New York'un üzerini Kanada'daki orman yangınlarından gelen tozun basması üzerine evindeki hava temizleyicileri çalıştıran Oray Eğin'in yazısında çok önemli bir detay vardı. Serdar Turgut o detayı yakalamış ve üzerine üzerine gitmiş.
Anladığım kadarıyla full time mizah yazarlığına geri dönünce beynimin şekli de değişmeye başlamış olmalı. beynin plastikliğini yani yeni ortamlara göre değişme, uyum sağlama fonksiyonunu anlatan bilim insanlarına göre beynimdeki bu değişim normal olmalı.
Sürekli mizah düşünmeye başladıktan sonra hızla değişim içine giren beynim mizah dışında hayattaki hiçbir şeyi umursamamaya başladı. Örneğin siyaset üzerine konuşmaları duymuyorum yanı başımda olsa bile konuşanlar. bir kaza duysam da duyduklarımı algılamıyor beynim.
Bunun dışında bir başka şey de oldu bana.Nerede hangi ortamda olursam olayım o anda ne okuyor olsam da beynim hemen okuduğumu, yeni öğrendiğimi mizah metni haline getirmeye başlıyor otomatikman.
Bu durumun bir mizah yazarı için bir avantaj oluşturabileceğini düşünebilirsiniz ama durum hep öyle değil bunun bazı dezavantajları da oluyor.
Örneğin bir cenaze töreninde yani ortama uyup üzüntülü gözükmem yerlerde bile ortamdaki bir detaya takılıp gördüğümü yine beynim otomatikman mizah metni dönüştürüp beni istemeden de olsa gülümsetebiliyor.
Yolda yürürken insanların beni deli sanmaları o kadar önemli olmayabilir de bir cenaze töreninde bir tek benim gülümsemeye başlamam size nasıl desem hayli alışılmadık, hayli tuhaf olabiliyor
Aynı şey Oray Egin’in bir yazısını okurken ve hatta asansörde evin katına çıkarken bile başıma geldi.
ilk önce asansörde yaşadığımı anlatayım sonra Oray ile ilgili olanı. çünkü ikincisinde mizahi olanın yanısıra -şimdi düşünüyorum da- oldukça trajik bir boyut da vardı
Yazı öncesi geleneksel puromu içip sitenin sosyal alanından eve dönerken asansöre bindim. Katıma çıkarken site yönetiminin hazırlayıp asansöre astığı site havuzunu kullanma hakkındaki kuralları okumaya başladım.
getirilen kurallar ve yasaklar o kadar detaylı ve uzundu ki bunu yaz sezonunun başında okumaya kalkışanlar okumayı bitiremeden kış sezonu gelebilir ve o havuzu kullanma kurallarını artık çok iyi bilseler de sezon geçtiğinden havuzu kullanma fırsatına sahip olamayabilirlerdi.
Neyse ben büyük bir ihtimalle benim gibi kafayı yemiş olan Cervantes gibi okumaya takıntılı ve hatta onun yaptığı gibi yere atılmış kağıtlarda neler yazdığını bile okumaya başladığımdan asansörde yazılan talimatı da baştan sona okumaya başladım
Bu tür durumlarda bir mizahçının beynine darbenin nereden geleceğini önceden bilmek imkansız ama mizah arterleri açılmış bir beyne o darbenin hiç beklenmedik bir anda geleceği de kesindir.
Nitekim bu havuz kullanma üzerine bir metni okurken bile olabildi. metnin yasaklar ile ilgili bölümünde (türk insanın yasak getirmek ve getirilen yasakları okumak konusunda özel bir keyfi olabilir çünkü metnin yasaklar ile ilgili bölümünün fontu ve tasarımı daha güzeldi)
benim beynimi uyaran ise şu yasak oldu. ‘havuz başındaki şezlongların oturma ve güneşlenme dışında başka amaçlarla kullanılması yasaktır’ diyordu bu cümlede.
Şimdi benim hayli tuhaflıklara açık ve yaratıcı olabilen bir beynim var, ama ben bile aniden bir şezlongun başka ne amaçla kullanılabileceğini düşünemedim. Sonra beynim bu cümle üzerine mizahi bir metin yazma işine girdi otomatikman, bir şezlongun oturmak ve güneşlenmek amacı dışında kullanılabileceği durumların bir listesini yapmaya başladı beynim. bulduğum kullanımların hepsi de müstehcen ve bazı duyarlı insanların ayıp diye nitelendirebileceği türden şeylerdi.
Çok eskiden Taksim acil hastanesine başvuran bazı ‘kazaya uğramış’ hastaların makatlarından müdahale edilerek çıkarılmış nesnelerin listesini okumuştum. O listede makatından şezlong çıkan var mıydı hatırlamıyorum ama benim beynimin hazırladığı listede bu konu kesinlikle yer alıyordu.
işte durum böyle, başıma bir şey gelebileceğini hiç tahmin etmediğim bir yerde bir zararsız görünen metni okuyorum (yani asansörde yalnızken ve havuz kullanma kurallarını okurken bir insanın başına ne gelebilir , değil mi) o anda beynim alıp başını mizah alacakaranlığına gidiveriyor.
neyse havuz hakkındaki bu yazıyı şimdilik yazmayacağım ama şimdi Oray’ın yazısında beynimi yine mizahın alacakaranlığına götüren bir cümle ile karşılaştım şimdi de onu anlatmalıyım size.
Oray ‘New York’un sepyaya döndüğü o gün’ başlıklı her zaman olduğu gibi usta işi büyük keyifle okunan bir yazı yazdı. Kanada’da çıkan orman yangınlarından new york’u, şehri neredeyse siyaha dönüştüren bir sis basıyormuş ve Oray’ın evinde iki adet hava temizleyici 24/7 bütün güçleri ile çalışmaya başlamışlar.
Şimdi kalın harfle yazacağım bölüme kadar dikkatle okuyun neler yazmış olduğunu:
‘evin üst katındaki Conway(hava temizleyicisi) sessizce bir köşede duruyor ama evde süpürge çalışınca yemek pişince ya da oda parfümü sıkıldığında öfkeli bir halde çalışmaya başlıyor. Çoğu zaman nedensiz yere renginin kırmızıya dönüştüğünü düşünüp gürültülü bir şekilde çalışmasına tahammül edemediğim için yerimden kalkıp kapatıyorum.’
Gördüğünüz gibi yazıda buraya kadar bir şey yok ama asıl öldürücü darbe bir sonrasında Oray evin alt katını anlatmaya başladığında gelecek.
alt kattaki yatak odamda daha ucuz ama Amazon’daki yorumları iyi bir tane daha var. biraz daha gürültülü çalışıyor ama onun da rengi hava kirlendikçe değişiyor.yatak odası daha az kullanıldığı için fazla mesai yapması gerekmiyor…
şimdi itiraf edin metindeki o cümleyi kalın yazmamış olmasaydım, metnin geri kalanındaki görünümünde bıraksaydım o cümleyi çoğunuz üstün körü okuyup üzerinde düşünmeden geçip gidecektiniz değil mi.
‘yatak odası az kullanılıyor’ cümlesi bir yandan beynimin mizah kıvrımlarını çalıştırmaya başlasa da, palyaçolarda olduğu gibi her mizahçının hüzünlü bir tarafı da olabilir. Yatak odasının az kullanıldığı evler, ‘Penisim kayıp olmuştur, hükümsüzdür’ başlıklı yazımda anlattığım gibi penisi intihar sürecine girdiğinden ortadan kaybolmaya başlamış insanlara yakışan bir şeydir. bu Oray’a hiç yakışmıyor ve ona uymuyor da… bunu baştan tespit edelim de.
Bunun mizahını beynim yine otomatikman yazdı da. Ancak bu defa hüzünlü yanım bunu ekrana dökmemi engelliyor.
1970’li yıllardan bu yana Oray’ın seveceği türden barlarda dolaştığımdan ve onların ortamlarını iyi biliğimden Oray’ın bir gay pride yürüyüşü olduğunda sanki deprem olduğu sanılan new york gibi bir şehirde yatak odasının neden az kullanılabildiğini bir türlü anlayamıyorum.
eğer Oray kendi zeka ve kültürüne uyan bir sevgili bekliyorsa o zaman ona bir kötü haberim olacak sevgili kardeşim, hiç bekleme, o düzeyde birini bulamayacaksın çünkü bu düzey dünyada ender oluyor. Bir defasında bulmuştun, benim şimdi ağzımı açtırma eski defterleri hiç açmayayım O’nun acısını hala duyduğuna eminim.
bu yüzden yatak odasını kullanılır kılman için aradığın insanda düzeyi biraz aşağıya çekeceksin.
ben New York’un bütün batakhanelerini, yeraltını, düzeyinin nerelerde düşük olduğunu bilip oralardan keyif alan bir arkadaşınım. istersen, bana üst katta yatacak bir yer verirsen yanına gelir ve arayışında yardımcı ourum sana. hem eskiden anlaşmıştık seninle nikahında şahidin de olacaktım hatırladın mı gelmişken, o rutini de çıkarırız aradan…
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti