Siz ne yiyorsunuz, kanseriniz ne yiyor? Vehbi Koç Ödüllü Kıvanç Birsoy anlatıyor

Bu yıl Vehbi Koç Bilim Ödülü'nü Rockefeller Üniversitesinden Dr. Kıvanç Birsoy kazandı. Birsoy, insan metabolizmasını araştırırken bazı kanser türlerinin özellikle bazı gıdaları tercih ettiğini saptamış, örneğin şu an yağ asitlerini düşüren ilaçları pankreas kanseri tedavisinde deniyorlar.

2 Mart 2025

Doğrusu Rockefeller Üniversitesi Metabolik Düzenleme ve Genetik Bölümü Başkanı Kıvanç Birsoy, bu yıl 24’üncüsü verilen Vehbi Koç Ödülü’nü alana kadar, dünyada bir üniversitenin tam 26 tane Nobel Ödülü’ne sahip olduğunu bilmiyordum.

Kıvanç Birsoy, “Rockefeller Üniversitesi bir ülke olsaydı, Nobel’in ülkeler sıralamasında 8’inci sırada yer alırdı” dedi törende yaptığı konuşmasında.

Hal böyle olunca, Harvard, Yale gibi parmakla gösterilen üniversitelerden teklif gelmiş olmasına, Harvard Üniversitesi’ndeki gururumuz Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in çok istemiş olmasına rağmen, şu an 43 yaşında olan Kıvanç Birsoy hocanın tercihi New York’taki Rockefeller Üniversitesi olmuş. Üstelik düşünün tören öncesi yaptığım röportajda New York’un karmaşasında yaşamayı pek de sevmediğini söylemesine rağmen. Neden? Çünkü Doc.Dr. Kıvanç Birsoy, Rockefeller Üniversitesi’nin sahip olduğu Nobelli bilim insanlarından çok etkilenmiş. Zaten Vehbi Koç Ödülü’nü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’un elinden aldıktan sonra yaptığı konuşmada, Rockefeller Üniversitesi’nde şu anda artık yakın arkadaşları haline gelen bilim insanlarına atıfta bulunmayı ihmal etmedi:

“Nobel alan hocalar benim iş arkadaşlarım, birlikte vakit geçiriyoruz, yemekler yiyoruz, sohbet ediyoruz. Gördüm ki Nobel ödülü alan bilim insanlarının ortak noktaları, merak ve takıntı. Hepsi çok meraklılar ve türlü çeşitli soruları kafalarına takıyorlar.”

Kıvanç Birsoy, üniversitelerinde öğrenci olmadığını, bir rektörleri ve sayıları 60’ı bulan öğretim üyeleri bulunduğunu ve içerideki laboratuvarlarda ise doktora öğrencilerinin bulunduğunu söylüyor ve “Yani benim bir patronum yok. Bizden istenen tek şey buluş yapmamız” diyor.

İzmir Fen Lisesi’nin çok başarılı öğrencileri arasında yer alan ve daha sonra ailesinin mühendislik, tıp gibi alanlarda eğitim almasını beklerken, Bilkent Üniversitesinde moleküler biyoloji eğitimi alan Doç.Dr. Kıvanç Birsoy şu anda metabolizmanın kanser ve diğer hastalıklardaki rolünü araştırıyor ve buluşlar yapıyor.

Farklı kanser türleri farklı besinlere ihtiyaç duyuyor

Rockefeller Üniversitesi’ndeki laboratuvarında 10 yılı aşkın bir süredir, aralarında bir Türk doktora öğrencisinin de olduğu ekip arkadaşlarıyla kanserle beslenme arasındaki ilişkiyi araştırıyor.

Birsoy, “Son 10-15 yıldır anladığımız kadarıyla birçok farklı kanser türü, farklı besinlere ihtiyaç duyuyor. Amacımız, bu ilişkileri ortaya çıkararak kişiye özel, besine dayalı kanser tedavileri geliştirmek” diyor.

Birsoy hocadan öğreniyoruz ki her organ farklı besinleri seviyor. Mesela beynimiz şekeri, lenfler kolestrolu, pankreas ise yağı seviyor.

İnsanın yediği değil kanserin yediği besinlerin peşinde

Birsoy hoca, insanların yediği besinleri değil, kanserin yediği besinleri araştırıyor.

“Öncelikle dokunun yediklerine bakıyoruz, sonra o yediği şeyleri vücutta değiştirmeye çalışacağız” diyor.

Kanserli hücrelerin antioksidan sevdiğini de hatırlatarak yaban mersinini özellikle örnek veriyor. Çünkü gerçekten de güçlü bir antioksidan olarak öne çıkan yabanmersininin kanserden koruduğu çokça konuşuluyor.

‘Ancak unutulmamalı ki kanser aşamasına geçildiğinde antioksidan bize yarar değil, tam aksine zarar veriyor” diyor.

Laboratuvarının bütçesi 2 milyon dolar

Metabolizmanın kanser ve diğer hastalıklardaki rolünü derinlemesine anlamak ve bu bilgiyi kısa sürede yeni tedavi stratejilerine dönüştürmek için her yıl 2 milyon dolarlık bir bütçeyle laboratuvarında ekip arkadaşlarıyla araştırmalar yapan Doç. Dr. Kıvanç Birsoy ile söyleşi yapma fırsatım oldu.

-Böylesi önemli konularda araştırmalar yapan laboratuvarınızın finansmanı konusunda sıkıntı çekiyor musunuz peki? Şu anda yıllık ne kadarlık bir bütçeniz var ve bu para nerelerden geliyor?

Birsoy: Yıllık yaklaşık 2 milyon dolara ihtiyacımız oluyor. Bu fonların büyük bir kısmı Amerikan Sağlık Enstitüsü (NIH) ve varlıklı kişilerin kurduğu vakıflardan geliyor. Ayrıca doğrudan laboratuvarımıza yapılan bağışlar da önemli bir kaynak.

Mevcut bütçemiz, laboratuvardaki 15 kişinin maaşlarını ve deneyleri finanse etmeye yetiyor. Ancak daha fazla fon olursa, araştırma alanlarımızı genişletmemiz mümkün olur. Bunu sağlamak için hem vakıflarla hem de devlet kurumlarıyla iletişim halinde olmamız gerekiyor.

Bir nevi küçük işletme, buluşlar yaptıkça aldığımız fon artıyor

-Doğrusu sizi dinleyince sizin aynı zamanda bir işletmeci gibi çalıştığınızı görüyorum, öyle mi?

Birsoy: Evet, Amerika’da bilim yapmak bir nevi küçük işletme yönetmeye benziyor. Buluşlar yapıyorsunuz, bunları destekçilere sunuyorsunuz, fon alıyorsunuz ve yeni araştırmalar yapıyorsunuz. Daha büyük keşifler, daha fazla finansman getiriyor.

Odağımızda metabolizma var

-Laboratuvarınız sadece kanser mi araştırıyor?

Birsoy: Asıl odağımız metabolizma. Hücrelerin besinlerle nasıl etkileşime girdiğini araştırıyoruz. Bu bazen kanserle, bazen genetik hastalıklarla, bazen de obezite ve diyabetle ilgili oluyor. Temel bilim sorularına cevap ararken, bulduğumuz mekanizmalar bizi farklı hastalıklara yönlendirebiliyor. Ancak şu ana kadar en çok kanserle bağlantılı bulgular elde ettik.

Lenf kanseri ile kolesterol, pankreas kanseri ile yağ asitleri arasında bağlantı

-Kanser ve besinler arasındaki ilişkide hangi önemli keşifleri yaptınız?

Birsoy: Örneğin, lenf bezi kanserleri ile kolesterol arasında bir ilişki bulduk. Pankreas kanserleri ile belirli yağ asitleri arasında bir bağlantı tespit ettik. Bu yağ asitlerinin birikmesini engellediğimizde, tümörlerin küçüldüğünü gördük. Ayrıca, metastazı önlemeye yönelik besine dayalı tedavi yöntemleri araştırıyoruz.

-Beslenme ile kanser arasında gerçekten doğrudan bir ilişki var mı?

Birsoy: İnsan vücudu son derece dengeli bir sistemdir. Bir besini fazla ya da az tükettiğinizde, vücut bunu dengelemeye çalışır. Bu yüzden tek başına bir besinin kanseri tetikleyip tetiklemediğini söylemek zor. Ancak bazı besinler dolaylı olarak etkili olabilir. Örneğin, keten tohumu meme kanseri geçiren kişiler için önerilmeyebilir çünkü kanser hücrelerini besleyebileceği düşünülüyor.

Besinler konusunda veri toplamak zor, henüz tam anlamıyla devrim yapmadık

-Yapay zeka bu araştırmalara nasıl katkı sağlıyor?

Birsoy: Biyolojik bilimlerde büyük veri analizi çok önemli. UK Biobank gibi projeler milyonlarca insanın genetik verilerini, sağlık parametreleriyle ilişkilendirerek yeni keşifler yapılmasını sağlıyor. Yapay zeka, bu verileri analiz ederek yeni hastalık ilişkileri kurmada önemli bir rol oynuyor. Ancak besinler konusundaki verilerin toplanması zor olduğu için henüz bu alanda tam anlamıyla devrim yapmış değiliz.

-Kolesterolün kanserle ilişkisini araştırıyorsunuz. Besinler üzerinden bunu kontrol etmek mümkün mü?

Birsoy: Teorik olarak evet, ancak bunu bilimsel olarak kanıtlamak zor. Örneğin, yüksek kolesterollü kişilerde belirli kanser türlerinin daha yaygın olup olmadığını araştırmak için büyük çaplı, uzun vadeli klinik çalışmalara ihtiyaç var.

-İnsan deneyleri yapıyor musunuz?

Birsoy: Araştırmalarımız hücre kültürleri ve hayvan deneyleri ile başlıyor. İlginç sonuçlar elde ettiğimizde, patologlar ve onkologlarla iş birliği yaparak insan dokularında testler yapıyoruz. Ancak klinik uygulamalara geçmek uzun ve zahmetli bir süreç.

Şu an yağ asitlerini azaltan bir ilacı pankreas kanseri tedavisinde test ediyoruz

-Pankreas kanseri gibi zorlu hastalıklarda umut var mı?

Birsoy: Bilimde ilerleme doğrusal değildir, büyük sıçramalarla ilerler. Örneğin CRISPR teknolojisi tamamen tesadüfen keşfedildi ve şu an genetik mühendislikte devrim yarattı. Pankreas kanseri gibi hastalıklar için de benzer bir atılım gerçekleşebilir. Şu an yağ asitlerini azaltan bir ilacı pankreas kanseri tedavisinde test ediyoruz. Eğer başarılı olursa, yeni bir tedavi yöntemi geliştirilmiş olacak.

-Türkiye’de benzer bir laboratuvar kurmayı düşünür müsünüz?

Birsoy: Türkiye’de inanılmaz bir beyin gücü var. Ben Türkiye konusunda çok iyimserim. Örneğin sadece bu yıl bizim üniversitemize başvuran 2 bin kişi arasından finale kalan 80 öğrenci arasında 8 Türk öğrenci vardı. Türkiye’de birçok genç, dünya çapında üniversitelerde eğitim alıyor. Ancak biyolojik bilimler için büyük finansal destek ve altyapı gerekiyor. Türkiye’de bilim yapılıyor ama belirli zorluklar var. Gelecekte böyle bir laboratuvar kurmak isterim, ancak şu an Amerika’da daha hızlı ilerleyebiliyoruz.

Laboratuvarım benim akademik evim

-Laboratuvarınız sizin için ne ifade ediyor?

Birsoy: Laboratuvar benim akademik evim gibi. Ama bilim, bireyler üzerinden değil, nesiller boyunca devam eden bir süreçtir. Benim yetiştirdiğim doktor öğrencileri ve postdoktorlar kendi laboratuvarlarını kuruyor. Bilgi ve yöntemler böylece kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

-Kendi sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?

Beslenmeme dikkat ediyorum ama kansere çare bulmak için değil, sağlıklı yaşlanmak için. Şekerli ve aşırı yağlı gıdalardan kaçınıyorum. Kolesterol konusundaki araştırmalarım da bu bilinçle beslenmeme yön vermemi sağlıyor.

-Kanser tedavisinde yakın zamanda büyük bir gelişme görebilir miyiz?

Birsoy: Bilimin amacı insan hayatına dokunmaktır. Çalışmalarımızın bazıları pankreas kanseri onkologlarıyla klinik deney aşamasında. Umarım yakın gelecekte bu alanda büyük bir gelişme yaşanır ve insanlar için daha etkili tedaviler geliştirilebilir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.