12-05-2024
İsmet Berkan

Bütün dünyada borsa yatırımcılığının kaderini değiştiren milyarder dahi matematikçi

Bütün dünyada borsa yatırımcılığının kaderini değiştiren milyarder dahi matematikçi

Jim Simmons 1938’de Amerika’nın Massachusetts eyaletindeki Cambridge’de doğdu. Babası civardaki bir ayakkabı fabrikasının müdürü, annesi ev kadınıydı.

Daha küçük yaşlarda matematiğe olan ilgisi ve bu alandaki başarısı onun ‘dahi çocuk’ olarak adlandırılmasına neden oldu. Nitekim hemen evinin yakınındaki ünlü MIT’den bir hayli erken yaşta mezun oldu, San Francisco yakınlarındaki ünlü Berkeley’den matematik doktorasını aldığında sadece 23 yaşındaydı.

Ardından akademik kariyeri başladı. 1964’ten itibaren aynı anda hem Harvard’da, hem MIT’de ders veriyor, bir yandan da Amerikan Savunma Bakanlığı’na bağlı bir enstitüde Sovyetler Birliği’nin şifrelerini çözmeye uğraşıyordu. Ama bu işinden 1968 yılında kovuldu; çünkü Vietnam savaşına karşı gösterilere katılmış ve savaş karşıtı açıklama yapmıştı.

İzleyen 10 yıl boyunca New York eyalet üniversitesi SUNY’nin Long Island’daki okulu Stony Brook’ta ders verdi, hatta bir dönem okulun matematik departmanının yöneticisi oldu. 1975’te bu yöneticiliği devam ederken geometri alanında çok önemli bir buluş yaptı, bunun için önemli bir ödül de kazandı. Matematikteki çalışmaları fizikte kuantum alan teorisinde, sicim teorisinde ve malzeme biliminde önemli roller oynadı.

Ama 1978’de ansızın akademik kariyerine son verdi, üniversiteden bir grup arkadaşıyla bir yatırım şirketi olan Monemetrics’i kurdu. Şirket üniversitenin çok yakınındaki bir alışveriş merkezinde, minicik bir ofisteydi.

Simmons’un parayla ve yatırımcılıkla hiç ilişkisi yoktu o güne kadar. Bırakın yatırım yapmayı, parasının hesabını bilmemesiyle ünlüydü arkadaş arasında ve aile içinde. Ekonomiyle hiç ilgilenmemiş, hayatında finansla ilgili hiçbir kursa gitmemişti.

Ama üniversiteden bir grup matematikçi, fizikçi ve istatistikçiyle birlikte borsaları doğru analiz ederek para kazanabileceğine inanıyordu. Bu inancını test etmek istiyordu.

Monemetrics’in ilk dört yılı zor geçti ama şirket 1982 yılında bugün bütün dünyada gerçek bir efsane haline gelmiş olan ismi, Renaissance Technologies’i aldıktan ve kritik bir karar verdikten sonra her şey değişti. Dünya bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı artık. Özellikle de yatırım dünyası.

Monemetrics daha çok para ve emtia piyasalarında çalışıyor, burada alım satım yapıyordu. Şirkette çalışan matematikçi, fizikçi ve istatistikçiler akla gelebilecek veya gelmeyecek her türlü veriyi topluyor, kendi analizlerine temel yapıyordu. Bu veriler arasında Afrika’daki siyasi bir huzursuzluktan tutun da küçük bir Asya ülkesinin bankacılık sisteminin verilerine, Peru’da patatesin fiyatından meteorolojik verilere kadar pek çok şey vardı. Şirket o dönem için bir hayli ileri olan bilgisayarlarla çalışıyor ve gerçekten çok yüksek kâr oranları yakalıyordu.

Ama esas büyük patlama Renaissance Technologies ortaya çıktıktan ve para piyasalarıyla emtia piyasalarına göre çok daha büyük bir pazar olan hisse senedi pazarına girdikten sonra yaşandı.

O güne kadar hisse senedi alım satımı büyük Wall Street yatırım bankalarının ve bazı dev fonların tekelinde kabul ediliyordu. Renaissance Technologies para piyasaları ve emtia piyasalarındaki analiz metodunu ve büyük veriye dayalı alım satım stratejilerini hisse senetlerine de uyguladı ve inanılmaz kazançlı çıktı.

Bugün bütün dünyada ‘algoritmik alım satım’ yöntemi kullanılıyor hisse senedi borsalarında, para ve emtia piyasalarında. Simmons’un 1978’de geliştirdiği matematiksel analiz yöntemi bugünkü yapay zekadan çok daha yavaştı belki, ama yine de bir ‘robot’tu. O zaman internet yoktu, verileri manuel olarak sisteme girmek gerekiyordu, ama veriler bir kez girildi mi, sonraki her analizde kullanılabilir oluyordu. Bir anlamda ‘veri bilimi’ veya ‘büyük veri bilimi’ başlamıştı Simmons’la ve bu yöntem onunla yatırımcılarına muazzam paralar kazandıracaktı.

Örneğin Renaissance Technologies’in içindeki fonlardan biri olan Medallion 30 yılda toplam 100 milyar dolardan fazla kâr elde etti. 1988’deki kuruluşundan beri yatırımcılarına yılda yüzde 66 kazanç sağlıyor. Bu görülmüş bir şey değil.

Simmons’un yöntemi ‘kantitatif (niceliksel) yatırım’ olarak adlandırılıyor. Yöntemin özünde çok sayıda alım satım yapmak yatıyor. Yani bir hisse senedi alıp onun yeterince yükselmesini beklemek yerine baştan konmuş mütevazı hedefe ulaştığında satmak, sonra analiz öyle diyorsa gerekirse o yüksek fiyattan yeniden alıp yeniden satmak yöntemin özü. Sistem ters yönde de aynı şekilde çalışıyor: Bir hisse düşüyorsa, önceden belirlenen değerin altına düştüğünde hemen elden çıkartıyorsun. İşlemi insanlar değil makineler yaptığı için işin içine hiç duygular karışmıyor.

Bugün örneğin Wall Street’te yapılan bütün işlemlerin üçte biri artık bu yöntemle yapılıyor. Yani Simmons’un yöntemiyle.

Simmons 2010 yılında kendini emekliye ayırdığında net serveti 11 milyar dolardı. Bugün ikiye katlanmış durumda.

Simmons emekliye ayrıldığında kendisini yardımseverliğe adadı. Kurduğu Simmons Vakfı bugün Amerika’nın temel bilim araştırmalarına en fazla bağış yapan vakfı. Simmons’un kurduğu Flatiron Institute adlı bilim kuruluşu astrofizikten matematiğe, sinir bilimden kuantum fiziğine pek çok alanda araştırmalar yapan önemli bir bilim kurumu.

Simmons emekliye ayrıldığı 2011’de eski üniversitesi Stony Brook’a 150 milyon dolar bağışladı, bağış tıp fakültesinde sağlık araştırmaları içindi ve üniversitenin tarihindeki en büyük bağıştı bu. Ama geçen yıl Simmons bu rekoru bir kere daha kırdı, 500 milyon dolar bağışladı. Bu bugüne kadar herhangi bir Amerikan üniversitesine verilmiş en büyük bağış. Üstelik nasıl kullanılacağına dair en ufak sınırlama yok, üniversite istediği gibi kullanabilir.

İşte bu adam, Jim Simmons üç gün önce hayatını kaybetti. Neredeyse bütün yetişkin ömrü boyunca sigara tiryakisiydi ve Amerika’da kapalı alanlarda sigara içme yasağı geldiğinde bile sigarasını söndürmeyi reddediyor, cezasını ödüyordu.

Öldüğünde 86 yaşındaydı. Ölüm sebebi açıklanmadı.

Beyninizin milyonda biri işte böyle görünüyor

Beyninizin milyonda biri işte böyle görünüyor

Araştırmacılar minicik bir beyin parçasını inanılmaz detaylı biçimde görüntüledi ve haritalandırdı. Sadece bir milimetreküp büyüklüğündeki beyin parçası kabaca 67 bin beyin hücresi, yani nöron barındırıyor. Bu alanda bu nöronların birbirleriyle yaptıkları bağlantıları anlatan 150 milyon da sinaps var.

Epilepsi hastası olduğu için ameliyata alınan 45 yaşındaki Avusturyalı bir kadından alınan bu minik beyin parçası Harvard Üniversitesinden nörobilimci Jeff Lichtman tarafından her biri sadece 34 nanometre kalınlığında beş bin dilime bölündü. Böylece her dilim elektron mikroskopunda görüntülenebildi ve en sonunda bütün parçaların görüntüleri üç boyutlu bir harita olarak yeniden bilgisayar ortamında bir araya getirildi.

İnanılmaz detaylılıktaki haritaya online olarak ulaşmak mümkün. Buna bakan bilim insanları daha önce bilmedikleri türden yeni nöronlar saptadı. Bunlar birbiriyle 50’ye yakın bağlantı yapan bir çeşit ‘süper nöron’lar.

Bu minicik parçadan gelen verilerle oluşan harita bilgisayar ortamında 1,4 petabyte büyüklüğünde bir dosya oluşturdu. Bu muazzam bir büyüklük. 

Tabii incelenen bir milimetreküp beyin parçası aslında bütün beynimizin milyonda birine denk geliyor. Yani bütün beynin aynen bu şekilde haritalandırılması teoride mümkün, ama pratikte mevcut veri işleme teknolojilerimizle yapılması imkansız.

Elbette bir başka imkansızlık daha var: Bir bütün beyni nereden bulacaksınız?

Dünyanın en büyük karbon yakalama fabrikası çalışmaya başladı

Dünyanın en büyük karbon yakalama fabrikası çalışmaya başladı

İklim krizi dünyamızın bir numaralı meselesi. İnsanlık bir yandan atmosfere saldığı karbon miktarını kısmaya, hatta sıfırlamaya çalışıyor. Bir yandan da atmosferde olması gerekenden zaten çok fazla olan karbonu oradan alacak teknolojiler üzerinde çalışılıyor.

Atmosferdeki karbonu emmenin bilinen en iyi yöntemi ağaç ekmek elbette. Ama atmosferimizde o kadar çok karbon var ki bunları ağaç ekerek ememeyiz. O yüzden dünyada pek çok üniversite ve şirket atmosferden karbonu emecek teknoloji geliştirme konusunda çalışıyor.

Bu şirketler içinde en ileri aşamada olanı İsviçre merkezli Climeworks. İsviçre dışındaki en büyük işleyen tesisi de İzlanda’da. Orca adlı bu karbon emme makinası (veya fabrikası) birkaç yıldır çalışıyor ama şimdi yanına onun tam 10 katı büyüklükte bir ağabey geldi: Mamut.

Bu çarşamba çalışmaya başlayan Mamut dünya üstünde var olan karbon emme kapasitesini bir anda, tek başına iki kata çıkardı.