Urla hakkında çok bilinen klişeleri tekrarlamak istemiyorum.
Zengin tarihi, doğal güzellikleri ve Michelin damgalı gastronomi dünyasındaki yükselişiyle son yıllarda herkesin ilgi merkezi oldu. Şimdi fark yaratma, özgünlüğünü koruma, bu kadim kenti geleceğe hazırlama çabaları önem kazanıyor.
Bu dönüşüm çabasında şüphesiz ki en büyük katkıyı yapan unsurlardan biri bölgedeki şarap üreticilerinin gösterdiği başarı.
Şarapçılık Urla’nın özgün kimliğinin temel taşlarından biri. Bölgenin iklimi, toprağı ve denizden gelen meltemler, burada yetişen üzümlere benzersiz bir karakter kazandırıyor. Urla şarapları sadece Türkiye’de değil, dünyada da adından söz ettiriyor.
Fransa, İtalya, Şili gibi köklü şarap bölgelerinde tatmış olduğum şarapların yanında Urla şarapları bambaşka bir yer tutuyor. Özellikle Urla Karası gibi yerel üzümlerle yapılan şaraplar, bölgenin ruhunu adeta damakta yeniden yaşatıyor.
Bu bölgede faaliyet gösteren birçok şarap üreticisi hem yerel hem de uluslararası alanda adını duyurdu, yakından izlediklerim var.
Urla Şarapçılık en bilinenlerden. Özellikle Urla Karası gibi yerel üzümlerle yapılan şaraplarıyla tanıniyor. USCA, Urla’da butik şarap üreticiliğinin önemli temsilcileri arasında. MMG sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Mozaik bölgenin karakteristik iklim koşullarını en iyi şekilde yansıtan şaraplarıyla tanınıyor. Likya en eski şarap üreticilerinden biri, geniş ürün yelpazesi ve köklü geçmişiyle biliyorum.
Bana sorarsanız, Çakır Şarapçılık Urla’nın şarapçılık geleneğini son zamanlarda en iyi şekilde yansıtan üreticilerden biri olarak öne çıkıyor. Hikayeleri çok hoşuma gidiyor. Erol ve Sevinç Çakır çifti avukatlık kariyerlerini sürdürürken aynı zamanda şarapçılığa adım atmış. Kızları da kendi işlerini yaparken artan ölçüde bu aile işine tüm enerjilerini koymuş. Arada geçen sürede belki de böylesine başarılı bir marka yaratacaklarını hayal bile etmiyorlardı.
Çakır Şarapçılık bugün sadece bölgenin değil Türkiye’nin de gurur kaynağı haline gelmiş durumda.
Çakır Şarapçılık’ı özel kılan sadece ürettikleri kaliteli şaraplar değil; aynı zamanda neredeyse Michelin yıldızını hak edecek düzeydeki lezzetleri ve şato ayarındaki konaklama imkanlarıyla mükemmel bir deneyim sunuyor olmaları.
Çakır çifti hem şarap üretimindeki ustalıklarını hem de misafirperverliklerini bir araya getirerek, Urla’da harika bir destinasyon yaratmış.
Saraplarını, özellikle de tadına doyamadığım Bornova Misket’ini geçen ayki düğünümüzde de cömertçe ikram ettik.
Urla’yı tanıtma çabaları çerçevesinde dün gece özel bir üzüm hasadı daveti verdi Çakır Şarapçılık. Hasat zamanı şarap üreticileri için en yoğun ve heyecanlı dönemlerden biridir. Girerek yaşayarak deneyimlemek büyük keyif. Bu etkinliklerde, hem üretim sürecini yakından gözlemleme şansı elde ediyorsunuz hem de yeni dostlarla tanışma fırsatı buluyorsunuz.
Yemekler meşhur İtalyan şef Michele tarafından hazirlanmis. 14 yıldır Antalya, Ankara ve İstanbul’da İtalyan mutfağını sunuyor, çatpat sempatik Türkçesi ile de Umbria’nin evladı şimdi tam bizden biri.
Erol ve Sevinç Çakır daveti müzikle bezemeyi de ihmal etmemiş. Ukrayna Senfoni Orkestrasindan Galina cellosu ile üzüm bağlarının tam ortasında sahneyi ve yüreklerimizi müzikle doldurdu.
Hasat davetinde Selçuk Balkan ve yardımcısı Oya Atila ile aynı masaya düştük. Urla’nın geleceğine dair kafamdaki pek çok soruyu kendisine yöneltmek, uluslararası boyutunu güçlendirmek için önerilerimizi paylaşmak için mükemmel bir fırsattı. Aynur Tattersall da küresel medyanın Urla vizyonuna nasıl bir katkı sağlayacağını anlattı, destek sözü verdi.
Başkan Balkan hem nazik hem de sabırlı bir şekilde tüm sorularımı yanıtladı; bizlere Urla’nın önümüzdeki beş yıl için planlarını anlattı.
Onun vizyonu ve projeleri, samimiyeti, tevazusu hoşuma gitti. Urla’nın yerlisi olduğu için herkes ile bir hikayesi var.
Güçlü prensipleri olduğu, usulsüzlüğe göz yummadığı için rant avcıları arasında pek popüler olmadığı da kesin.
Balkan’ın hedefi Urla’yı mevcut kültür ve sanat merkezi konumundan daha ileriye taşımak, çeşitlendirmek doğal ve tarihi dokusunu koruyarak.
Balkan’ın Urla’yı bir üniversite kenti olarak konumlandırma hedefi büyük bir öneme sahip. Özellikle İzmir Teknoloji Üniversitesi ile işbirliği halinde üniversite kampüsleri ve öğrenci yaşam alanlarıyla dolu bir kent haline gelirken genç nüfusun dinamizmi ve teknoloji odaklı projelerle kentin çehresi tamamen değişecek.
Urla denizcilik açısından da büyük bir potansiyele sahip. Ancak, bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilmesi için bir yat limanı ihtiyacı açıkça ortada. Ne yazık ki, Uzun Ada’nın askeri amaçlara tahsis edilmiş olması bu ihtiyacın oradan karşılanmasını engelliyor.
Bu nedenle başkanın başka bir yer belirleyerek bu projeyi hayata geçirme çabaları büyük önem taşıyor. Bir yat limanı Urla’nın turizmdeki çekiciliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda denizcilik faaliyetlerini de canlandırarak ekonomik kalkınmaya katkı sağlayacak.
Bunun yanı sıra, ulaşım altyapısının geliştirilmesi de Urla’nın büyümesi için kritik bir unsur. Narlıbahçe’den başlayacak olan hafif metro hattı projesi Urla’nın İzmir ile bağlantısını güçlendirecek ve ulaşım sorunlarını minimize edecek. Bu hattın faaliyete geçmesi, hem yerel halk hem de öğrenciler için büyük bir kolaylık sağlayacak.
Urla’nın doğal ve kültürel dokusunu korumak adına sanayiyi kent içinden kaldırma planı da Başkan Selçuk’un projeleri arasında yer alıyor. Kentin merkezine uzak bir bölgede sanayi alanları oluşturmak, hem çevre kirliliğini azaltacak hem de kent içinde daha fazla yeşil alan ve sosyal yaşam alanları yaratılmasına olanak tanıyacak.
Bu adım Urla’nın yaşanabilirliğini artırırken çevre dostu bir kent olarak da ön plana çıkmasını sağlayacak.
Öte yandan, Urla’nın tarımsal zenginliğini korumak ve geliştirmek için tarımsal işletmelere verilen destekler de büyük önem taşıyor. Başkan Balkan’ın tarımsal işletmelere yönelik destek projeleri hem yerel ekonomiyi canlandıracak hem de Urla’nın sürdürülebilir bir tarım merkezi olarak gelişmesine katkıda bulunacak gibi görünüyor.
En dikkat çeken açıklamalarından biri Urla’da yapmayı planladığı projelerin amacının yeniden seçilmekten ziyade kente kalıcı iz bırakmak olduğu yönünde. Bu onun liderlik vizyonunun ve kent sevgisinin en açık göstergelerinden biri. Geleceğe iz bırakmak, Urla’nın uzun vadede büyümesi ve gelişmesi için doğru adımlar atılması anlamına geliyor. Başkan Selçuk.bu vizyonla, Urla’yı daha yaşanabilir, daha modern ve daha sürdürülebilir bir kent haline getirmek için kararlılıkla çalışıyor.
Gece boyunca masamızdaki bir diğer ilginç sohbet ise moda ikonu İvana Sert ile Ayşe Hanım Konağı’nın sahibi Sezer Dermenci arasında geçti. Her iki isim de Urla’da bunca zaman sürdürülebilirliği ve uzun vadeli başarıyı nasıl sağladıklarını tartıştılar.
Sezer Dermenci işletmelerinin yalnızca sezonluk beğenilere değil, uzun vadeli bir vizyona dayandığını vurgularken, İvana Sert bu tür girişimlerin Urla’ya katacağı değerin altını çizdi.
Ahh şu hasat günleri ve şenlikler hiç bitmese, tam bir festival havası içinde hep sürse. Bugün de Karaburun Kösedere köyünde geleneksel üzüm şenliğine davetliyiz.
Yarin İstanbul ve ardından Londra’ya işbaşına.
Hep keyif hep lezzet hep dostlar ne yazık ki kolay değil, hayatın soğuk gerçekleri de yaz bitince yüzümüze vuruyor.
29 Aralık 2024 - Kansere yakalanmamak ve alternatif tedavi yöntemlerini bilmek
27 Aralık 2024 - Küresel büyümenin motoru Çin: Türkiye için ilham kaynağı olabilir mi?
26 Aralık 2024 - Batı’nın liderliği aşınıyor: Aynaya bakma vakti geldi geçiyor
22 Aralık 2024 - Konforun tuzakları, hayatın gerçek ritmi ve tavsiyeler
18 Aralık 2024 - Yeni Suriye politikası: Stratejik bir vizyon