Hiç kaçırmam; hayatı bir engel olmadığı taktirde yeni yılı hep Londra’da karşılarım.
Bu yıl da Thames Nehri üzerindeki Jübile Köprüsü’nde idik, Belediye Başkanı Sadıq Khan’ın özel davetiyle.
Sadece eğlenmek ve çok az insana nasip olacak bir ayrıcalığı deneyimlemek için değil aynı zamanda geçtiğimiz yılın hesap dökümü, önümüzdeki 365 günün stratejik planlaması, hedeflerin belirlenmesi için de.
31 Aralık gecesi Thames boyunca ışıl ışıldı; Chelsea’de evimizden çıkıp bir saat nehirin kenarından yürüdük. Saat 23.00’te havai fişek görüntülerini en iyi açıdan izleyebileceğimiz Jübile köprüsü üzerinde buluştuğumuzda Başkan Khan, “Bu köprü, benim için Londra’nın çeşitliliğini ve birliğini temsil ediyor. Bugün burada olmak, bu değerleri kutlamak ve belli mesajları vermek için bir vesile,” diyordu.
Nehir boyunca toplanan binlerce insan bizim tepeden seyrettiğimiz gökyüzünü aydınlatan 12.000’den fazla havai fişeğin yanı sıra, London Eye üzerinde kullanılan hologram teknolojisi gösteriye tanıklık eden ediyordu
Elton John’un I’m Still Standing şarkısı eşliğinde dans ettik Aynur ile ışıklar ve ateş halkaları içinde.
Gösteri aynı zamanda bir rekor kırdı: 100.000’den fazla kişi Thames boyunca biletli alanlarda sıralanmıştı. Sadece bilet satışından belediye 14 milyon pound gelir elde etmiş.
Milyonlarca kişi de televizyondan canlı yayınla bu büyüye ortak oldu, ama canlı izlemek bambaşka duygular yaratıyor.
Misafiri olduğumuz Khan, gururla, “Bu yılın gösterisi sadece eğlence değil, Londra’nın inovasyon ruhunun da bir yansıması,” derken aslında Londra’nın hemen her alanda nasıl bir yenilenme liderliği gösterdiğine de işaret ediyordu. Ondan önceki belediye başkanı (yüzde 25 soydaşımız) Boris Johnson da büyük yenilikler getirdi bu kente, önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakan olarak merkezi siyasete sıçramadan önce.
Bu ülkeye ve etnik çeşnisine hayran kalmamak mümkün mü Brexit sonrası yaşanmakta olan tüm zorluklarına karşın.
Yakın zamana kadar Hint asıllı bir başbakanı, Rishi Sunak, vardı, İskoçya Milliyetçi Partisinin lideri Hamza Yusuf Filistin asıllı idi. Koskoca Londra’in şimdiki belediye başkanı da Pakistan göçmeni yoksul bir ailenin sosyal konutlarda büyüyen oğlu. Birleşik Krallıkta Müslüman bir politikacının yükseldiği en güçlü pozisyonda oturuyor.
İngiltere’nin Kral’dan daha zengin işadamları da İngiliz kökenli değil: 1000 en zengin kişinin sıralandığı listede yıllardır zirveyi kimseye bırakmayan dünyanın en büyük çelik üreticisi Hintli Lakshmi Mittal ve Özbek asıllı Rus iş adamı Alisher Usmanov dikkat çekiyor. Gerçek İngilizler Londra dışında Cotswold gibi “kurtarılmış bölge”lere taşınmışlar.
Artık Londra sokaklarında İngilizlere nadiren rastlıyoruz. Dünyanın dört bir tarafından göçmen ve sığınmacıların yanısıra “küresel yetenek” göçmen programı ile ülkeye çekilen yüzbinlerce dünya yeteneği de var.
Tabii ki bu arada göçmen karşıtı Trump ve Elon Musk’ın da desteklediği Nigel Farage liderliğindeki Reform Parti yükseliyor kaçınılmaz olarak.
Bayılıyorum dostlarımdan, tanıdıklarımdan gelen yılbaşı mesajlarına. Kimileri aynı klişeleri yıllar boyunca tekrarlıyor, kimileri ise yaratıcı olabilmek için epey çabalıyor ki farklı bir şey söyleyebilsin.
Ama hepsinde ortak bir nokta var ki onu çok seviyorum. Geçip giden yılın ağırlığını ardımızda bırakırken, yeni bir takvim yaprağına taze umutlar, söylenmemiş sözler ve tamamlanmamış hayaller iliştiriyorlar.
Bu, başlangıçların o büyülü zarafetidir ki hepimizi yeni yılın ilk saatlerinde sevdiklerimize içten dileklerle dolu mesajlar göndermeye, hala umut kesmediğimiz dünyaya karşı bir kez daha barış ilan etmeye itekliyor.
Galiba içimizde yıllardır bıkıp bitmeyen (hatta her bayram ve özel güne de yaydığımız) bu anlamlı ritüel, insana ait bir iyileşme biçimi. Kötü haberlerin yıprattığı, ihanete uğramış, kandırılmış ve sıkıntılarla yorulmuş bir yüreği yeniden onarmanın sessiz bir antlaşması.
Yılbaşlarında, zamanın döngüselliğiyle yeniden barışıyoruz. Bize sürekli akan ve bitmeyen bir nehri anımsatan hayat, bu anlarda bir damlaya dönüşüyor. İnsan ruhu, bu kısacık zaman diliminde büyüyor, geçmişin yüklerini hafifletip kendisine yeni bir sayfa açıyor.
Herkesin, tüm eksiklikleri ve hatalarıyla, yeni başlangıçlara hakkı olduğunu yeniden hatırlatıyor.
Ne müthiş bir şey bu. Hiç eksilmiyor içimizde.
Oysa bir yıl boyunca ne çok yara aldık. Savaşlar, yoksulluk, depremler, katliamlar, çevresel felaketler gibi dünyanın gürültülü kargaşasının yanı sıra, kişisel hayatımızda da birçok kırılma yaşadık. Sevdiklerimizin sessizce uzaklaşması, netameli boşanma davası, akrabalarımızın mal mülk için ihaneti, hırsızlık, terbiyesizlik, hayal kırıklıkları, heri ödenmeyen borçlar ve güvenin yerle bir olduğu anlar, bizi içten içe kemirdi.
Yine de, yeni bir yılın doğusunda, tüm bunların üstesinden gelebileceğimize dair inanç yeniden filizleniyor ya bunun yerini hiç bir şey dolduramaz. Üstelik sadece sizde değil çevremizdeki hemen herkes de filizlenip yeşeriyor benzeri bir inanç ve duygu. Tutup bırakmamak istiyor insan, birkaç gün sonra solmaya yüz tutmasa keşke.
Yılbaşında yaşanan duygu selini düşünsenize, herkes bir an için dahi olsa daha nazik, daha anlayışlı, daha iyi ve olumlu olmayı seçiyor bilerek ve isteyerek. İnsanlar birbirine gülümsüyor, kadeh kaldırıyor, sarılıyor, gelecek 365 gün için en iyi dileklerini paylaşıyor.
Ama bu zarif coşku, ne yazık ki birkaç gün geçtikten sonra yerini gündelik hayatın alışkanlıklarına bırakıyor yeniden, tünelin ucundaki umut kayboluyor, alev sönüyor, öyle değil mi?
Keşke bu hissi, her sabaha eşlik edecek şekilde koruyabilsek. Keşke her yeni gün, yılbaşının o umut dolu başlangıç enerjisini taşımaya daha uzun süre devam edebilse.
Belki de bunu başarmaya çalışmak için yılbaşında kendimize sorduğumuz soruları yıl boyunca da sormaya devam etsek: Bugün kime sevgi gösterebilirim?, Hangi hatamı düzeltebilirim?, Hayallerime ulaşmak için hangi küçük adımı atabilirim?
Bu minicik sorular, sadece özel günlere değil, tüm yaşamımıza eşlik etseydi, belki de hayatımızda yıl boyunca ilave güzellikler yaratabilirdik.
Şuna samimiyetle inanıyorum ki çoğu zaman kendimizi gereksiz yere uzuyor, yıpratıyoruz. Bu hususta o kadar ustalaşıyoruz ki, hem iç dünyamızda hem de ilişkilerimizde yükümüz günbegün daha da ağırlaşıyor, çoğu zaman farkında bile olmadan.
Dış dünyada olup bitenler, başkalarının kararları ya da hayatın belirsizlikleri karşısında kendimizi çaresiz hissettiğimiz anlar oluyor. Oysa şunu bilmeliyiz: Kendi irademiz ve gücümüz çerçevesinde düzeltebileceklerimize odaklanmalı, bu yönde kararlar almalı ve harekete geçmeliyiz.
Bizi aşan, kontrolümüz dışındaki olaylara takılıp kalmak, yalnızca çaresizliğimizi gözler önüne serip psikolojimizi bozmaktan başka işe yaramıyor. Hayatı kabullenmek ve gücümüzün sınırlarını bilmek, hem ruhumuza hem de bedenimize iyi gelecek.
O yüzden elden geldiğince kendimize şu sözü hatırlatmak gerekiyor: “Düzeltmeye gücüm yetiyorsa yaparım; yetmiyorsa serbest bırakırım.” İşte bu basit felsefe, bizi yıl boyunca huzurlu ve dengede tutmaya bir nebze katkı sağlayabilir.
Onun için yeni yılın o eşsiz ruhunu, sadece 31 Aralık gecesine sıkıştırmak yerine, hayatımızın her anına yaymaya cesaret edelim.
Umut, yenilenme ve iyimserlik yalnızca yılın ilk gününe ait olmamalı; her gün bir yılbaşı sabahının berraklığıyla başlamalı.
Çünkü yılbaşı, insana dair en güzel şeyi hatırlatıyor: Değişim ve dönüşüm daima mümkün.
Bu duygu ve düşüncelerle hepimize harika bir 2025 diliyor, hemen kendime bol keseden yeni yıl hedefleri yazmak için oturuyorum Sloane Square’de Colbert Cafe’de pencere kenarında bir masaya.
2 Ocak 2025 - Etnik Çeşni, Londra Belediye Başkanı Sadıq Khan ve Yeni Yılın Getirdikleri
29 Aralık 2024 - Kansere yakalanmamak ve alternatif tedavi yöntemlerini bilmek
27 Aralık 2024 - Küresel büyümenin motoru Çin: Türkiye için ilham kaynağı olabilir mi?
26 Aralık 2024 - Batı’nın liderliği aşınıyor: Aynaya bakma vakti geldi geçiyor
22 Aralık 2024 - Konforun tuzakları, hayatın gerçek ritmi ve tavsiyeler