09-09-2024
İsmet Berkan

Yoksa CHP birinci parti konumunu kayıp mı etti?

Yoksa CHP birinci parti konumunu kayıp mı etti?

Pazar sabahı erken bir saatte, işim acayip başımdan aşkınken bir arkadaşım telefon etti, ‘Yahu’ dedi, ‘Şu araştırmayı gördün mü?’

Hayır görmemiştim. Bana özetini söyledi: ‘Bir ay önce CHP şu kadar puan farkla önde birinci partiydi, şimdi 8 puan geride ikinci parti olmuş. Bu doğru olabilir mi?’

Onu sakinleştirmeye çalıştım, telefonu kapattık.

Bir insanı pazar sabahı daha saat 08.00 olmadan telefona sarılmaya iten şey hakkında düşündüm sonra.

Kağıt üstünde seçim 2028 yılının Mayıs ayında. Yani 3,5 yılımız var daha sandık başına gitmeye.

Erken seçim olur mu olmaz mı konusu bu yazının konusu değil ama diyelim ki oldu, bu durumda seçim en fazla 1,5 yıl geriye gelebilir. Yani hala iki yıl kalır.

60 yaşındayım, bugüne kadar tek bir araştırma şirketi görevlisi bile kapımı çalıp bana ‘Yarın seçim olsa kime oy verirsiniz’ sorusunu sormadı. Bir kez telefonla arandım anket amacıyla ama onda da konu siyaset değildi zaten.

O yüzden bu anketlerde kime soru sorulur pek bir fikrim yok. Daha doğrusu yegane fikrim teorik durumla ilgili, pratikte bu iş nasıl yapılıyor bilmiyorum.

Ama mesele anketin kalitesi veya kalitesizliği değil; arkadaşıma pazar sabahı erken saatte ‘Yoksa artık CHP birinci parti değil mi’ sorusunu sorduran duygu.

Bakın bu sabah bir başka anket sonucu var. ABD seçimleri malum çok yaklaştı. New York Times gazetesinin yaptırtıp yayınladığı son ankette ansızın Donald Trump, Kamala Harris’in önüne geçiverdi. Oysa daha düne kadar Harris zaman zaman fark da atarak önde gözüküyordu.

Şimdi Harris’in arkaya düşmesini yorumlamak isteyen analistler Harris’in aday olduğunda yaşanan heyecan fırtınasının Demokrat Parti’nin onu resmen de aday yaptığı kongrede doruğa tırmandığını, ama şimdi yavaş yavaş heyecanın dinmekte olduğunu söylemiş.

Malum, CHP de hafta sonunda bir kongre yaptı, tüzüğünü değiştirdi. Günlerce süren kongrenin CHP’nin içinde ve toplumda heyecan yaratması beklenirdi; öyle olmadı. Tam tersine CHP’nin iç işlerini daha fazla tartıştık, parti içinde saklanamaz halde olan bölünmeler, çekişmeler ve belirsizlikler kongre sayesinde daha da öne çıktı.

Yani Kamala Harris bir kongreyle kendine ilişkin heyecanı doruğa çıkartmayı başarmış, ama CHP bunun tam tersini yapmıştı.

Aslında ‘CHP nasıl kazanır’ sorusunun da, ‘Nasıl kaybeder’ sorusunun da cevapları 31 Mart gecesinden beri geçen beş ayı aşkın süre içinde verildi.

Önce ‘Nasıl kazanır’a cevap: Basitçe gençleşerek, yeni şeyler söyleyerek, topluma yaklaşarak, eski kavgaları konuşmak yerine büyük resme odaklanarak, ‘Ben daha iyi yaparım’ iddiasını dile getirerek…

‘Nasıl kaybeder’ sorusunun cevabı da çok basit: Daha seçim kazanılmadan seçim sonrasının iktidar paylaşma kavgalarına şimdiden girişerek, içten bölünerek, yeniden eski kavgaların ipine sarılıp yeni şeyler söylemekten vaz geçerek, yerel seçimde alınan oyu ‘Benim topluma benzememe gerek yok, baksanıza toplum bana benzedi’ diye okumaya başlayarak, kibir göstererek…

Haksızlık etmeyeyim, CHP’de 31 Mart sonuçlarını doğru okuduğuna ve bu yönde ilerlemek istediğine dair belirtiler hiç yok değil. Örneğin genel başkan Özgür Özel seçimin sonucundan kibirlenme böbürlenme gibi anlaşılacak hiçbir şey söylememeye gayret etti uzunca süre. Hatta daha ileri gidip 31 Martta verilen oyların emanet olduğunu bile söyledi.

Ama son haftalarda bu söylem değişti; artık ‘Biz birinci partiyiz’ vurgusunu sık yapıyor. Oysa yüzde 50’yi geçmediğiniz sürece birinci parti olmak kimsenin umurunda değil; CHP’nin hala gönlünü ve oyunu kazanması gereken çok seçmen var.

Ancak Özgür Özel eski kolay alışkanlığa geri döndü, zaten çantada keklik olan kendi seçmenine seslenmeyi tercih etmeye başladı daha çok.

Bir başka önemli konu şu: CHP’nin tek bir ipi var ama o ipin üstünde tam üç cambaz dengede durmaya çalışıyor.

Bu, esasen başarılması zor bir şey. Evet, Özgür Özel ‘Ben aday değilim’ dedi ama bu durum da seçmeni çok ilgilendirmiyor açıkçası. Çünkü hala parti adına konuşan isim Özgür Özel.

Aday adayları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş arasında çekişme olduğu çok belli. İki isim aralarındaki yakın ilişkiyi sürdürse de, son kongrede Mansur Yavaş’ın geri plana itilmek istenmesi bu çekişmeyi bir kez daha gösterdi.

Açıkçası seçmen açısından İmamoğlu’nun mu yoksa Yavaş’ın mı aday olacağı konusu da ikincil önemde. Daha önemlisi hangisinin aday olacağının belirlenmesi ve parti adına da onun konuşması; Özgür Özel’in ise bir adım geriye çekilmesi.

İşte benim arkadaşıma pazar sabahı kör vakitte ‘Yoksa CHP artık birinci parti değil mi’ diye telefon ettiren duygu da buradan geliyor.

Parti içindeki itiş kakış CHP’nin ‘çantada keklik’ kabul ettiği seçmeni tedirgin ediyor. Ama unutmayın, CHP’nin meselesi bu tedirgin seçmenle değil, tam tersine geçmişte kendisine oy vermemiş, başta Ak Parti olmak üzere diğer partilere oy vermeye eli daha kolay giden seçmenle. CHP’nin esas kazanması gereken seçmen onlar.

Ama baksanıza eldekini bile tedirgin ediyorken dışarıdan nasıl seçmen kazanacak?

Teğmenler kavgasına girmek CHP’ye kazandırmaz, kaybettirir

Teğmenler kavgasına girmek CHP’ye kazandırmaz, kaybettirir

Burada geçen hafta kültür savaşları, kültür savaşından kaçınmanın zorlukları hakkında iki yazı yazdım. Tam da bu yazıları yazmama neden olan şey gerçekleşti, en sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da son kültür savaşı konumuz olan teğmenler meselesine girdi. Hem de ne girmek.

Açıkçası, Erdoğan’ın bu kavgaya girmekte neden bu kadar geciktiğini merak ediyorum ben, kavgaya neden girdiğini değil.

Çünkü, hakkını vereyim, daha ilk gün Akif Beki bu tespiti yapmıştı zaten, teğmenlerin o videosundan siyasi fayda çıkaracak yegane siyasi parti Ak Parti, yegane lider Tayyip Erdoğan’dı. Yani videoyu sosyal medyada o kanat yaymış olsa kimse yadırgamazdı.

Sebebi de belli: Erdoğan başka pek çok cephede ya gerileme yaşıyor ya da yerinde sayıyor ve bir başarı hikayesine ihtiyacı var. O başarı hikayesi için fırsatı da CHP’nin kendisi değilse de toplumun bir kesimi sosyal medya üzerinden ona verdi, teğmenlerin bu yeminini ‘hükümete karşı başkaldırı’ olarak selamlayan, sevincini gizlemeyen çok kişi oldu. İşte bu ruh hali de Erdoğan’a yeni bir ‘darbe mağduriyeti’ hediye etti. Baksanıza genç teğmenler rahatsızdı, yani ülkede kültür savaşı tabanlı darbe tehlikesi geçmiş değildi.

Bu kavgada CHP ve onu temsil eden kişiler kendini tutamadı, hala konuşmaya da devam ediyorlar.

Böyle yaparak sadece kendi seçmenlerine konuşuyor ve toplumun bir bölümünü de kendilerinden uzaklaştırıyorlar.

Bu kavganın içinde olmak CHP’ye sadece potansiyel seçmenlerini kaybettirir, hiçbir şey de kazandırmaz.

CHP seçimin üstünden onca zaman geçmesine rağmen toplumla nasıl iletişim kuracağını, eski siyasetiyle yeni siyasetini nasıl bağdaştıracağını, en önemlisi kültür savaşının yıkıcı fay hatlarında yeni tutumunun nasıl olacağını kararlaştırmış değil.

Bu kararları bir an önce verip uygulamaya geçseler iyi olacak.