28-07-2023
İsmet Berkan

Merkez Bankası’na bilimin ve aklın mütevazı geri dönüşü

Merkez Bankası’na bilimin ve aklın mütevazı geri dönüşü

Tayyip Erdoğan iktidarı, Merkez Bankası’ndan aklı ve bilimi 6 Temmuz 2019 sabahı Merkez Bankası Başkanlığına Murat Uysal adlı kişiyi atayarak kovdu. Arada kısa süreliğine Naci Ağbal’la akıl ve bilim geri geldi ama bu 5 aylık dönemi 20 Mart 2021’de Şahap Kavcıoğlu’nun bankanın başına atanmasıyla kesin biçimde sona erdirdi.

Şimdi, yıllar sonra Merkez Bankası’na yeniden akıl ve bilim gelmiş gibi duruyor. Henüz son derece mütevazı bir bilim ve akıldan söz ediyoruz ama.

Gaye Erkan’ın başkan olarak atanması, dün açıklanan enflasyon raporunun hiç değilse bir ölçüde kendi iç tutarlığına sahip olması, yine Gaye Erkan’ın basın toplantısındaki konuşmaları, akıl ve bilimin bankaya geri geldiği konusunda en azından beni ümitlendirdi.

Dün gece yarısı Merkez Bankası’nın üç başkan yardımcısı değişti; atanan yeni başkan yardımcılarından biri, Cevdet Akçay benim yakından tanıdığım bir isim. Ümitlerim iyice arttı. Cevdet, bunca yıldır yetiştirdiği binlerce öğrenci de söyleyecektir, başka hiçbir şey değilse bile bilim ve akıl dışının en büyük düşmanıdır.

O Cevdet Akçay’ın daha birkaç ay önce gayet yerinde bir biçimde söylediğine göre, Türk ekonomisinde hiçbir fiyat gerçeği yansıtmıyordu. Yani ne doların fiyatı, ne enflasyon, ne Hazine Bonosu, ne cari faizler, hiçbir şey. Gerçeği yansıtan yegane fiyat, o da olduğu kadarıyla, Türk Hazinesinin yurt dışından borç alırken oluşan faizdi. Gerisi yalandı.

Peki bütün bu büyük yalanın, koca bir ülkeyi yalanlarda yaşatmanın nedeni neydi?

Elbette uygulanan faiz politikasıydı.

Merkez Bankası’nın son olarak yüzde 8’e kadar indirdiği faizler ülkede her şeyin fiyatını kademe kademe bozmuştu.

Bu analizin doğal sonucu, o faizi olması gereken ‘gerçek’ noktaya çıkarmak. Ama bu dile kolay.

Biz, ekonomide 2019’dan beri yalanda yaşıyoruz. 4 yıl çok uzun bir süre. Ekonominin bütün ama bütün aktörleri, buna sokaktaki vatandaş dahil, bu yalana uyum sağladı. Onlar da kendilerine bir başka düzen kurdular. Çünkü herkes Tayyip Erdoğan’a bakıyordu, o orada durduğu sürece bu yalan düzeninin devam edeceğini varsayıyordu ve herkes kendince hayatta kalmak ve hatta hayatını ileri götürebilmek için yollar aradı. Bulanlar buldu, bulamayanlar kaybetti. Kaybedenlerin bir temsilcisi, bir süreliğine kendisini ‘orta sınıf’ mensubu sanan Diyanet İşleri Başkanı’nın kızı. Onun çocuklarıyla ilgili yaptığı paylaşım, aslında genel olarak ülkemizdeki sabit gelirli orta sınıfın durumu hakkında çok şey söylüyor. Bu konudaki haberimizi okumanızı tavsiye ederim.

Ekonominin başlıca aktörleri, yani şirketler ve bankalar ile büyük mevduat sahipleri yalanda yaşamaya uyum sağladığı için bu yalandan bir günde gerçeğe ve bilim ile akıla çıkmak da mümkün değil. Kaldı ki zaten bu çeşit bir ani geçişe ciddi siyasi engel de var, kendi hükümetinin ve atadığı isimlerin çıkıp Tayyip Erdoğan’ı eleştirecek, onu yerden yere vuracak, söylediği sözleri gömecek hali yok.

Dolayısıyla dün Gaye Erkan’ın basın toplantısında da gördük; evet akıl ve bilim Merkez Bankası’na geri döndü, hele Cevdet Akçay’ın ikna olup o kadroya girmesiyle bu izlenim ciddi biçimde pekişti ama bana soracak olursanız o akıl ve bilim bir süre sahne gerisinde duracak.

Daha önce burada çeşitli kısıtları yazmıştım, bir tanesini tekrar edeyim: Büyümeyi yavaşlatmadan enflasyonla mücadele edilecek.

Bu önermenin kendisi bence akıl ve bilim dışı. Merkez Bankası’nın dünkü enflasyon raporunda da var, bugünlerde ekonomik büyümenin yegane motoru tam gaz devam eden iç tüketim. İç tüketimin bu denli hızlı olmasının nedeni ise enflasyon.

Enflasyonla mücadele için iç tüketimi baskılayacaksınız. Bunu yaptığınız anda büyüme de yavaşlamaya başlayacak.

Ben ‘akıl ve bilim merkez bankasına döndü’ diyorum ama yanlış anlamayın, gerçekte dönmedi, döndüğü ümidini verdi. Çünkü bugün itibarıyla bile Merkez Bankası kendi politika faizini yükseltmeden Türk lirasının fiyatını yükseltmeye çalışıyor. Ne saçma değil mi, o faiz TL’nin fiyatı aslında. Ve o fiyat bize yalan söylüyor.

Durum da bu zaten: Kendi kuyruğunu ısıran bir yılan gibi.

Gerçek bu, hazır olun: Enflasyonla mücadele 2025’ten sonraya, o da belki…

Gerçek bu, hazır olun: Enflasyonla mücadele 2025’ten sonraya, o da belki…

Merkez Bankası dün uzun süredir bize söylediği yalanların bazılarından vaz geçti, bazı konularda gerçeği söylemeyi tercih etti.

Nedir onlar? En başta enflasyon tahminleri. Banka dedi ki, bu yılın sonunda enflasyon yüzde 58 olacak. Bence daha yüksek olacak ama bu tahmin bir önceki yüzde 22’lik tahmine göre daha gerçekçi. Sanırım bir sonraki raporda tahmin yukarı yönlü yeniden güncellenecek.

Başka ne dedi banka? Önümüzdeki yıl de enflasyon çok yüksek olacak. Bankanın tahminine göre 2024 sonunda enflasyon yüzde 33 olacak. Peki 2025’te kaç olacak? Yüzde 15. Bu rakamın yüzde 58 ve 33’ten daha düşük olduğuna kuşku yok ama hala çok ama çok yüksek bir enflasyon bu.

Peki ama hepimiz bu ülkede doğduk, büyüdük yaşıyoruz. Türkiye’de iki yıl sonraya, üç yıl sonraya ilişkin ekonomik plan yapıp sonra da bu planını tutturanımız var mı?

Tayyip Erdoğan, ülke ekonomisinin en büyük sorununun enflasyon olduğunu bugün bile tam olarak kabul etmiyor, ona göre esas sorun daha fazla büyüme sağlayamamak, üç yıl sonra hala enflasyon konusunda bugünkü kadar kararlı olup Mehmet Şimşek ile Gaye Erkan’ı belli kısıtlar altında bile olsa serbest bırakmaya devam edeceğini hayal edebiliyor musunuz?

İnanın yanılmak ve Tayyip Erdoğan tarafından yanıltılmayı çok isterim ama bugün bu konuda bir bahse girmem, gireceksem de paramı Tayyip Erdoğan’ın kurmaylarına ‘Siz enflasyonu kabul edilebilir bir seviyede (yüzde 20-30 aralığı herhalde) tutun, büyümeye gaz verin’ demesine yatırırım.

Merkez Bankası’nın bir ‘orta vadeli’ enflasyon hedefi var, yüzde 5. Bu hedef neredeyse 20 yıldır duruyor, bir türlü şu ‘orta vade’ gelemedi. (İktisatçılar ‘Uzun vade’ demeye çekiniyor, derlerse birisinin hemen onları Keynes’in meşhur ‘Uzun vadede hepimiz öleceğiz’ sözünü hatırlatacağını biliyor.) Görülüyor ki, o ‘orta vade’ gelmemeye devam edecek; çünkü hükümetimiz enflasyonla eğer mücadele edecekse bile bunu 2025 yılından itibaren yapacak.

Biraz ölme eşeğim ölme…

Boşverin orta vadeyi, Merkez kısa vadede ne yapacak?

Boşverin orta vadeyi, Merkez kısa vadede ne yapacak?

Merkez Bankası’nın enflasyon raporu, enflasyon konusunda bu yılın sonuna kadar da, hatta önümüzdeki yılın sonuna kadar da pek bir şey yapılmayacağını ortaya koyuyor. Gerçi bankaya göre enflasyonun bu yıl sonunda ulaşacağı yüzde 58’den önümüzdeki yıl sonunda varması istenen yüzde 33’lük orana kadar geçecek süre, yani 2024 yılı 6. ayından başlayıp 2025’in Haziran ayına kadar devam edecek dönem ‘dezenflasyon dönemi’ ama o dönemin tam ortasında enflasyon da yüzde 33’e ‘inecek.’

O yüzden bence bu orta vadeli hedefleri konuşmak yerine en çok merak edilen şeyi, Merkez Bankası’nın kısa vadede ve çok kısa vadede neler yapacağına odaklanmak daha doğru.

Baktığınızda vaat edilen şeffaflık orada sona eriyor. Bankanın çok kısa ve kısa vadede neyi nasıl yapacağına ilişkin yazılı veri yok; onun yerine Merkez Bankası Başkanı’nın sunuş konuşması ve sonra yapılan soru-cevap periyodu bazı ipuçları sunuyor.

Gaye Erkan, faiz arttırımları konusunda ‘Şu ana kadar faizi iki kattan fazla arttırdık, etki analizlerine bakıp yolumuza devam edeceğiz’ diyerek ipe un seriyor. Mevduat faizlerinin politika faizlerine yakınsamasını ‘başarı’ görüyor; oysa bu başarı bazı makro ihtiyati tedbirler üzerinde yapılan ince ayarla sağlandı.

Gaye Erkan’ın açıklamalarında herkes kısa vadede faiz artışına ilişkin emare aradı ama bulamadı. Benim de anladığım, ‘rasyonel’e hızlı bir geçiş beklenmemeli, hatta belki hiçbir zaman tam geçilmeyecek, bir noktada piyasanın faiz oranı ile Merkez Bankası’nın faizinin buluşması umulacak. Böylece rasyonel olunacak.

Unuttuğumuz Ukrayna-Rusya savaşında son durum

Unuttuğumuz Ukrayna-Rusya savaşında son durum

Başlayalı 1,5 yıl oldu; Rusya önce Ukrayna’yı işgale girişti, sonra bunu başaramayacağı anlaşıldı, derken Ukrayna ordusu Rus ordusunu gerisin geri sürmeye başladı.

Son birkaç haftadır Ukrayna ordusunun uzun zamandır beklenen karşı saldırısı yaşanıyor. Oldukça yavaş ilerleyen ve Ukrayna açısından da Rusya açısından ciddi kayıplara neden olan bir karşı saldırı bu.

Bugün The New York Times’da okudum, nihayet Amerikalı askeri uzmanlar Ukrayna’nın karşı saldırısının hedefini anlamayı başarmışlar. Buna göre Ukrayna ordusu, işgalci Rus güçleri Doğu ve Batı diye ikiye ayırmak için bir yarma harekatı yapıyor. Yukarıdaki haritayı da NYT’den aldım; Ukrayna güçleri özellikle Zaporijnia bölgesinde saldırılarını yoğunlaştırmış durumda ve hedefleri Azov Denizi’ne ulaşmak. Böyle işgalci Rus birlikleri ortasından ikiye ayrılmış olacak.

Eğer Ukrayna bunu başarırsa bir sonraki adım da açıkça gözüküyor: ‘Batı’da kalan Rus birliklerini teslim olmaya veya Kırım’a çekilmeye zorlamak, hatta saldırıları Kırım’ı Rusya’dan kurtaracak şekilde genişletmek.

Çok uzun bir savaş bizi bekliyor.

İmamoğlu’nun son çıkışı

İmamoğlu’nun son çıkışı

Bu konuları yazmak istemesem de kaçınılmaz biçimde CHP içinde yaşananları göz ucuyla izlemeye devam ediyorum.

Ekrem İmamoğlu bu hafta bir manifesto açıklayacağını söylemişti, eğer kastı bu hafta Oksijen’de yayınlanan ve içerik olarak çok da kuvvetli olmayan makale değilse, manifesto açıklamadı. Onun yerine dün sosyal medya üzerinden kendi başlattığı değişim hareketi web sitesiyle ilgili bazı istatistikler paylaştı.

Söylediğine göre siteyi 1 milyon kişi ziyaret etmiş ve bunların 100 bini siteye kendi görüşünü yazmış. Doğruysa çok yüksek rakam.

İmamoğlu’na göre CHP’de değişim isteyenler aynı anda hem kuşak değişimi hem de vizyon değişimi şeklinde olmasını istiyorlar. Yani sadece isim değişikliği yetmez diyor İmamoğlu. Bunu bir web sitesinden öğrenmesi ilginç doğrusu.

İmamoğlu siteye yazıldığını söylediği görüşleri özetlerken herkese çiçek dağıtmayı da ihmal etmemiş, örneğin ‘Ayakları yere basan bir siyaset benimsememizi, Atatürk ilkelerine bağlı bir tutumu öne çıkarmamızı bekliyor’ da demiş.

İmamoğlu, ‘Cesur demokrasi için cesur lider lazım’ diyor ama henüz kendisi o cesareti sergilemiş değil, vizyon ve program diye sıraladıkları ise bilinen ezberlerin tekrarından başka bir şeye pek benzemiyor.