Organ nakli alanında dünyanın en prestijli etkinliklerinden Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi İstanbul'da yapılacak. Kongrede organ nakli alanında en yüksek onur olarak kabul edilen "MEDAWAR Ödülü" Prof. Dr. Haberal'a verilecek.
Türkiye 22-25 Eylül 2024’te İstanbul’da bilim dünyasının dikkatini çekecek görkemli bir etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Organ nakli alanında çığır açan çalışmaları ve uluslararası alanda kazandığı saygınlığıyla tanınan Başkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın öncülüğünde Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi İstanbul’da yapılacak. Organ nakli alanında dünyanın en prestijli etkinliklerinden biri olan kongre Türkiye’nin bilimsel gücünü ve başarılarını uluslararası arenada sergilemek için eşsiz bir fırsat sunacak. Ayrıca bu önemli organizasyon sırasında, organ nakli alanında en yüksek onur olarak kabul edilen “MEDAWAR Ödülü” Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Böylece Prof. Dr. Mehmet Haberal bir yıl içinde sağlık alanında dünyanın en büyük iki ödülünü almış oluyor.
Prof. Dr. Mehmet Haberal bilimsel liderlik ve vatanseverlikte iz bırakan isimdir. Bilim dünyasında “Müthiş Türk Bilim İnsanı” olarak tanınan Prof. Dr. Mehmet Haberal sadece bu prestijli ödülle değil, ülkesine yaptığı sayısız ve benzersiz katkılarıyla da haklı bir övgüyle anılıyor. Haberal bilimsel başarılarının yanı sıra, Türkiye’ye kazandırdığı yenilikçi vizyon, eğitime olan sarsılmaz bağlılığı ve sağlık alanında devrim niteliğindeki çalışmalarıyla da iz bırakan bir lider olarak takdir topluyor. Onun adını ve mirasını unutulmaz kılan, ülkesine ve insanlığa olan adanmışlığıdır.
Bilimde ve sağlıkta çığır açan Prof. Dr. Mehmet Haberal organ nakli alanında Türkiye’yi uluslararası arenaya taşıyan devrim niteliğindeki çalışmalarıyla sağlık alanında bilimin öncüsü olarak kabul ediliyor. Haberal’ın bilim dünyasına kazandırdığı ilklerden özet:
Yıl 1975: Türkiye’nin ilk akraba böbrek naklini başarıyla gerçekleştirdi.
Yıl 1978: Ülkemizde ilk kez kadavradan böbrek nakli yaparak Türkiye’yi dünya organ nakli alanında öne çıkardı.
Yıl 1983: Dünyada kadavra böbreklerin saklanma süresi en fazla 36 saat iken bu sürenin 111 saate kadar uzatılmasını sağladı.
Yıl 1988: Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’de ilk kez kadavradan karaciğer nakli gerçekleştirdi. Özellikle canlıdan canlıya organ naklinde elde ettiği olağanüstü başarılarla hem Türkiye’nin hem de dünyanın sağlık tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Yıl 1990: Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve Türkiye’de çocuklarda canlıdan karaciğerin bir bölümünün (segmentinin) alınarak nakledilmesini, aynı yıl erişkinde canlıdan kısmi karaciğer naklini gerçekleştirdi.
Yıl 1992: Aynı vericiden aynı anda hem kısmi karaciğer, hem de böbrek nakli yaptı.
Haberal yalnızca bir tıp doktoru değil; vizyoner bir eğitimci ve ilham verici de bir lider. Kurucusu olduğu Türkiye Organ Nakli Yanık ve Tedavi Vakfı ile organ nakli alanında ulusal ve uluslararası pek çok çalışmaya öncülük eden Haberal bilim ve insanlık adına sınırları zorlayan projelere imza atmaya devam ediyor. Bu büyük misyonun devamı niteliğinde kurduğu Başkent Üniversitesi, kısa sürede organ nakli ve sağlık bilimlerinde dünyanın sayılı bilim merkezlerinden biri haline geldi ve bu alandaki araştırmaların merkezi olarak Türkiye’nin adını daha da yükseklere taşıdı.
Prof. Dr. Mehmet Haberal ‘ın 1993 yılında kurduğu Başkent Üniversitesi yalnızca eğitimde değil, çevre bilinci ve sürdürülebilir kalkınmada da benzersiz bir model olarak öne çıktı. Bağlıca Kampüsü’nün kurulduğu kıraç arazinin bugün altı milyon dikili ağacın hayat bulduğu yemyeşil bir ormana dönüşmüş olması bu vizyonun en somut göstergesi. Doğa dostu yaklaşımıyla dikkat çeken Başkent Üniversitesi 12 fakültesi, bir devlet konservatuvarı, sekiz meslek yüksekokulu ve sekiz enstitüsüyle bilim dünyasına binlerce nitelikli öğrenci kazandırmaya devam ediyor. Kurulduğu günden bu yana binlerce öğrenciye ev sahipliği yaparak, Türkiye’nin eğitim ve sağlık alanındaki gurur kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor.
Başkent Üniversitesi’nin sağlık alanındaki çalışmaları da uluslararası düzeyde büyük yankı uyandırıyor. 1994 yılında İzmir’de açılan ilk Uygulama ve Araştırma Merkezi ile başlatılan sağlık hizmetleri seferberliği, bugün birçok hastane ve sağlık ünitesinde devam ediyor. Bu kuruluşlar Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın bilim ve eğitimdeki vizyonunu yaşatarak, sağlık hizmetlerinde standartları belirleyen birer öncü olarak faaliyet gösteriyor. Başkent Üniversitesi her alanda olduğu gibi sağlık alanında da yenilikçi yaklaşımıyla dünyada iz bırakan bir eğitim kurumu olmaya devam ediyor, halen 52.000 mezunu ve 18.000 öğrencisi ile bilimin ev sahipliğini yapıyor.
Bilimin ve adaletin sarsılmaz savaşçısı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hayatı bilimsel başarıları kadar, haksızlığa karşı gösterdiği dirençle de tanınıyor. Ne yazık ki, bilim dünyasında övgüyle anılan bu olağanüstü kariyer, 2009 yılında kendi ifadesiyle “kaybedilmiş yaşam ve zaman” şeklinde tam 4 yıl 4 ay boyunca özgürlüklerinden mahrum edilerek, topluma ve insanlığa yapabileceği hizmetlerin engellenmesine rağmen, bilime olan inancını ve vatanına bağlılığını bir an bile kaybetmedi. “Ne mutlu ki Ülkemiz var, her şeyimi bu ülkeye borçluyum” diyerek her ne kadar kendisi “kaybedilmiş yaşam ve zaman” dese de 4 yıl 4 aylık süre boyunca bilimsel çalışmalarını sürdürdü ve cezaevinden dünya çapında konferanslar düzenlemeye devam etti.
Bu zor dönemde demir parmaklıklar arkasında yazdığı kitaplarından biri olan “Demir Kapılar Arkasında Zaman ve İnsan“, bilim insanlarının ve entelektüellerin toplumdaki rollerine dair derin bir rehber niteliği taşıyor. Zor şartlar altında dahi insanlığa ve bilime hizmetten asla vazgeçmeyen Haberal, cezaevinden çıktıktan sonra da aynı kararlılıkla çalışmalarını sürdürdü, adaletin ve bilimin sesini daha güçlü bir şekilde yükseltti.
Türkiye ve dünya için eşsiz bir değer olan Prof. Dr. Mehmet Haberal bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve sarsılmaz azmiyle 7 gün 24 saat çalışmaya ve haftada birçok organ nakli operasyonunu başarıyla gerçekleştirmeye devam ediyor. Sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da bilimsel mükemmeliyetin simgesi olarak kabul edilen Haberal, sayısız uluslararası ödüle layık görüldü.
Millattan önce kurulan ve Sokrates gibi birçok filozofun yetiştiği Atina Akademisi’nin Yunan olmayan bir kişiye verdiği ilk Yüksek Şeref Ödülüne 2024 yılında layık görüldü. Haberal, bu onurlandırmada yaptığı konuşmada, “Bugün burada olmamı modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Atatürk’e borçluyum” sözleriyle ülkesine olan bağlılığını bir kez daha güçlü bir şekilde ifade etti. Bu başarısını, yaşattığı gururu da ülkesine atfetti.
Başkent Üniversitesi’nin yeşeren her ağacı, Haberal’ın çevreye duyduğu saygının; yetiştirdiği her öğrenci ise eğitime olan sarsılmaz inancının birer simgesi. Haberal, yalnızca bir bilim insanı değil; aynı zamanda bir lider, vizyoner ve adaletin yılmaz bir savunucusu. Kurucusu olduğu Başkent Üniversitesi ve Türkiye Organ Nakli Yanık ve Tedavi Vakfı ile sağlık ve bilim alanında devrim niteliğinde çalışmalara imza atmış; bilime, adalete ve insanlığa olan tutkusuyla dünyada eşsiz bir örnek teşkil ediyor.
Yaşamında geçirdiği zor süreçlerde dahi bilimden ve insanlığa hizmet etme idealinden asla vazgeçmedi. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın yaşamı, vizyonu ve Atatürk’ün ilkelerine olan sarsılmaz inancı, genç bilim insanlarına ve geleceğin liderlerine ilham kaynağı olmaya devam edecek; onun ışığı, bilimin ve insanlığın yolunu aydınlatmayı sürdürecek.