Türkiye’nin işsizlik meselesi, her geçen gün daha fazla gencin umutlarını karartıyor. Ancak bu sorun, zamanın tozlu raflarında biriken düğümlerle dolu bir yumağa dönüşmüş ve Büyük İskender’in kılıcıyla bir hamlede çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmış durumda.
Yine de, bu karmaşık düğüm, yalnızca buzdağının görünen kısmı.
Asıl mesele, yaygın vasıfsızlık, kalite eksikliği ve daha iyi bir gelecek arayışıyla ülkeyi terk eden genç beyinlerin sayısındaki artış.
Geçenlerde evde ufak bir boya işi için usta çağırdım. Beklentilerim oldukça mütevaziydi; sadece ahşap kapıların, pencerelerin ve pergolanın boyanması yeterliydi.
Ancak aldığım teklif adeta bir yeniden inşa hizmeti sunulacakmışçasına yüksek oldu.
Peki ya sonuç?
Ev sanki Picasso’nun çıraklarının ellerinden çıkmış bir esere dönüştü. Verdiğim açık talimatlara rağmen kapılar asıl renkten uzak, fosforlu bir yeşile boyandı; doğal ahşap dokusunu korumak istediğim yerlere ise koyu renkli, parlak vernik sürülmüş. Fırça izleri ve boya damlaları dört bir yana dağılmış. Ortaya çıkan eser sanattan çok bir rezaleti andırıyordu.
Bu, yalnızca küçük bir örnek. Benzer hikayelerim o kadar çok ki… Kimde yok ki? Bir tesisatçı çağırdım, musluk hâlâ su kaçırıyor, termosifon ise sadece sıcak su akıtıyor. Elektrik ustası geldi, evin her yerine incecik kablolar döşedi; sigortalar adeta bir diskotek modunda sürekli atıyor. Bahçıvan bitkileri daha ay dolmadan solduruyor. Seramik ustası ise fayansları eğik döşemiş, sanki zemin her an deprem geçirecekmiş gibi görünüyor.
Ne zaman bir iş yaptırsam genellikle sonuç hep aynı: Eksik, özensiz, kaliteden uzak. Fiyatlar fahiş, ustalar ne hatalarını ne de sorumluluklarını kabul ediyor. Tabii ki gerçekten işinin ehli ustalar da çıkıyor arada; hepsini aynı kefeye koymamak lazım.
Ama neden çoğunlukla işinin erbabı ustalar yetiştiremiyoruz? Bu sorunun yanıtını vermedikçe boşa konuşmanın, mızmızlanmanın yararı yok kimseye.
Londra’da bir Bulgar ya da Polonyalı usta çağırdığınızda gözünüz arkada kalmaz; hatta fiyatı daha yüksek olsa bile işin hakkını verirler. Ne zaman milliyetçi damarım kabarsa ve Türk usta çağırsam başım mutlaka ağrır, pişman olurum.
Gerçekten de Türkiye’de işten bol bir şey yok. El ve beyin becerisi olanlar için her zaman iş var. İyi para da kazanıyorlar. Olmayan tek şey, bu işleri düzgün yapacak vasıflı eleman.
Gençlerimiz iş bulmakta zorlanıyor, seçici davranıyor ve çoğu zaman buldukları işleri beğenmiyor. Üniversiteden mezun olan yüz binlerce genç bugün (nisbi garantisi olduğu icin) asgari ücretle bankada güvenlik görevlisi olmak için sıraya giriyor. Kimse marangoz, elektrikçi, su tesisatçısı, taş ustası, kaynakçı ya da çoban olmak istemiyor.
Oysa ki Türkiye’nin acil olarak teknik elemanlara, ara elemanlara ihtiyacı var; iş beğenmeyen, “ünvanlı iş” peşinde koşanlara değil.
Vasıfsızlık sadece bu mesleklerde yaşanmıyor bakın ülkedeki siyasete, tüccara, doktor ve mühendise, öğretmene, polise, diplomata hemen her alanda vasıf ve kalite düşüyor, daha da iyileşecek gibi görünmüyor ne yazık ki.
1. Eğitimde Reform: Eğitim sistemi gençleri iş dünyasının ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmeli. Üniversiteler, teknik liseler ve meslek yüksekokulları cazip hale getirilmeli. Gençlerin, günümüz teknolojilerine ve iş yöntemlerine hâkim olması sağlanmalı. Öğrencilere, “Hayat sana ne öğretmek istiyor?” sorusunun cevabını bulacakları bir eğitim sunulmalı.
2. Mesleki Eğitim ve Staj Programları: Vasıfsız gençleri hızla iş piyasasına kazandırmak için kısa süreli mesleki eğitim programları başlatılmalı. Bu programlar, sektörlerin ihtiyaçlarına odaklanmalı ve devlet-özel sektör işbirliği ile gençleri iş dünyasına hazırlamalı. Gençlerin “Stajla stajyer olmaz, staj yaparak usta olunur” demesi sağlanmalı.
3. Genç Girişimciliğin Desteklenmesi: Gençlerin kendi işlerini kurmaları için devlet vergi indirimleri, düşük faizli krediler ve hibe destekleri sunmalı. Girişimcilik eğitimleri ile gençlerin iş kurma sürecinde karşılaşacakları zorluklar önceden anlatılmalı. Kim bilir, belki de Türkiye’nin gelecekteki büyük markaları bu girişimlerle doğacak.
4. Beyin Göçünü Önlemek: Nitelikli gençleri yurtdışına kaptırmamak için cazip kariyer imkânları sunulmalı. Ar-Ge yatırımları artırılarak, teknoloji ve inovasyon merkezlerinde gençlere çalışma fırsatları yaratılmalı. Beyin göçünü tersine çevirmek için yurtdışına giden gençlere cazip teşvikler sunulmalı.
Türkiye’nin gerçek sorununun işsizlikten çok, doğru eğitim ve vasıf eksikliği olduğu aşikâr. Ayrıca çalışma hayatında liyakatin merkeze oturtulamıyor olması.
En çok ihtiyaç duyduğumuz yetenekli, eğitimli gençler bir bir yurtdışına gidiyor, çünkü burada onlara uygun fırsatlar ve iş tatmini sunamıyoruz.
Parlak beyinlerimiz başka ülkelerde bir gelecek ararken ülkemizin nitelikli işgücü havuzu da sürekli kuruyor.
Çözüm yolunda atacağımız adımlar, yalnızca işsizlik, işgücü kalitesi ve dışa göç sorunlarını çözmekle kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomisini, yaşam kalitesini ve dünya ligindeki konumunu da güçlendirecektir, hiç kuşkunuz olmasın
18 Aralık 2024 - Yeni Suriye politikası: Stratejik bir vizyon
15 Aralık 2024 - Cebelitarık’ın Afrika kıyısında: Fas’ın zenginliği, çelişkileri ve çekiciliği
13 Aralık 2024 - Suriye’de Erdoğan’ın hakkı Erdoğan’a, ama zor sorular yanıt bekliyor
9 Aralık 2024 - Avrupa Birliği’nin enerji krizi sanayileşmeyi de çökertti
6 Aralık 2024 - 2025’te bizi ve dünyayı sıcak günler bekliyor