Ateşli tartışmalarımızda “bugün dünyadaki en önemli oyun değiştirici gelişmesi nedir?” diye sorulduğunda kimi iklim değişikliğini, gezegenimizin sürdürülebilirliğini, enerjideki yeşil dönüşümü öne atıyor, kimi jeopolitik çatışmaları, kimi Z kuşağının yeni değerlerini.
Ama “yeni teknolojiler”in zincirleme tetiklemede, hemen her şeyi süratle dönüştürme, değiştirmede çok daha belirleyici olduğunu söylediğimizde pek itiraz gelmiyor.
Hayatımızı gerçekten de kökten değiştirdi, daha da durulmayacak, bizi sürekli değişim süreci içinde zinde tutuyor her geçen gün bizi şaşkınlık içinde bırakan teknolojiler, özellikle de Çin’in lokomotif rol oynadığı yapay zeka.
Eskiden on yıllara yayılan süreçler artık birkaç ayda gerçekleşiyor. İletişimden eğitime, iş dünyasından günlük yaşantımıza kadar her alanda etkisini derinden hissediyoruz. Yapay zeka, otonom araçlar, akıllı şehirler, biyoteknoloji, uzay seyahatleri, tıpta devrimler sayesinde hayatımız daha sürdürülebilir, verimli ve konforlu hale geliyor; yaşam kalitemizi daha da artırıyoruz, ama teknolojiyi yanlış ya da kötüye kullananların yarattığı siber saldırı ya da radyoaktif sızıntı gibi ciddi risklerle de karşılaşıyoruz .
Mobil cihazlar, sosyal medya platformları, video konferans uygulamaları gibi teknolojiler insanların birbirleriyle ve dünya ile anında iletişim kurmalarını sağlıyor. Uzak mesafeler arasındaki engelleri kaldırarak küresel bir toplum oluşturuyor, insanların etkileşimini kolaylaştırıyor.
Marie Curie uranyumla yaptığı deneyler sırasında radyoaktiviteyi keşfetmesi sayesinde Nobel kimya ödülü aldı. Toryumun radyoaktif özelliğini buldu, radyum elementini ayrıştırdı. Radyoloji biliminin kurucusu Nikola Tesla büyük buluşlara imza attı. Önceleri Edison’un yanında çalışıyordu. Bugün kullandığımız floresan, radar, MR cihazı Nikola Tesla’nın teorileri kaynak alınarak yaratılmış projeler. Elektriğin kablosuz aktarımını o başardı.
Bugünün bilim ve teknolojisi süratle geliştiğinde böyle şöhret isimler yok karşımızda. Çoğu isimsiz kahraman.
Önümüzdeki dönemde, 2050’ye kadar uzanan bir menzilde “Dünyayı değiştirecek geleceğin teknolojileri nelerdir” sorusuna aklımız, fikir üretme yetimiz, hayal gücümüz ve ipuçları aracılığıyla verebildiğimiz yanıtları paylaşacağım sizlerle.
Yapay zekâ bugün hayatımızın her alanına sızmış durumda. Makinelerde, akıllı telefonlarda, robotlarda pek çok nesnede kullanılıyor. Bu kimi mesleklerde iş kayıplarına neden oluyor gibi görünse de esasında yapay zekâ ile daha cazip yeni iş kapıları da açılıyor.
Yani, zamanında Sanayi Devrimi’yle birlikte yaşanan dönüşüm şu an yapay zekâyla yaşanıyor. Robotlar sayesinde tehlikeli işler riske yol açmadan, hızlı ve hassas şekilde tamamlanabiliyor.
Geleceğin teknolojileri içinde değerlendirildiğinde yapay zekâ-nanobotlar ile insanların hafızalarından hatıraları çağırıp bunları DNA örnekleriyle harmanlayarak hayatını kaybetmiş kişilerin sanal biçimde vücut bulması mümkün hâle getirilebilecek.
Nanobot ile ayrıca hassas ve zorlu ameliyatların açık kesiye gerek duyulmaksızın gerçekleştirilmesi ve insan beyninin bulut teknolojisine bağlanması da bekleniyor. Robotların askerî destekte ya da bizzat asker olarak savaşlarda yer alması da söz konusu.
Elektrikli araç ile otonom sürüş kavramları 2024’u görenler için yabancı kavramlar değil ancak gelecekte bu teknolojilerin geçmişten günümüze getirdiğimiz ulaşım sektöründeki klasik teknolojileri tamamen unutturması bekleniyor. Bu kapsamda elektrikli araçların bataryalarının daha uzun süreli kullanıma imkân sunacak şekilde güçlendirileceğini, daha süratli dolduracak şarj istasyonlarının yaygınlaştırılarak kolayca ulaşılan noktalarda boy gösterdiğini şimdiden görüyoruz.
Otonom araç teknolojisinin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ve böylelikle şoföre duyulan ihtiyacın büyük oranda ortadan kalkmasının ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan kazaları önemli oranda azaltması ve kişinin kendine vakit ayırmasını mümkün hale getirmesi sevindirici.
Bu teknolojiyi binek araçlarla sınırlandırmak imkansız: Yakın gelecekte yük taşıyan kamyonları ve insan taşıyan otobüsleri de sürücüsüz olarak yollarda görebileceğiz. Araç üreticileri bu değişime yavaş yavaş adapte olmaya başladı. Görülen o ki, bazıları yavaş şeridinde gitse de, gelecekte üretilen araçların tamamı elektrikli ya da otonom araç özelliklerini haiz olacak.
Akıllı ağ yapı nesneleri internetinin gelecekte elektrikli aletlerin tamamında kullanılması öngörülüyor. Böylelikle hemen hemen her alet internete ve bulut teknolojisine bağlı hale gelecek, görevlerini daha başarılı şekilde, insanların yükünü hafifleterek icra edecek. Örneğin nesnelerin interneti ile bir buzdolabı, muhafaza ettiği yiyeceklerin azaldığını fark ederek sipariş veren elektrikli bir alete dönüşecek.
Öngörülen o ki 2050’ye gelindiğinde dünya nüfusunun önemli bir bölümü (yaklaşık yüzde 70’i) megakentlerde yaşıyor olacak. Bu durum da ulaşımdan konaklamaya pek çok zaruri ihtiyacın karşılanmasını ve çevresel koşulların iyileştirilmesini olanaksız hale getirecek. Geleceğin teknolojileri işte bu problemleri çözmeye çalışıyor.
Bu doğrultuda dünyayı değiştirecek gelişmelere yaşam alanları ile yolların su üstünde kurulması, hem karada hem havada ilerleme özelliğiyle donatılmış araçların yaygın olarak kullanılması, yer ve su altında uçak hızında yol alabilen trenlerin üretilmesi örnek verilebilir.
Tarım arazilerinin gökdelenlerdeki açıklık alanlara ya da su üstündeki yüzer alanlara taşınması ve etlerin laboratuvar ortamında üretilmesinin yaygınlaşması da mümkün.
SpaceX, Blue Origin ve Virgin Galariç geleceğin uzay turizmini yorumlamamıza imkân sunan bugünün ipuçları.
2050’de uzay turizminin -pahalı da olsa- turizm çeşitleri arasına girmesi bekleniyor. Diğer gezegenlerde yaşamın sürdürülebilir olup olmadığı da güncel araştırma konularından.
Başta Mars olmak üzere Dünya’nın dışında yaşanabilir bir gezegen arayışının nihayete ermesi ve dayanma gücümüz tükendiğinde bu gezegene geçiş yapılması teknolojinin bugünkü gelişme hızına bakıldığında fazla ütopik durmuyor.
Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen cep telefonlarının gelecekte sıra dışı tasarımlarda üretilmesi, ÖLED ekran teknolojisine sahip olması ve kabloya ihtiyaç duymadan şarj edilmesi bekleniyor. Hatta bataryaları bitkilerin yaptığı gibi fotosentezden elde edilen enerjiyle doldurma çalışmalarının başarısı gösteriyor ki kabloyla şarj etme tarih olacak.
Ekranların katlanabilir özellikte olması ve bataryaların kablosuz şarj edilmesi gibi teknolojiler arasında parlayacak bir diğer teknoloji de telefon ekranlarının herhangi bir yüzeye yansıtılması. Ekranın cilde, duvara ya da herhangi bir yüzeye yansımasını sağlayansa giyilebilir bir teknolojik alet ya da komplike olmayan bir implant. Gelecekte telefonları üstte taşıma mecburiyetini ortadan kaldıran bu teknolojinin herkesin hayatına girmesi şaşırtıcı olmayacak.
Yeni teknolojik yenilikler sağlık sektörünü artan bir hızla ileri doğru itiyor. Bir akıllı saatten bireyin yaşam tarzı hakkında bilgi alma potansiyeli sağlık uzmanlarına hasta semptom göstermeden önce olası tıbbi sorunları tahmin etme ve hatta tedavi etme yeteneği veriyor.
Hastaların tedavisi söz konusu olduğunda bu teknoloji trendi doktorların genellikle öngörücü tıp olarak adlandırılan daha kişiselleştirilmiş ilaçları reçete etmesine yardımcı olacak. Sağlık takip cihazları ve uzaktan hasta izleme cihazları da dahil olmak üzere giyilebilir sağlık cihazlarının bugün yıllık 20 milyar dolarlık tahmini harcamayla sağlık hizmeti sunmanın olmazsa olmazları arasına gireceği de görülüyor.
Yüzlerimiz artık teknoloji için iyi bir ortak olmaya başladı.
Yüz tanıma sistemleriyle başlayan hikaye şimdi yüzlerimizi bir dizi farklı uygulama için kullanacak çok sayıda sektör tarafından daha da geliştiriliyor. Telefonunuzun kilidini sadece ona bakarak açma yeteneğimiz internete bağlı olan evimizin ve arabamızın kilidini açmaya da yarayacak. Yakın gelecekte birinin sadece yüzünü tanıtarak binalara giriş yapması, resmi işlerini daha kolay halletmesi ve ATM kullanması mümkün hale gelecek.
Otomasyon üretim hatlarına dahil olmanın ötesine çoktan geçti bile. Bu yeni teknoloji meyve suyu kutularının paketlenmesinden sürücüsüz araçlarla pizza teslimine kadar gıda zincirinde rutin görevlerden çok daha karmaşık görevleri çözmek için halihazırda çalışıyor. Robotik, makine öğrenimi ve yapay zeka ile harmanlanan otomasyon süreçleri, yiyecek/içecek, medikal ve müşteri hizmetleri gibi birden fazla sektördeki hizmet veya servisleri kapımıza daha kolay ve otomatik şekilde getirecek.
Makineler ve insanlar arasındaki sürekli artan etkileşim miktarıyla birlikte her uyanık olduğumuz saatte yanımızda taşıdığımız cihazlar devasa bir veri deposu haline geldi. Bu büyük veriler işletmelerce daha iyi hizmet sunabilmek için anlamlı bilgi ve içgörüye dönüştürülmeyi bekleyen veriler.
Chatbot’ların işletmeyi yedi gün yirmi dört saat ulaşılabilir kılarak işletmelerin büyüme hikayelerini şekillendirdiği zaten bilinen bir tespit. Yaklaşan en yeni teknolojilerden biri de makine öğrenimi ve tahmine dayalı analitik teknolojilerle güçlendirilen chatbotların müşteri iletişimini daha kişisel ve akıllı hale getirerek yepyeni deneyimler yaşatacak olması.
Günümüzde özellikle fotoğraf ve video çekimi için sıkça kullanılan dronların gelişen teknolojiyle birlikte 2050’ye kadar kargo taşıma alanında yerini alması bekleniyor. Üstelik sadece kargo da değil, yemek siparişi veya taşınabilir her şeyin gelişmiş ‘görsel görüş hattı ötesi’ sistemlerine sahip yüksek hızlı dronlarla adrese teslim edilebileceği tahmin ediliyor.
Bu teknoloji zaman kazanımından güvenli kargo teslimatına, hatta kara trafiğinin azaltılmasına kadar pek çok avantajı insanlığa sağlayacak gibi duruyor.
Hyperloop teknolojisiyle yol alan trenler saatte yaklaşık 1020 km hiza çıkabiliyor. Her yıl test stabilitesi gelişen teknolojiyle birlikte arttırılan bu Kore yapımı trenlerin 2050’de ulaşacağı hız gerçekten merak konusu. Keza mevcut hızıyla dahi insanların kullanımına açılması halinde şehirler hatta ülkelerarası toplu taşımada yeni bir çağa gireceğimizi söyleyebiliriz.
Bu yapay zekaya sahip teknolojilerden bir diğeri robotun tıpkı insan gibi davranabilecek, analiz yapabilecek, reaksiyon gösterebilecek, akılcı ve mantıklı çözümler üretebilecek şekilde evrilmesi. Kim bilir belki de günümüzde bazı insanlarının sahip olamadığı naifliğe ve duygusallığa dahi sahip olabilirler ya da herkesin korktuğu gibi insanlığa tehdit haline gelebilirler.
Nano robotlar insan vücuduna enjekte edilebilen, nanometrenin mikroskobik boyutlarında bir çeşit robot teknolojisi. Bu teknolojinin özellikle bazı ülkelerde kanser tedavisi gibi sağlık alanlarında test ve deneylerinin yapılmakta olduğunu biliyoruz.
2050 yıllarında ise bu teknoloji sayesinde insan hafızasının belli bir kısmının tıpkı akıllı telefonlarımızdaki bulut sistemine benzer şekilde depolanabileceği ve istendiği zaman erişilebilir olacağı düşünülüyor. Ürkütücü olsa da hafızası zayıf insanlar için oldukça yararlı bir gelişme olabilir.
Uzay aşığı Elon Musk günümüzde uzaya, özellikle Mars’a yönelik pek çok proje geliştiriyor olsa da hala insanları Mars’ın görüntüsüne birebir şahit edebilmiş değil.
Bu durum çeyrek yüzyıla kalmadan değişecek gibi gözüküyor. Öyle ki Mars seyahatinin günümüzde farklı bir ülkeyi ziyaret etmek kadar sıradan hale gelmesi hiç uzak bir ihtimal değil. İnsanoğlunun bilim ve teknoloji alanındaki güncel en büyük hedefinin Mars’a, hatta onun da ötesine ulaşabilmek olduğunu düşünürsek bu seyahatlerin yüksek olasılık olduğunu söyleyebiliriz.
Daha önce Haptıx projesi sayesinde protez kol ile beyine sinyal gönderilebilmiş, bu alanda büyük bir gelişme olmuştu. 30 yıl sonra protezlerin beyin fonksiyonlarımızla tam uyum içinde çalışabileceği, hatta daha ütopik düşüncelere göre mevcut uzuvlarımızdan çok daha güçlü ve işlevsel olabileceği teknoloji alanının öngörüleri arasında. Bunun gerçekleşmesi insanoğlunun geneli için olumlu olsa da kötü niyetli insanlar için tehlikeli bir silah olarak kullanılabileceği anlamına geliyor.
Sanal gerçeklik gözlüklerinin yaygınlığı son 10 yılda bir hayli artmış durumda. Öyle ki gözlüğü kullanan öğrencilerin tarih dersinde belirli bir zaman ve coğrafyaya üç boyutlu olarak yolculuk edebileceği, hatta içinde bulunduğu ortamı fiziken hissedebileceği düşünülüyor. Gerçekleşmesi halinde o zamanın çocuklarının bir hayli şanslı olacağını söyleyebiliriz.
Çağımızın en büyük bağımlılıklarından olan akıllı telefon ilerleyen yıllarda yerini yeni nesil teknolojiye kaptırabilir. Bu teknoloji bileğimize takabildiğimiz, akıllı kere akıllı, holografik görüntüye sahip bileklikler. Bu bileklikler sayesinde fiziksel tıklama yerine holografik görüntü üstünde dokunuşlar yapabilecek, sesli komutlarla her şeyini kontrol edebilecek, üstüne üstlük tehlikeli olabilecek anlarda bileklik tarafından uyarılabileceğiz.
Dev üç boyutlu yazıcıyla evler inşa etmek şu an ufak boyutlu işlerde kullanılıyor olsa da, Belçika’da inşa edilen evler şimdiden gösteriyor ki önümüzdeki yıllarda daha da büyük 3D yazıcılarla devasa inşaatlar yapılabilir. Teknolojinin inşaat sektöründe kullanılmasıyla birlikte ev fiyatlarını ucuzlayacağı, fiziksel işgücünün azalacağı, inşaat sürelerinin kısalacağı ve şehir popülasyonlarının katlanmasında rol oynayacağı öngörülüyor.
Biotech şirketi topraktan elektrik üretebilen portatif bir cihaz üretti ve üstünde çalışmaya devam ediyor. Yüzde yüz doğal enerji prensibiyle yola çıkan şirket cihazlarının tam anlamıyla doğa dostu olduğunu söylüyor. Gübreden ve topraktan alınan organik madde sulama ve yağmur suyuyla hücre içine sürükleniyor, ardından mikroorganizmalar organik molekülleri parçalayarak elektronları serbest bırakıyor. Böylece elektrik üretimi gerçekleşmiş oluyor. 2050 menzilinde bu teknolojinin kat ve kat gelişmesiyle doğamızın bir nebze daha nefes alacağını öngörebiliriz.
2020’de Unity Biotechnology şirketi yaşlanma önleyici ilaçlarla yaşlılığa bağlı diz ağrılarına yönelik çalışmalardan başarılı sonuçlar aldığını açıklamıştı. Alkahest şirketi ise yaşlı insanlara genç insanların kanında bulunan bileşenleri enjekte ederek hafif ve orta şiddetli Alzheimer hastalarının bilişsel ve işlevsel düşüşünü durdurmaya çalışıyor.
Umalım ki tüm bu çalışmalar 200 yıl yaşamak isteyen insanlar için gelecekte tam fonksiyonlu bir hale dönüşsün.
Siber güvenlik son teknoloji gibi görünmese de en az diğer teknolojiler kadar hızlı ilerliyor. Bu kısmen sürekli yeni tehditler ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Verilere yetkisiz erişim elde etmeye çalışan kötü niyetli bilgisayar korsanları hemen pes etmeyecek, en katı koruma önlemlerinden bile kaçma yollarını bulmaya devam edecekler. Siber güvenlik bilgisayar korsanlarına karşı bizlere koruma sağlamaya devam edecek.
Gelecekte yeme alışkanlıklarımız şimdikinden çok farklı olabilir. Et tüketerek ve mangal yaparak geçirdiğimiz zamanlar gençlere anlatılan hikâyelere dönüşebilir. Hayvanların sera gazı etkisi ve hayvanlardan bulaşan çeşitli hastalıklar sebebiyle et tüketimi giderek azalacak gibi. Beyond Meat ve Impossible Foods gibi firmalar çıkardıkları alternatif et ürünleriyle şimdiden piyasada kendilerine yer edindi.
En ilginç yaklaşım ise “Cultured Meat.” Kesilmiş hayvan yerine hayvan hücresindeki “Vitro Hücre Kültürleri”yle üretilen et. 2050‘de lüks lokantalara gidildiğinde ahşap görünümlü plastik tabaklarda Vitro T-Bone Steak yemek mümkün.
Günümüz insanlarının sebze ve meyve ağırlıklı diyetleri, etsiz alternatif sağlıklı beslenme programları da alışkanlıkları değiştirmeye başladı. İnsanların daha fazla yenebilir bitkiye ihtiyacı olacak. Bu durumda çiftlikler ve tarlalar yatay olarak büyüyemeyeceğinden dikey seralar, dikey tarlalar kurulacak.
Yapay organların yanı sıra günümüzde gelişmekte olan bioteknoloji ve kök hücre tedavileri sayesinde kalıtsal hastalıklara da çare bulunabilir. COVID-19 pandemisiyle birlikte belki de kurtarıcı olan mRNA teknolojileri gelecekte kanseri ortadan kaldırabilecek potansiyele sahip.
Kalp hastalıkları ve diyabeti 2050’de belki de kimse bilmeyecek. Bu tarz hastalıkların ortadan kalkması sadece ilaçlarla değil, gen düzenleme teknolojileriyle de sağlanabiliyor.
Henüz doğmamış bebeklerin genetik rahatsızlıkları DNA düzenleme teknolojisiyle sağlıklı olanlarla değiştirilebilir. Böylece yeni doğan çocuklar hayat boyu sağlıklı bir yaşama kavuşabilir.
1700’lerde bir İtalyan Prens üçünü de ihtiva eden böyle bir araç isteği duyarak hayatını bu teknoloji üstünde çalışmaya adamış. Onun açtığı vizyonda giden bilim insanları hava kara deniz ulaşımını tek araçla sağlamayı mümkün kıldı. Bu hayali bugün gerçek oldu.
Pek çoğumuz Amficar teknolojisini çok yeni sanıyoruz ama aslında 1960’lardan beri var. Hatta Amfibi Araba adıyla 1960’ta tam 4.500 adet satılmıştı.
Bu araçlar çok yavaş gelişti. İstenen seri üretime ise hala geçilemedi. Çünkü fizik kuralları gereği havada giden bir araçla karada giden ve denizde giden aracın aerodinamikleri çok farklı. Basit bir örnek verelim mi? Denizde hızlı gitmek için aracın burnu yukarı doğru olmalı. Ama karada hız için yere yakın karoser gerekir. Bu iki işlevi de doğru yapacak karoser nedir? İşte onun için birkaç yüz yıldır çalışılıyor.
Amfibi araçlar üretiliyor. Satılıyor da. Ama hemen herkesin alacağı şekilde seri üretim henüz yok. Çünkü bu araçlar, müthiş bir mühendislik çalışmasına rağmen malzeme ve işçilik konusunda hala çok maliyetli.
Seri üretim yok ama Gibbs Sports Quadski araçtan epeyce üretiliyor. Birkaç saniye içinde kara aracından suda gidecek hale gelen bu araç ATV’den JetSki’ye dönüşme becerisine sahip.
Bir savaş gemisinden çıkıp karaya ilerleyen tank hayal edin. İçi asker dolu. Yani askerleri gemiden tahliye etmek filan yok. Doğrudan tankla karaya geliyorlar. Bu da yapıldı. ABD’de sudan karaya kesintisiz geçiş yapabilen ve 21 asker taşıyabilen amfibi tank var. Suda 13,1 km/s ve karada 72km/s hızlanma verilerine sahip.
Elbette havada karada ve suda gidebilen de var. Dornier Seaster modeli geleneksel bir deniz uçağı. Uçmak için kanatları ve pervanesi, suda gitmek için doğru konumlanmış yüzeyi ve su motorları, yüzde yüz korozoyona dayanıklı malzemesi ve karada da ilerleyecek alt yapısı var. Aeromobil dünyanın ilk ticari uçan arabasını tanıttı. Uçan araba var artık. Slovak şirket taşımacılık sektörünü sarsacak olan dünyanın ilk karayoluna uygun uçağını yakında piyasaya sürmeyi hedefliyor.
Teknolojik atılımların sadece küçük bir bölümünü anlatmaya çalıştım. O kadar süratle gelişiyor ki her şey, kavramakta, ayak uydurmakta geç kalıyoruz. Teknolojinin hizmetkarı değil patronu olmak için bugünden özel çaba harcamazsak işimiz giderek zorlaşacak; eşsiz bir nimet olmanın ötesinde külfet de olabilecek yaşamımızın kalitesini bozacak ölçüde hem de.
18 Aralık 2024 - Yeni Suriye politikası: Stratejik bir vizyon
15 Aralık 2024 - Cebelitarık’ın Afrika kıyısında: Fas’ın zenginliği, çelişkileri ve çekiciliği
13 Aralık 2024 - Suriye’de Erdoğan’ın hakkı Erdoğan’a, ama zor sorular yanıt bekliyor
9 Aralık 2024 - Avrupa Birliği’nin enerji krizi sanayileşmeyi de çökertti
6 Aralık 2024 - 2025’te bizi ve dünyayı sıcak günler bekliyor