Etrafımız Hırsız Kaynıyor

4 Nisan 2025

Önce tanımı doğru yapalım. Hırsız kimdir, neyi çalar? Çalınan yalnızca para, mal, mülk müdür? Bir inşaattan çalınan çimento ve demir midir asıl kayıp? Yoksa çok daha derin, telafisi imkânsız olan şeyler mi çalınıyor?

Bugün en büyük hırsızlık, zamanımızın, gençliğimizin, heyecanımızın, ideallerimizin, oylarımızın, hatta geleceğimizin çalınmasıdır. Sessizce, fark ettirmeden elimizden alınanlar… Bir ömür boyu peşinde koştuğumuz umutlar, bir ülkenin yarına dair hayalleri, bir neslin hayata duyduğu inanç, kaybolan adalet duygusu…

Üstelik hırsızlık yalnızca karanlık köşelerde, gizli kapaklı yapılan bir suç olmaktan çıktı. Artık herkesin gözünün önünde, aleni bir şekilde, sistematik ve kurumsal boyutta gerçekleşiyor. Kimse hırsız olmaktan yüksünmüyor; tam tersine el üstünde tutuluyor, itibar görüyorlar.

Toplumun tüm katmanlarına sirayet eden bu çürüme, yalnızca bireylerin ahlaki zafiyetinden kaynaklanmıyor; bu bir düzen meselesi.

Market raflarında her gün artan fiyatlar yalnızca enflasyonun değil, sistematik bir soygunun eseri. Ev sahipleri kiracılarına insafsız fiyatlar dayatırken, bankalar yüksek faizlerle bir milletin alın terini sömürüyor. Devlet, vatandaşa hizmet etmek için toplaması gereken vergileri, lüks makam odalarına, gereksiz projelere, savurganlığa harcıyor. Eğitimin bile parayla satıldığı, sağlık hizmetlerinin erişilmez hale geldiği bir düzende, çalınan yalnızca cüzdanlarımız değil, en temel haklarımızdır.

Bir araba almak için iki araba parası ödüyoruz. Çünkü vergiler adı altında halktan alınan paralar, liyakatsiz yöneticilerin hesapsız harcamalarına gidiyor. Gereksiz silah sistemlerine harcanan milyarlarla toplumun refahı, geleceği ve ekonomik dengesi çalınıyor. Siyasi kampı önemli değil, birçok belediye, kamu kurumu, özel sektör firması, vakıf hırsızlık için mümbet arazi adeta.

Doğa, en büyük yağmanın kurbanı. Turizmciler sahilleri halkın elinden alıyor, tarım arazileri betonla örtülüyor, ormanlarımız yok ediliyor. Ülkenin kaynakları, çocuklarımızın geleceği gözümüzün önünde talan ediliyor. Peki, tüm bunlara karşı nasıl korunacağız?

Adaletin Yerini Bulması İçin Ne Yapmalı?

Öncelikle bilinçlenmeliyiz. Hırsızlık, yalnızca yasadışı yollarla yapılan bir suç değildir; sistemin ta kendisinde gizlidir. Ancak bu, kaçınılmaz bir kader değildir.

Hukukun üstünlüğüne olan inancımızı yitirmeden, adaletin tesis edilmesini talep etmeliyiz. Adalet, sesini çıkaranlar için vardır. Sessiz kaldığımız sürece, hakkımızı aramadığımız sürece, çalanların daha da cesur hale gelmesine izin vermiş oluruz.

Demokrasi yalnızca sandık başında değil, günlük hayatın her alanında savunulması gereken bir ilkedir. Haklarımızı bilmeli, hukuka sahip çıkmalı, liyakat ve şeffaflık talep etmeliyiz.

Haksız kazanç peşinde koşanları ödüllendiren bir sistem yerine, emek ve dürüstlüğü yücelten bir düzen inşa etmeliyiz. Ekonomik adalet olmadan, toplumsal barış olmaz.

Teslim Olmayacağız!

En büyük hırsızlık, bize tüm bunlara alışmayı öğretmeleridir. Çalınanları fark etmeyen bir toplum, bir gün her şeyini kaybetmeye mahkûmdur. Ama biz, hakkımıza, emeğimize ve geleceğimize sahip çıkabiliriz.

Adaletin güçlüden yana olduğu bir düzende değil, haklının güçlü olduğu bir toplumda yaşamak için mücadele etmek zorundayız. Adaleti talep edersek, ona ulaşabiliriz. Sessiz kalanlar kaybetmeye, mücadele edenler ise kazanmaya mahkûmdur.

Çalınanları geri almak, adaleti yeniden tesis etmek bizim elimizde. Peki, bu kez sesimizi yükseltmeye, hırsızlığı geri çevirmeye cesaret edebilecek miyiz?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.