Pazartesi sabahından beri bu tablo karşımda duruyor…
Baktıkça öfkeleniyor, kendi kendime homurdanıyorum.
İspanya’da geçen Pazar yapılan seçimlerin sonuçlarını gösteren tablo bu…
Ey siz yüzde 48, lütfen, siz de benim yaptığımı yapın ve biraz dertleşelim, biraz karşılıklı homurdananalım.
Önce bu tabloya dikkatle bakacağız, sonra birlikte bir başka şey daha yapacağız…
İspanya’daki seçimde en çok oy alan ilk 4 partinin sıralaması ve aldığı oy oranları şöyle…
(*) PP; Merkez Sağ Popüler Parti: Yüzde 33.05
(*) PSOE: Sosyalist Parti: Yüzde 31.70
(*) Vox: Aşırı Sağcı Parti: Yüzde 12.39
(*) SUMAR: Sol Parti: Yüzde 12.31
(*) Diğer partiler: Yüzde 7.26
Şimdi biraz geri çekilip bu tabloya bir kere daha bakın.
Size bir şey hatırlattı mı?
Hatırlatmadıysa bir adım ileri gideyim.
Bu tablodaki ilk 4 partinin her birinin hizasına Türkiye’de 14 Mayıs seçiminde partilerin aldığı oyların yüzdelerini yazın;
(*) AKP: Yüzde 35.61
(*) CHP: Yüzde 25.33
(*) MHP: Yüzde 10.07
(*) EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI: Yüzde 10.55
(*) İyiParti: Yüzde 9.68
Ne görüyorsunuz?
Sizden önce ben söyleyeyim.
Bu tablo açıkça gösteriyor ki;
İspanya’da oyların partilere dağılışının, Türkiye’de 14 Mayıs akşamı sandıktan çıkan partilerin oy dağılımından hiç farkı yok…
Biri Akdeniz’in doğusunda, öteki batısında iki ülke halkı ilk 4 sıradaki partilere neredeyse aynı ölçüde oy vermiş.
Bu ilk 4 sıradaki partiler aşağı yukarı Türkiye’dekilerin çok benzeri.
Ama arada çok büyük bir fark var…
(*) Aynı seçim sonucu İspanya’da güçlü bir parlamentoya dayalı demokratik bir sistem getiriyor.
Bizde ise tek başkana bağlı güçlü bir tek kişilik otoriter yönetimi bicimi.
Dahası da var.
(*) Aynı oy dağılımı, İspanya’da , bırakın tek kişilik yönetimi, hiçbir partiye tek başına hükümeti kurma yetkisi bile vermiyor.
Bir adım daha ileri gidelim.
(*) Hükümeti kuracak muhtemel sağ partilerin oy oranlarını toplarsanız yüzde 52 ediyor.
Sol partiler bloğunun toplam oyu ise yüzde 48…
Bu oy dengesinin İspanya’ya getirdiği anlayış da şu:
Kimse, hiçbir parti, bir lider tek başına çıkıp; “Ben milli iradeyim, ne istersem yaparım” diyemiyor.
Tekrar ediyorum, demokrasiye bu sağlam anlayışı sağlayan şey, işte bu tablonun sağladığı psikolojik dengedir…
Diyebilirsiniz ki, “Ama arada sistem farkı var…”
Hayır sadece sistem farkı değil, bu psikolojik dengeyi koruma bilinci de var…
İşte bu denge sayesinde, oy verdiği parti iktidara gelemeyen hiçbir vatandaş derin düş kırıklıkları, travmalar yaşamıyor.
Çünkü 52-48 altın bir oran.
Bir tarafa hükümeti kurma yolunu açıyor.
Öteki tarafa da etkili bir muhalefet hakkı ve gücü veriyor.
İşte o nedenle, seçimin hemen ertesi sabahından beri Türkiye’de sandıktan çıkan bu 52-48 psikolojik dengesinin korunmasının önemine değiniyorum.
Çünkü bu denge, ülkenin gidişattan memnun olmayan kesiminin direnmesinin en meşru dayanağıydı.
Ayakta kalma gücünü bu sayısal dengeden alacaktı… ‘En az sizin kadar biz de varız bu ülkede’ diyebileceği bir ruh haliydi bu.
Şimdi başta Kemal Kılıçdaroğlu ve sol medyanın köşe yazarlarına, konuşan kafalarına dönüp haykırmak istiyorum.
Hepiniz bu tabloya iyi bakın…Sonra başınızı ellerinizin arasına alıp bir düşünün…
“Biz bu ülkeye ne yaptık böyle…”
Siz söyleyemiyorsanız, egolarınız itiraf etmenize mani oluyorsa ben söyleyeyim;
İşte 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ın ülkede kurduğu bu altın dengeyi alt üst ettiniz.
Her şeyi berbat ettiniz…
Hepiniz elbirliği ile bu ülkenin yüzde 48’inin zaten bozuk olan moralini darmadağın ettiniz.
Yüzde 48’i manen yüzde 20’ye indirdiniz.
Erdoğan’ın eline sandıktan çıkmayan yüzde 80 gibi, orantısız psikolojik bir güç ve yetki verdiniz.
Vebaliniz büyük…
Çünkü bu yüzde 48 yerel seçime işte enkaza dönmüş bu ruh hali ve umutsuzlukla gidiyor…
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?
19 Aralık 2024 - Bir Türk YouTuber’ın en derin mağara rekoru: Tam 185 milyon