16-12-2025
İsmet Berkan

Yabancı bankalar faiz düşüşünü neden bu kadar çok istiyor?

Yabancı bankalar faiz düşüşünü neden bu kadar çok istiyor?

Merkez Bankası geçen hafta politika faizini yüzde 39,5’ten yüzde 38’e indirdi.

Bu sizin benim gibi işinde gücünde, geçim derdinde insanları uzaktan ilgilendiren bir rakam.

Politika faizi denen şey, Merkez Bankası’nın bankalara TL borç verdiği zaman uyguladığı faiz.

Bankalar zaman zaman TL’ye sıkışıyor, nakit ihtiyaçlarını Merkez Bankası’ndan gecelik veya haftalık borç alarak karşılıyorlar. İşte bu faiz onun faizi.

Örneğin Merkez Bankası’nın ilgili sayfasından öğreniyoruz, bankalar 15 Aralık günü Merkez’den 301 milyar lira para almış.

Merkez’in bu politika faizi yükseldikçe piyasada TL bulmanın zorlaştığını, düştükçe de kolaylaştığını bilmek bizim için yeterli.

Merkez’in borç verme faizi ile elbette enflasyon, özellikle de beklenen enflasyon arasında bir ilişki var. Bundan 12 ay sonrası için bizim beklediğimiz ve Merkez Bankası’nın beklediği enflasyon mesela yüzde 8 olsaydı bugünkü yüzde 38 faiz çok ama çok yüksek olacaktı. Piyasada sahiden TL bulunmaz olacak, bankalar mevduat toplayabilmek için faizi yükseltecek, kimseye borç vermemek için kredi faizlerini de tavana vurduracaktı.

TL bulamayanlar mecburen eldeki dövizlerini ve altın gibi kıymetli madenlerini satmaya başlayacak, bunların fiyatı hızla çok düşecekti. Piyasada TL bulunmadığı için alışveriş durma noktasına gelecek, şirketler bankalardan kredi alamadıkları için işlerini yapamayacak, ekonomik faaliyet çok yavaşlayacaktı.

Ama neyse ki bizim enflasyon beklentimiz yüzde 8 değil; çok daha yüksek. Merkez Bankası’nın beklentisinin de kendi ilan ettiği yüzde 16-20 aralığından daha yüksek olduğunu anlıyoruz. O yüzde faiz yüzde 38’e inebildi.

Hatta Türkiye’de pek çok iktisatçı bu faiz indirimini bile “Erken” ve “Yüksek” buldu. Çünkü onlara göre enflasyon tehlikesi bitmiş değildi, bir aylık enflasyon düşüşü trendin bu yolda olduğunu kanıtlamaya yeterli değildi, “sıkı durmaya” devam etmek gerekiyordu.

Buna karşılık geniş bir grup yabancı bankanın faiz indirimini alkışladığını ve bu indirimlerin önümüzdeki yılda da devam etmesi için teşvikçi olduğunu, hatta kendi yatırımcılarına gönderdikleri analizlerde Türkiye’de daha düşük bir enflasyon ve dolayısıyla daha düşük Merkez Bankası faizi beklediklerini yazdıklarını gördük. Daha da göreceğimiz anlaşılıyor.

Yabancı bankaların Türkiye’de neden daha düşük faiz görmek istediklerinin somut bir nedeni var: Yatırımcılarına Türkiye’den devlet iç borçlanma senedi almalarını tavsiye ediyor ve Türkiye’de enflasyon ve ona bağlı olarak Merkez Bankası faizi düşecek olursa bu devlet iç borçlanma senetlerinden çok para kazanmayı umuyorlar.

Bir örnek vereyim: Vadesinin dolmasına sadece 64 gün kalmış olan ‘TR180226T’ kodlu bir hazine tahvili var. Bu tahvili bugün almaya kalkarsanız İş Bankası onu size 94 lira 55 kuruştan satıyor. Vadenin dolacağı tarih olan 18 Şubatta 100 lira alacaksınız. Yani bugün koyacağınız her 94 lira 55 kuruşa 60 gün sonra ilaveten 5 lira 45 kuruş daha alacaksınız. Buna göre alacağınız faiz yıllık bileşik yüzde 37,61. Hiç fena değil.

Bir örnek daha: Vadesinin dolmasına 183 gün kalmış bir kağıt, ‘TR170626T’. Bu kağıdın satış fiyatı 84 lira 85 kuruş. Vade sonu olan 17 Haziranda 100 lira olarak geri alacaksınız. Bunun yıllık bileşik faizi yüzde 38,74. O da fena değil.

Ama şöyle düşünün: Merkez Bankası’nın bu kağıtlar için vade dolmadan önce faiz indirmesi ve bu arada enflasyondan da iyi haber gelmesi durumunda bu kağıtların fiyatı artabilir, hatta artar. Çünkü bu faizden yararlanmak isteyenlerin sayısı artar, o zaman da kağıtların faizi düşer.

Kağıtların fiyatının artması bazı yatırımcıların o ana kadar elde ettikleri kazançtan memnun olması ve kağıdı elden çıkarması anlamına gelir. Herkes vade sonuna kadar beklemez çünkü.

İşte yabancı bankaların müşterilerini yönlendirmek istedikleri kazanç tam olarak bu.

Yine hepimiz biliyoruz, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele sırasında yaptığı işlerden biri de, üstü örtülü biçimde dövizin fiyatının artmasını engellemek. Döviz sepetinin değeri uzun süredir enflasyondan daha az artıyor.

Diyelim ki 10 milyon dolarınız var ve bunu bugün şu anki dolar fiyatı olan 42,7121’den bozdurup elinize geçen 427 milyon 121 bin lira ile son söylediğim vadesine 183 gün kalmış kağıttan 5 milyon 33 bin 836 adet aldınız.

Ocak ayında, henüz vadenin dolmasına hala 160 günden fazla vakit  varken Merkez Bankası faizi yüzde 38’den 37’ye indirdi, bu da sizin elinizdeki kağıdın değerini diyelim ki 2 lira arttırdı. O an itibarıyla 10 milyon 67 bin liradan fazla kazancınız oldu. O sırada doların fiyatı da çok daha az arttı ve mesela dümdüz 43 liraya geldi.

Bütün kağıtlarınızı satıp elde ettiğiniz TL’yi  dolara dönüştürdüğünde elinize 10 milyon 167 bin dolardan fazla para kalır.

Yani bugün getirdiğiniz 10 milyon doları 10 milyon 167 bin dolar olarak geri alırsınız bir ay sonra. 10 milyon dolara ayda 167 bin dolar kazmanın yıllık bileşik faizi yüzde 20’yi aşar.

Yabancılar kara kaşımıza kara gözümüze bakıp daha düşük enflasyon, daha düşük faiz istiyor değil anlayacağınız…

Kara paranın medya düşkünlüğü

Kara paranın medya düşkünlüğü

Aslına bakacak olursanız bir sektör olarak medya para hareketlerinin en kolay takip edilebildiği ve bu yüzden normal şartlarda kara para aklama işlerinde kullanılması en zor olması gereken sektörlerden biri.

Ama buna rağmen, son dönemde kara para aklamakla suçlanan bazı kişi ve şirketlerin medya işine girdiği görülüyor. Neden acaba? Ne gibi bir kolaylık görüyorlar medyada para aklamak için?

İşte bu sabah da güne bir savcılık operasyonuyla başladık. Zamanında büyük iyi niyetlerle kurulan, medyada devrim yaratma iddiasında olan Gain Medya maalesef bu iddialarını gerçekleştiremedi ve bir dağılma sürecine girdi.

Cep telefonlarından izlenecek bir dijital platform olarak kurulan Gain’i kuran sermaye bir süre sonra zararına razı oldu ve şirketi elden çıkardı. Satın alanlar RAMS adlı, spor sponsorluklarıyla adını duyuran bir inşaat şirketiydi.

Ama bu şirket de Gain’i bu yılın başında sattı. Şimdi yeni alıcılara kara para aklama ve bahis soruşturmasından operasyon yapıldı.

Savcılık açıklamasında satın almanın gerçekleştiği 22 Ocaktan 22 Ağustosa kadar geçen 7 ayda Gain’e 1 milyar liradan fazla para aktarıldığı söyleniyor.

Gain acaba bu paralarla ne yaptı? Tabii daha önemlisi bu paranın kaynağı neydi?