıktan sonra zaman aşımına uğratıldı. Evet uğratıldı. Kasıtlı olarak.

Şimdi iş işten geçmiş, kamuoyunun gazı alınmak isteniyor. Ayıptır.

Dünyamızın nur topu gibi bir Trump’ı daha oldu

Dünyamızın nur topu gibi bir Trump’ı daha oldu

Bu durumu bundan 2 bin 500 yıl önce yaşamış Yunan filozofu Platon öngörmüştü: Kötü yönetimler, genellikle arkalarından daha da kötü yönetimleri getirirler ve işin ucu sonunda tiranlığa/diktatörlüğe kadar varır.

Arjantin, gururlu ve tarihi zenginliği olan bir ülke ama belki 100 yıldır kötü yönetimlerin pençesinden kurtulamadı. Zor bela yaşattıkları bir demokrasileri var, o demokrasi de haftasonu yapılan seçimde ‘Arjantin’in Trump’ı’ diye adlandırılan Javier Milei Cumhurbaşkanı seçildi.

Milei tuhaf, aşırı sağ görüşleriyle biliniyor. Açıkçası siyasi görüşleri ve vaatleri bir ortaokul talebesininkine çok benziyor: Devlet harcamalarını ve vergileri düşürmek, Arjantin Merkez Bankası’nı kapatıp Amerikan dolarını ülkenin para birimi haline getirmek gibi…

Yazık, Arjantin’i çok ama çok daha zor yıllar bekliyor.

Anadolu’nun zürafaları, filleri, dinozorları

Anadolu’nun zürafaları, filleri, dinozorları

Bugün 10Haber’de Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı bir serginin haberi var. Kayseri’de bulunan zürafa, fil vs canlıların fosillerini sergiliyor belediye. Olağanüstü bir şey. Fırsatı olanlar gidip görsün, müthiş.

Ben uzun yıllar önce Ankara’da dinozor fosilleri de olan bir müze olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Oysa evet, Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nde dinozor fosilleri sergileniyordu.

Bu hayattaki en büyük hayallerimden biri, tercihan İstanbul’da bir Doğa Tarihi ve Bilim Müzesi açılması. Keşke, bu fosil örneklerinin hepsinin birden sergilenebileceği, bizim de bir büyük Doğa Tarihi ve Bilim Müzemiz olsa.

Aslında böyle bir müzenin gövdesini oluşturabilecek çok sayıda müzemiz var. İlave yatırım ve ilave bazı şeylerle bu müze yapılabilir.

Keşke…