Bu saldırının tek bir hayırlı sonucu olabilir: Hamas’ın yok olması
Doğduğunuz büyüdüğünüz topraklardan atılmış, dedenizin mezarını bile bulamaz hale gelmişsiniz. Neden? Binlerce kilometre uzakta yaşayan bir takım insanlar sizin hakkınızda karar verdi, topraklarınıza bir ‘İsrail devleti’ kurulmasına karar verdi diye.
Bir devletiniz, bırakın devleti temel hizmetleri sağlayan bir belediyeniz bile olamamış. Sonunda eli silahlı bir takım adamlara teslim olmuşsunuz, onlar size ‘kurtuluş’u, ‘fetih’i vaat etmiş ama tek gördüğünüz daha fazla kan, gözyaşı ve ümitsizlik olmuş. Topraklarınız, yaşama alanınız daha da daralmış.
Birkaç kez barışın, refahın, hiç değilse insanca yaşamanın kenarına gelmişsiniz ama her seferinde uzaktan birileri yine müdahil olmuş, savaş, kan, gözyaşı geri gelmiş.
Üstelik bu son derece eşitsiz bir savaş. Sizin elinizde tüfek var, bodrum katta yaptığınız ilkel ‘füze’ler var; karşı tarafın uçakları, helikopterleri, topları… Bu eşitsiz savaşta size ‘bedeninizi silah yapmanızı’ emretmişler, intihar saldırılarıyla can yakmaya başlamışsınız. Siz öldünüz, onlar da ölsün. Göze göz, dişe diş.
Belki Tel Aviv’de bir otobüs durağında patlayan bomba ve ölen birkaç İsrailli o gün yüreğinizi soğutmuş ama daha akşam olmadan gökten kafanıza çok daha büyük bir bomba düşmüş, eviniz, sokağınız, okulunuz, dostlarınız, aileniz yok olmuş.
Bu bitmez tükenmez fasit dairede cumartesi sabahı, 2007 yılından beri Gazze şeridini demir yumruğuyla yöneten Hamas adlı örgüt, son büyük intihar saldırısına girişti. Havadan, karadan ve denizden İsrail’e saldırdı.
Bu biraz mesela Lüksemburg’un Fransa’ya veya Almanya’ya savaş ilan etmesi gibi. Evet sürpriz etkisiyle başlangıçta düşmanın canını çok yakarsınız ama sonu belli: Lüksemburg, Almanya’yı işgal edip savaşta yenemez!
Hamas’ın yaptığı da bu işte. İsrail’i savaşta yenemeyeceğini bildiği için gidiyor sivilleri rehin alıyor, çöldeki dans festivalinde eğlenen gençleri öldürüyor, yaşlı insanları sürükleyerek Gazze’ye götürüyor.
Elinde kaç rehine olduğunu bilmiyoruz Hamas’ın ama bu rehineleri pazarlık amacıyla kullanacağını, en kötü ihtimalle onları savaşta canlı kalkan yapacağını biliyoruz.
Yalnız bu sefer saldırının İsrail’de yarattığı öfkenin ve düne kadar karpuz gibi ortasından çatlamış İsrail toplumunu nasıl yeniden bir araya getirdiğinin farkında değil Hamas.
Tek ümidi, İsrail’in zaten girişmeye başladığı sert misillemeye Arap dünyasından ve Türkiye’den tepkilerin gelmesiydi ama ilk gün bunu da başaramadı. Tabii önümüzdeki günlerde bu tepkinin artmasını bekleyecek ama acaba kendisi o kadar dayanabilecek mi?
Gazze dediğiniz minicik bir toprak parçası. İsrail burayı yeniden kalıcı işgale yönelebilir mi? 2005 öncesindeki statüyü ister mi? Bu sefer İsrail’de yaşanan öfkeyi ölçmek zor. Düne kadar bu toprak parçasını ve oradaki milyonlarca Filistinliyi yönetmenin sorumluluğuyla masrafını istemeyen İsrail bugün bu kararı vermiş olabilir.
Bilmiyoruz İsrail yeniden Gazze’yi işgale karar verdi mi vermedi mi ama şunu biliyoruz: Bu sefer Hamas elini büyük oynamış olabilir ve İsrail en azından Gazze’de Hamas’ı yok etmeye yöneldiğinde arkasından ağlayacak pek Filistinli bulamayabilir.
Hamas, 2007’de Gazze’de yönetimi seçimle almıştı. Müthiş bir destek vardı arkasında. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ve Filistin Özerk Yönetimini bu toprak parçasından silip atmış, İsrail’le o sırada yürümekte olan anlaşmaları da sona erdirmişti.
Hamas’ın Filistin halkı nezdindeki bu gücü, Türkiye-İsrail ilişkilerinde de belirleyici olmuş, Türkiye bu örgütün ‘terör örgütü’ değil Filistin halkının siyasi temsilcisi olduğunu anlatmaya çalışmış, tam da bu sebeple İsrail’le ‘One minute’ krizi çıkmış, iki ülke yıllarca neredeyse ilişkilerini kopartmıştı. Şimdi daha yeni bu ilişkiler onarıldı ve Tayyip Erdoğan’ın dünkü tepkisine bakacak olursanız Hamas uğruna yeniden bu ilişki feda edilmeyecek.
Tabii Hamas’ın Cumartesi sabahı yapmayı tercih ettiği şey, onun geleceğini belirleyecek ama bir de İsrail’deki aşırı sağ hükümet var. Onlar da bir dizi tercihte bulunacaklar, hatta bulunmaya başladılar.
Bu tercihler de İsrail’in ve genel olarak bölgemizin geleceğini belirleyecek. Örneğin İsrail bir süreden beri Arap dünyasıyla yakınlaşıyor, hatta en çetin ceviz olan Suudi Arabistan’la diplomatik ilişki kurmaya uğraşıyordu. Şimdi bu çabalar bir süre için buzdolabına kaldırılacak ister istemez.