Kavgada yumruk sayılmaz belki ama bu kadarı fazla değil mi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin dün Ankara’da düzenlediği mitingin bir yerinde aynen şöyle konuştu:
‘Ekonomiden zerre kadar anlayanlar şöyle bir düşünsün, ne diyor bay bay Kemal? Londra’dan 300 milyar dolar getirecekmiş. İnanıyor musunuz? Şu anda sen hangi görevdesin, hangi kademedesin? Nasıl oluyor da olmayan bir şeyi getiriyorsun? Herhalde bunlar, daha önce getirdikleri esrar, eroin vesaire bunları göndermişler ki şimdi bunların bedelini geri döndürme gibi bir gayreti var, daha önce böyle bir iftirayı yaptı ya, olmayan bir şey, vaat edilmez ve gelmez. Diyorum ya yalan bunda irtifa kesbetmiş. Nasıl olsa bunun ödemesi yok, söyle söyleyebildiğin kadar yalanı. Bu da bunu yapıyor.’
Erdoğan’ın burada söylediği, ‘Herhalde bunlar, daha önce getirdikleri esrar, eroin vesaire bunları göndermişler ki şimdi bunların bedelini geri döndürme gibi bir gayreti var’ yarım cümlesi ne anlama geliyor? Cumhurbaşkanı bu yarım cümlenin ardından ekliyor: ‘…daha önce böyle bir iftirayı yaptı ya, olmayan bir şey, vaat edilmez ve gelmez.’
Cumhurbaşkanı, belagat sorunu olan bir kişi değil; etrafında Türkçeyi gerektiğinde gayet iyi kullanabilen metin yazarları olduğunu da biliyoruz. Burada bir iddiada mı bulunuyor, yoksa kendisine atıldığını iddia ettiği bir iftiraya misliyle karşılık mı veriyor, belli değil. Tahmin ediyorum Erdoğan bilerek böyle bir belirsizlik, bulanıklık yaratıyor.
Artık kim nasıl anlarsa… Bazıları, ‘Kılıçdaroğlu’nun getirmek istediği 300 milyar dolar aslında esrar eroin parasıymış’ diye anlayabilir.
‘Kavgada yumruk sayılmaz’ diye saçma sapan bir laf vardır, herhalde bu lafı uyguluyor Cumhurbaşkanı. ‘Şimdi kavga ediyorum, üçe beşe bakmaya gerek yok’ diye düşünüyor olabilir ama bence yanılıyor. Her şeye rağmen kavganın da bir adabı ve kavgada söyleneceklerin de bir sınırı olmalı.
Çünkü mesela Cumhurbaşkanı’nın başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere bütün muhalefeti ‘LBGT’ci’ ilan etmesinin ardından, Ak Parti’den birileri çıkıp ‘İnsanla hayvanların ilişkiye girmesini ve evlenmesini de destekliyor’ diyebildi. Bu kapıyı da Cumhurbaşkanı açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genel olarak iletişim stratejisi muhalefeti kötülemek ve hatta şeytanlaştırmak üzerine kurulu. Üşenmeyin, Erdoğan’ın dünkü Ankara mitingi konuşmasını Anadolu Ajansından baştan sona okuyun, ne demek istediğimi daha iyi göreceksiniz. Erdoğan kendi yapacaklarıyla ilgili o kadar az vaatte bulunuyor ki, konuşmanın neredeyse tamamı muhalefetin aslında ne kadar kötü olduğu ve Türkiye’ye ne büyük kötülükler yapacağı üzerine kurulu.
Tabii bu strateji üzerine kurulu konuşmalar bir süre sonra duyulmaz oluyor. Çünkü bir süre sonra artık mesela 6’lı masanın gizli bir yedinci üyesi daha olduğunu, onun da HDP olduğunu söylemek kesmiyor. O yüzden sürekli konuşmalarındaki kötüleyici iddialarının dozunu yükseltmek zorunda kalıyor Erdoğan ve metin yazarları. Giderek o yedinci üye HDP olmaktan çıkıyor doğrudan PKK oluyor, doğrudan PKK’nın Kandil’deki liderleri oluyor.
İmam böyle deyince cemaat işi daha da ileri götürüyor, ‘Kandil’den talimat: Oyları CHP’ye verin’ diye uydurma haberler artık açıkça propaganda aracına dönüşmekten çekinmeyen iktidar yanlısı medyada arzı endam etmeye başlıyor. Hatta yorumcular bunları yorumlar oluyor.
Bir fedakar kişi çıkıp tam hesabı çıkartsa diyeceğim ama korkarım artık hesaplanabilir olmaktan çıktı; eleştiri adı altında başlayan genel sözler sanki birer gerçekmiş gibi ‘haber’ kılığında iftiralar olarak o kadar çok kez karşımıza geldi ki, bunların tam sayısını da içeriğini de takip edemez hale geldik.
Öte yandan elbette bunlar tek taraflı değil. Millet İttifakı cephesinden de durup durup böyle bel altı saldırılar yapılıyor. Ama o taraf medyada görece daha güçsüz olduğu için saldırıları daha hafif kalıyor.
Kavgada yumruk sayılmaz derler ama aslında saymak gerekir.