İyi haber: Türkiye’nin bilimsel araştırma sayısı artıyor; Kötü haber: Bütün Türkiye bir ortalama Amerikan üniversitesi etmiyor
Bilim ve araştırma dünyasında yer alıp da Nature dergisini bilmeyen yoktur. Bu dergi 2014 yılından beri dünyanın üniversitelerini ve elbette ülkelerini de her yıl yaptıkları araştırma sayısına ve bu araştırmaları nasıl bir bilimsel işbirliğiyle gerçekleştirdiklerine göre endeksliyor. Derginin 2022 yılına ilişkin son endeksi bu hafta yayınlandı.
Tabii bilim, artık bir yandan dozu giderek artan biçimde uluslararası işbirliğiyle, üniversiteler ve araştırma kurumları arası işbirliğiyle yapılan bir şey. Ama öte yandan bütün bu küreselleşme eğilimine karşın hala tek tek araştırma kurumları ve elbette ülkeler arasında en fazla bilimsel araştırmayı yapma konusundaki yarış da devam ediyor.
Nature, Almanya merkezli Springer Grubu’na ait ve bünyesinde çok sayıda bilim dergisini barındırıyor. Ama derginin endeksi sadece kendi gruplarıyla sınırlı değil, hatta Nature Grubu dergilerin endeksteki ağırlığı yüzde 32 seviyesinde. Yani dünyanın diğer önemli bilimsel makale yayınlayan dergilerinde çıkan makaleler de bu endekse konu. Ama elbette hepsi değil, ister istemez en saygın ve bilim araştırmacılarının en fazla rağbet ettiği dergilere bakarak bu araştırma yapılmış.
Endeks iki ayrı ölçü kullanıyor. Birinci ölçü, o ülke ve araştırma kurumundan çıkan makalelerin sayısı. İkinci ve daha önemli ölçü ise, bu makalelerin başka hangi kurumlarla ve ne ölçüde işbirliğiyle yazıldığı. Günümüzde bazı makaleler 150-200, hatta yüzlerce ayrı imza taşıyabiliyor. Bu bilimsel işbirlikleri Nature’ın endeksinde ‘Paylaşım’ olarak ayrıca sıralanmış.
Türkiye, dünyada 38. olmuş
Türkiye’nin bilimsel araştırma kurumları, üniversiteleri toplamına baktığınızda, Türkiye’nin bu endeksteki yeri de ortaya çıkıyor. Nature’ın endeksine göre Türk araştırma kurumları 2022’de pozitif bilimler alanında toplam 378 makale yayınlamış. Bu makalelerin ‘Paylaşım’ katsayısı 82,57 olmuş. Bu haliyle Türkiye, dünya sıralamasında 38. olabilmiş.
Hemen bir üst sıramızda 84,00’lık Paylaşım katsayısıyla Yunanistan var. Bir başka komşumuz İran, 109,52 Paylaşım katsayısıyla bizim 6 basamak üstümüzde, 31. sırada yer alıyor. İslam dünyasından Suudi Arabistan son yıllardaki atağıyla biliniyor, 125,87’lik Paylaşım katsayısıyla sıralamada 29. sırada, bizim 9 basamak üstümüzde.
Dünya sıralamasında en tepede bu yıl Çin var ama onların Amerika’yı geride bırakmasını ayrıca yazıyorum zaten.
Bilimsel araştırma sayısı Türkiye toplamından fazla olan 182 üniversite var
Baktığınızda Türkiye’nin Paylaşım katsayısı 2017 yılından beri artıyor. Bu iyi bir haber aslında.
Ama bu artışı çok da abartmamak gerek. Çünkü Türkiye’nin bütün üniversitelerin toplam araştırma sayısı, üniversiteler sıralamasına ancak 182. sıradan giren Amerikan üniversitesi Emory’nin gerisinde.
Başka bir şekilde söyleyecek olursak: Dünyada 182 üniversite ve araştırma kurumu, Türkiye’nin toplamından daha fazla bilimsel çıktı üretiyor.
Bu, bize bir şey söylüyor olmalı. Daha gidecek çok yolu var Türkiye’nin.
Türkiye’nin birincisi Koç, dünyada 771. sırada
Derginin endeksinde Türkiye’den en çok bilimsel çıktı üreten 10 üniversiteyi de yazmış. Bunların birinci sırasında İstanbul’daki Koç Üniversitesi var ama bu kurumun dünya araştırma kurumları sıralamasındaki yeri 771. sıra.
İkinci sırada İstanbul Teknik Üniversitesi var; onun dünyadaki yeri 951. Üçüncü sıra Bilkent’in. Dünyada 991. sırada. Ardından ODTÜ geliyor, dünyada 1057. sırada. Boğaziçi dünyada 1162. sırada; Sabancı Üniversitesi 1302. sırada; İstanbul Üniversitesi 1548. olmuş. Erzurum Atatürk Üniversitesi 1819. sırada, Kocaeli Üniversitesi 1909. sırada ve son olarak İzmir Teknoloji Üniversitesi dünyada 2012. sırada.
Deprem ülkesinde yer bilimi araştırması çok az
Peki Türkiye’nin üniversitelerinin bu araştırmaları hangi konularda?
Bakınca araştırmaların yüzde 47,2’sinin fizik biliminde olduğunu görüyoruz. İkinci sırada yüzde 18,85’le kimya var. Üçüncü sıra yüzde 15,65’le ‘Hayat bilimleri’nin, yani daha çok tıbbın. Son sırada ise yüzde 4,43’le ‘Yer ve çevre bilimi araştırmaları’ geliyor.
Türkiye hem bir deprem ülkesi hem de küresel ısınmanın en fazla etkileyeceği bölgelerden birinde. Ama nedense üniversitelerimizin bu alanlarda araştırmaları son derece sınırlı sayılarda.
Bilim yoksa refah da yok
Çok bilinen bir şeyi tekrarlayarak bu yazıyı bitireyim.
Türkiye’nin en temel derdi, sürekli cari açık veren ekonomisi. Bu denli yüksek ve süregelen cari açığın sebebi ise, ülkemizde ürettiğimiz ve ihraç ettiğimiz ürünlerden elde ettiğimiz katma değerin son derece düşük olması. O cari açığı kapatmak için her yıl yurt dışından borç almak, para bulmak zorunda bir ülke Türkiye.
Ürettiğimiz ürünlerin katma değeri düşük; çünkü o ürünleri kendi teknolojimizle ve tasarımımızla üretmiyoruz, başkasının teknolojisini ve tasarımını alıyoruz. Dolayısıyla katma değer de hep o başkasına gidiyor, biz bir çeşit ‘fason üretici’ oluyoruz, ancak ucuz işçilikle ve düşük TL değeriyle bir rekabet avantajı verebilirsek o ürünler Türkiye’de üretiliyor.
Oysa temel bilimsel araştırması Türkiye’de yapılan, teknolojisi büyük ölçüde Türkiye’de ortaya çıkarılan ve tasarımı bize ait ürünlerimizin sayısı daha fazla olsa, Türkiye cari açık vermeyecek, hatta Çin, Almanya, Güney Kore gibi cari fazla yaratmaya başlayabilecek.
Temel bilim olmadan teknolojiniz olamaz. Teknolojiniz yoksa, refah da hayal olarak kalır.