Google: Önce internet çöplüğünü yarattı, şimdi de temizlemeye girişiyor
Bundan 26 yıl önce 1998’de Sergey Brin ve Larry Page adlı Stanford Üniversitesi’nin iki doktora öğrencisi Google’ı kurarken iki temel fikir ve bir algoritmadan yola çıkmışlardı.
Temel fikirlerden birincisi mevcut haliyle ve gelecekte alacağı halle internetin aslında ne olduğuna dair kuvvetli bir saptamaydı. Brin ve Page’e göre internet bizim soru sorup bilgi almak istediğimiz yerdi ve ‘doğru bilgi’yi bulmanın yolu da ‘bağlantı’lardan geçiyordu; tek tek sayfalar arasında ne kadar çok bağlantı olursa, yani hyperlink denen şeyler olursa o sayfa o kadar kıymetliydi, verdiği bilgi o kadar ‘doğru’ydu.
Yani sadece çok sayıda başka web sitesinin size bağlantı vermesi yetmezdi, siz de başkalarına bağlantı vermeliydiniz ki sayfanız ‘değerli’ olsun (Google kurucularının ikinci fikrini daha sonra söyleyeceğim).
İşte bu fikre dayalı olarak bir de algoritma yazdı bu ikili. Bugün hepimizin kullandığı Google arama motoru bu basit fikre dayalıdır: Google’da arama yaptığınızda karşınıza çıkan ilk sayfalar aradığınız konuda en fazla referans verilen (bağlantı yapılan) ve kendisi de başkalarına referans veren (bağlantı sunan) sayfalardır.
Bu fikir ve Google’ın arama motoru o kadar başarılıydı ki kaçınılmaz biçimde dünya çapında bir yarışın başlamasına neden oldu. Herkes arama motorunda en üst sıralarda görünmenin peşindeydi.
Benim ‘herkes’ dediğime bakmayın, internette sayfası olan herkesten söz etmiyorum, geçimlerini internet trafiği üstünden, daha fazla kişiye ulaşmak iddiasından sağlayan, esas olarak haber sitelerinden söz ediyorum.
Derken Google arama motorunun yanına bir de reklam verme ve alma makinası ekledi. İsterseniz parayı bastırıyor, arama motorunda en üst sıralarda çıkabiliyordunuz. Sitenizin trafiği yüksekse Google tarafından dağıtımı yapılan reklamlardan gelir elde edebiliyordunuz.
Aslında birbirine rakip olması gereken bu iki işin aynı şirkette olmasının tuhaflığı büyük bir ekonomik düzen yarattı. Evet her şart altında parayı Google kazanıyordu, ama mahallenin nalburu veya kuaförü de Google’ın ‘erişilebilir’ fiyatları sayesinde reklam veren haline gelmişti ve reklamıyla o da para ve müşteri kazanmak istiyordu.
Nalburu veya kuaförü bir kenara koyun, Google’dan reklam alma konusunda en büyük rekabet elbette işi her gün yüzlerce içerik üretmek olan haber siteleri arasındaydı.
Çoğunlukla Google’a para vermeden (yani reklam vermeden) Google aramalarında en üstlerde çıkmak istiyor, o sayede Google üstünden sitelerine trafik çekip Google’ın sitelerine yerleştirdiği reklamlardan gelir elde etmeye çalışıyorlardı.
Böylece dünya çapında devasa bir ‘Google’ı kandırma sektörü’ doğdu. Google’ın sunduğu arama hizmetinin temeli ‘arama motoru optimizasyonu’ (İngilizce kısaltması SEO) denen bir çeşit ‘zanaat’ yarattı. Birden ortaya ‘SEO uzmanı’ denen insanlar çıktı, hala aramızda dolaşıyorlar. Kendilerine göre parlak pazarlama fikirleri de olan insanlar bunlar, ama temelde yaptıkları iş bu: Google’ın şu anki algoritmasını kandırmak ve bu yolla sitenize trafik çekmek.
Sanmayın ki bu insanları eleştiriyorum. Hayır, diyelim en güzel içeriği siz yapıyorsunuz ve bu SEO oyunlarına hiç gönül indirmiyorsunuz, ama sitenize trafik gelmeli ki o en güzel içeriğinizin bir anlamı olsun. Kimse görmedikten, okumadıktan sonra güzel içeriğin bir anlamı yok elbette.
İnternette böyle bir adalet ve ideal dünya veya normal hayatta bildiğiniz türden ahlak kuralları geçerli değil. İnternette genel kabul görmüş ve yadırganmayan, hatta tersine teşvik edilen davranış biçimlerinden çoğunu gerçek hayatta yapmazsınız, yapamazsınız.
Örneğin gerçek hayatta kendinizi tanıtmak için yalana ve yanıltıcı bilgiye başvurmazsınız; çünkü ahlaken yanlıştır, ayrıca bunu yapıp yakalanmanın bedeli de çok yüksektir. Ama internette herhangi bir sitenin kendisi ve içeriği hakkında yalana, yanıltıcı bilgiye başvurması son derece sıradan, genel olarak da kabul görmüş bir uygulama. Dediğim gibi internette adalet de yok, bildiğiniz ahlak kuralları da çok farklı. SEO’dan kaçınmak aptallıkla eş değer internette.
Bu akşam şampiyonluk açısından da son derece önemli bir derbi maçı var. Yakın zamana kadar Google’a ‘Derbi maçı saat kaçta’ diye sorduğunuzda doğrudan cevap almanıza imkan yoktu. Gazeteler ve haber siteleri bu sorunun çok sorulduğunu bildiklerinden SEO yapmış, interneti bu soruya cevap veriyor izlenimi veren, ama aslında cevabı sizi bir hayli uğraştırdıktan, yani sitelerinde vakit geçirmenize neden olduktan sonra veren ‘içerik’lerle doldurmuştu. Neyse ki Google bu sorunu çözdü, artık sorduğunuzda karşınıza doğrudan şu geliyor.
Maçın yeri ve saati olası sorulardan sadece biri. Böyle milyonlarca soru var; bunların neler olduğunu da zaten Google her an bize Google Trends adlı sayfasında söylüyor. Haber sitelerinin en yakından takip ettiği internet sayfası da bu sayfa zaten; orada bir şey ‘trend’ olur olmaz o konuda alelacele bir ‘içerik’ yaratıyor, sitelerine giriyorlar. Amaç daha çok trafik yakalamak. Bu konuda amansız bir savaş var.
Sanmayın ki savaş sadece Türkiye’de. Hayır, Amerika’da da, Pakistan’da da, Japonya’da da, Kenya’da da, Almanya’da da, Hırvatistan’da da aynı savaş devam ediyor. Her an ve gece gündüz.
İşte bu savaşta öne geçmek için yaratılan bu çöp niteliğindeki ‘içerik’ler bir hesaba göre internet üstündeki bütün yazılı içeriklerin yarıya yakınını oluşturuyor.
Yani internet dediğiniz ve bilgi almaya uğraştığınız yerin yarıya yakını aslında büyük bir çöplük.
Bu çöplüğü Google kendisi yarattı ama o çöplükten en büyük şikayetçi de yine Google’ın kendisi. O yüzden yıllardır Google’ın arama algoritmasını sürekli yenileyen on binlerce mühendisle dünya çapındaki bu ‘içerik üreticileri’ arasında bitmez tükenmez bir mücadele var. Mühendisler algoritmayı değiştiriyor, çöp üreticileri yeni SEO taktikleriyle ortaya çıkıyor.
Az önce maç saati konusunda örneğini verdim, Google’ın bulduğu çözümlerden biri doğrudan içerik üreticisi gibi davranıp basit ve temel soruları basitçe cevaplamak. Google’ın amacı haber sitelerini ‘çöp içerik’ üretmekten caydırmak, bu işi ekonomik olarak anlamsız kılmak.
Ama Google orada durmadı. Geçen hafta bu dev şirketin yıllık meşhur I/O adlı toplantısı vardı. Toplantıda Google arama motorunun yeni versiyonu tanıtıldı. Adı Google Overviews.
Overviews kabaca Google’ın aynen ChatGPT gibi geniş dil modeline dayalı sohbet robotu LaMBDA’yı (Sonradan şirket buna Gemini adını verdi) arama motoruna uyarlayacak ve siz bir soru sorduğunuzda arama motorunun gelecek o olası çöp içeriğin tepesine sorduğunuz sorunun doğrudan cevabını içeren bir cevabı yerleştirecek. Bu elbette her soru için geçerli değil ama Google’dan yapılan açıklamaya göre ‘Bazı sorular Overviews’i tetikleyecek.’
Amaç aynı: Çöp içerik üreticilerini bundan caydırmaya çalışmak. Tabii Overviews’ün sorulara doğru cevap verip vermeyeceği şimdiden tartışmalı bir konu. Malum, yapay zeka sıkışınca yalan söylemesiyle de meşhur.
Şimdilik burada duralım, yazının başında sözünü ettiğim, Google kurucularının başlangıçta sahip olduğu ikinci temel fikre gelelim.
Bu fikir basitçe şuydu: İnternette her şey ‘veri’dir ve bu verilerin ticareti yapılabilir.
O yüzden Sergey Brin ve Larry Page Google’ı kurmazdan önce haftalarca hurdacılar dahil her yerde dolaşıp ellerindeki her kuruşla bilgisayar hard diskleri satın almıştı.
Bugün Google onlarca zetabyte (bir milyar terabyte demek) büyüklüğünde veri depolamış, dünyanın en büyük veri şirketi. Bu verinin önemli bölümünü dünya üstündeki tüm web sitelerinin içerikleri oluşturuyor. O içeriğin de söylediği gibi yarısı ‘çöp’se eğer, bu çöpün Google’a maliyetini varın siz hesaplayın. Dünün kendisi yüzünden ortaya çıkan çöplerine belki bir şey yapamaz ama yarının çöplerini azaltmaya çalışıyor Google.
Ama tabii Google’ın tek yaptığı bu değil, Overviews de zaten sadece ‘Dünya daha güzel olsun’ diye ortaya çıkmış bir ürün değil.
Gelin onu da bir sonraki yazıda konuşalım.