Evlilik: Yolculukta Doğru Eş Seçiminin Önemi

3 Şubat 2025

Çoğunuz gibi ben de erkek-kız arkadaş, “partner”, evlilik ilişkileri yaşadım, yaşıyorum. Oldukça zengin sayılabilecek bir deneyimim var.

Tavsiyem: “Doğru” olduğunu düşündüğünüz kişiyi bulduğunuzda evlenmekten çekinmeyin, ama “doğru” kıstasınızın neler olduğunu “aşk kimyası”nı karıştırmadan rasyonel şekilde başlangıçta tartmayı da sakın unutmayın. “Doğru” bildiğiniz kişi bir süre sonra “yanlış”a dönüştüyse ve çok geç kalmadıysanız cesurca rotanızı değiştirmekten de çekinmeyin.

Aksi takdirde bambaşka bir yeni yaşamdan, ilişkiden kendinizi ve eşinizi mahrum bırakmış olacaksınız.

Sürat Çağındayız: Hızlı Evlenme, Hızlı Boşanma

Evlilik hiç kuşkusuz bireylerin yaşam yolculuğunun önemli bir durak noktası. İki ruhun birleştiği, duygusal ve toplumsal bağların güçlendiği bir süreçte bu yolculuğun karmaşık yapısı, doğru eş ile yanlış eş arasında kurulan dengeyle şekilleniyor.  

“Kime göre doğru kime göre yanlış” sorusu değişkenlik arzedebiliyor.

Ne yazık ki günümüzde bu dengeyi sağlamakta zorlanan pek çok çift var. Çevremde duyduğum boşanma hikayeleri o kadar fazla ki, bu duruma şaşırmaktan vazgeçtim. Büyük sevgi gösterileri, eğlenceli düğünler ve balayları derken, bir bakıyorsunuz ki çiftler “şiddetli geçimsizlik” nedeniyle yollarını ayırmaya karar vermiş; daha bir yıl dönümünü kutlayamadan kendilerini sulh hakimi karşısında buluyorlar.

Sonrasında ihtilaflı mal paylaşımı, nafaka ve çocuk sorumluluğu gibi tatsız meseleler eşliğinde birbirlerine bile bakamaz hale geliyorlar. Aileler de devreye giriyor, “çocuklarını korumak” için müdahil oluyor. Sessiz ve dostane, onurlu bir boşanma artık neredeyse imkansız hale gelmiş durumda.

Öncelik Sizsiniz

Evlilik, yalnızca bir hayat arkadaşı bulmak değil, aynı zamanda birlikte büyümek, mücadele etmek ve ortak bir geleceği inşa etmek. “Doğru” eş seçiminde kendimizi öncelik sırasının tepesine koyarak değerlendirme yapmalıyız. Tek başına fedakarlık, sabır ve çaba bizi çıkmaz sokağa çıkartıyor. Her şey paylaşılmalı zorluk da sevinç de.

Hayat bir kez yaşanıyor; bu nedenle, onu nasıl yöneteceğimize dair kararlar alırken dikkatli olmalıyız.

Evlilik kurumu tarih boyunca farklı biçimlerde varlık göstermiştir; ancak modern çağda çoğunlukla din kurumu tarafından kutsanan, kayıt altına alınan bir bağlılık olarak algılanmaktadır. Bu durum, bireylerin evliliği ciddiyetle değerlendirmelerini gerektirirken, genç nesil evliliği bir çocuk oyunu gibi görmeye başladı. 

En ufak bir engelle karşılaştıklarında ilişkiyi sona erdirmeleri, evliliğin sürdürülebilir bir birliktelik olarak algılanmasını zorlaştırıyor. Hatta evlenmeyi artık olabildiğince uzatıyorlar, başka türlü birlikte yaşam stilleri toplum tarafından genel kabul görmeye başladığı için.

Yolculuk Olarak Düşünün

Evliliği bir yolculuk olarak düşünmek, bu konuyu anlamak açısından son derece önemli. Düşünün ki, Rotterdam’dan New York’a doğru yola çıkan bir geminin, başlangıçta birkaç mil kadar rotasında hata yapması durumunda kendisini Alaska’da bulması gibi, evlilik de başlangıçta belirsizliklerle dolu bir yolculuk.

Doğru yönü bulmak için sağlam bir rota çizmek hayatı önem taşıyor. Kendi ihtiyaçlarınızı ve hedeflerinizi öncelikli kılarak, sağlıklı bir ilişki için gerekli adımları atmak, mutlu bir evliliğin temel taşlarını oluşturur. Karşı tarafın da aynı şekilde hareket etmesi gerekir ki, terazinin iki kefesi eşit olsun, denge sağlansın.

Evlilikte başarılı olmak, her şeyden önce karşılıklı anlayış, saygı ve iletişim ile mümkün. Her iki taraf da birbirini tanımaya, desteklemeye ve büyütmeye istekli olmalıdır. Daha önemlisi, sorunlar olacaktır; iki ayrı gezegenden gelmiş, farklı yetiştirilmiş, eğitim almış ve duyguları aynı olmayan bireyler arasındaki ilişki dinamiği, yüzeysel sorunlarla karşılaşıldığında sarsılmamalıdır.

Ne yazık ki, günümüz gençliği karşılaştığı her zorluğun üstesinden gelmekte zorlanmakta ve bu nedenle evliliği sona erdirmekte hızlı davranmaktadır. Oysa her ilişki zorluklarla doludur ve bu zorlukların üstesinden gelmek, ilişkiyi daha da güçlendirir.

Yararları Dezavanjlarından Fazla Olmalı ki…

Evliliğin en önemli yararlarından biri, duygusal destek sunmasıdır. Zorluklar karşısında birbirini anlayan, karşılıklı güvene dayalı bir ilişki, insanı her zaman daha güçlü kılar. Yanında sevdiği ve onu anlayan bir eşin olması, hayata dair kaygıları azaltır ve duygusal istikrarı artırır. 

Evlilik, yalnızca bir “partner” ile hayatı paylaşmak değil, aynı zamanda ortak bir yaşam deneyimi yaratma fırsatıdır. Bu deneyim, günlük yaşamın zorluklarını, başarılarını ve sevinçlerini birlikte inşa etmek anlamına gelir.

Ekonomik açıdan da evliliğin sağladığı yararlar göz ardı edilmemelidir. İki bireyin ortak gelir yaratma kapasitesi, masrafları paylaşmalarına ve daha sağlıklı bir finansal gelecek inşa etmelerine olanak tanır. Özellikle “doğru” eşle yapılan bir evlilikte, bu sinerji çok daha verimli ve sağlam olabilir. Evlilik, çocuklar için de duygusal, finansal ve sosyal anlamda sağlam bir temel oluşturabilir. Ancak çocukların sağlıklı gelişimi, sadece iki kişinin birlikte olmalarından değil, aynı zamanda uyumlu ve saygılı bir ilişki kurmalarından geçer.

Evliliğin dezavantajları da göz önünde bulundurulmalıdır. Özgürlük üzerinde bazı kısıtlamalar getirdiği söylenebilir. Bireysel yaşam tarzına alışkın bir kişi, evlilikle birlikte daha fazla sorumluluk almak zorunda kalabilir. Ancak doğru eşle bu sorumlulukların birlikte alınması durumunda süreç çok daha kolay hale gelir. Evliliğin en büyük zorluklarından biri, eşler arasındaki iletişim problemleri ve uyumsuzluktur. Ancak “doğru” eşle bu sorunlar daha kolay aşılabilir. İletişimi güçlü olan ve birbirini dinlemeyi bilen iki kişi, çatışmaları çözmede daha başarılı olur.

Yanlışsa Hemen Çık O İlişkiden

“Yanlış” eşle evlilik, duygusal baskılar ve stres yaratabilir. Birbirine uyumsuz iki birey, sürekli gerilim içinde olabilir. Ancak “doğru” eşle yapılan evlilikte, duygusal ihtiyaçlar daha sağlıklı şekilde karşılanır ve psikolojik anlamda daha az baskı oluşur. Evliliğin yararları, doğru eşle yapılan bir birliktelikte çok daha fazla ortaya çıkar. “Doğru” kişiyle yapılan evlilik, duygusal dengeyi, güvenliği ve mutluluğu artırırken, hayatı birlikte paylaşmanın verdiği derin anlamla daha zengin hale gelir.

Evlilik, iş dünyasında olduğu gibi bir ilişki yönetimi süreci olarak düşünülebilir. Ancak, iş dünyasından ayıran en önemli faktör, içinde cinsellik ve duygusallığı da barındırmasıdır.

Kişinin hangi ailede doğduğu, kültürel arka planı, eğitimi, yetiştirilme tarzı ve alışkanlıkları, evliliğin seyrini etkileyen kritik unsurlardır. Bu faktörler, bireyin psikolojik durumu ve ekip ruhuna uygunluğu üzerinde belirleyici bir rol oynar. İlişkide, kadına ve erkeğe yüklenen anlamlar ve görevler, çiftin birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunacağını belirler.

Sadece Aşk Yetmez

Eğer bir evlilik yalnızca kimyasal bir çekim ve aşk üzerine kuruluysa, bu durum uzun vadede sorunlara yol açabilir. Çünkü aşk zamanla değişebilir; hisler iniş çıkışlar gösterebilir. Bu nedenle, sağlam bir ilişki için sadece duygusal bir bağ yeterli değildir. Evliliğin sürdürülebilir olması için, tarafların birbirlerini anlamaları, saygı göstermeleri ve iletişim kurmaları şarttır. Sadece aşk üzerine kurulu bir ilişki, yüzeysel kalabilir ve sonunda mahkemede sonlanabilir.

Bu yüzden, evlilik kararında derinlemesine düşünmek, kişisel ve ortak değerleri göz önünde bulundurmak, evliliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine katkıda bulunur. Evliliği, sadece aşkın ötesinde bir bağ olarak görmek, gelecekteki zorluklarla başa çıkma konusunda daha güçlü bir zemin sağlar.

Menfaatçı Davranmak Aşındırır

Taraflar, ilişkiyi sadece menfaatler doğrultusunda, mal mülk kazanımı veya tek taraflı çıkarlar için kullanmaya yönelirse, tüm sihir kaybolur. Bu durumda, evliliğin anlamı ve değeri zedelenir; ilişki, yalnızca bir çıkar ilişkisine dönüşür.

İlişkinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için, her iki tarafın da birbirine destek olması ve ortak bir gelecek için birlikte çaba göstermesi şarttır. Eşlerin menfaatlerini yalnızca kendilerine odaklaması, evliliğin temelini sarsar ve güveni zedeler.

Bu nedenle, evliliği bir ortaklık olarak görmek ve her iki tarafın da birbirine değer vermesi, ilişkideki sihrin korunması açısından hayati önem taşır. Aksi takdirde, ilişki derinleşmeden yüzeysel bir hale gelir ve zamanla tamamen eriyip gidebilir.

Evlilikte ortaklık önemli bir unsurdur, ancak bir liderliğin de var olması gerektiği kesin. Burada asıl mesele, liderliğin nasıl bir biçimde uygulandığıdır. Eşlerden biri, durumlarda gerektiğinde ağırlığını koyarak ikna edici olmalı, ancak bu, diğer tarafı bastırmak ya da ezmek anlamına gelmemelidir.

Liderlik Ve Eşitlik

İyi bir lider, duygusal zekaya sahip, empati kurabilen ve karşısındakini anlayabilen kişidir. Eşler arasında dengeli bir iletişim ve karar alma süreci sağlanmalıdır. Kadın-erkek eşitliği, her iki tarafın da düşüncelerinin değerli olduğu bir ortamda gerçekleşir; bu da bireylerin kendi liderlik özelliklerini geliştirip birlikte hareket edebilmelerini sağlar.

Evlilikte, her iki tarafın da menfaatleri üzerine titremesi ve birbirine destek olması önemlidir. Aksi halde, ilişki zamanla zayıflar. Eşlerin birbirlerini destekleyerek birlikte büyümeleri, sağlıklı bir ilişki için kritik öneme sahiptir. Bir liderin, kendi eşinin fikirlerine ve ihtiyaçlarına saygı göstermesi, bu sürecin başarısını artırır.

Hayat Kısa

Sonuç olarak, evlilik sadece bir hayat arkadaşı bulmak değil, aynı zamanda birlikte büyümek, mücadele etmek ve ortak bir geleceği inşa etmektir. Evliliği kayalara çarpmadan, kazan-kazan temelli yürütmek, “doğru” eş seçimi ile mümkün olacaktır. 

Hayat kısa ve insanların yaşamı anlamlı kılacak kişiyi bulmakta geç kalmamaları gerekir. Eğer bu değişimi gerçekleştirirsek, bireyler olarak değil, toplum olarak da daha sağlam bir temel üzerinde yükselebiliriz. Evlilik, doğru rota ile sevgi dolu bir yolculuğa dönüşebilir; yeter ki rotamızda kaybolmayalım.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.