Ayak ameliyatım sorasında aklıma yine ‘Garip’in büyük şairi Orhan Veli’nin Kitabe-i Sengi Mezar şiirinin açılışı geldi. Bu bölümdeki ‘Nasırdan’ kelimesinin yerine ‘Penisten’ kelimesini koyunca benim hayatımın net bir özetini oluşturuyordu.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan (Penisten) çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
şimdi diyeceksiniz ki ayak ile penisin ne alakası var, yine aklın fikrin onda mı diye soracaksınız biliyorum.
Hayır aklımın sadece ağrıyan ayağımda olmasını istiyorum. Ama kendi başına anarşik bir yaşamı olan ve bugüne kadar benimle hiçbir zaman koordineli davranmamış olan penisim buna izin vermiyor katiyen.
Bir kısmınız da haklı olarak hani penisin beynindeki cinsel fantezilerin suç ortağı olmamak İçin çoktan intihar edip ortadan kayboldu diye anlatıp duruyordun, ne oldu şimdi yine penis diyorsun diye soracaksınız
ama o bir metafor olarak kayıp penis vakasıydı. Şu anda acıdan, korkudan, endişeden ve takılan sondadan dolayı maalesef sadece bezelye büyüklüğünde bir penisim var.
Sonda ne alaka derseniz onu da anlatacağım. Bazen ameliyatlarda verilen narkoz yüzünden zaten büyümüş olan prostatlar daha da büyüyerek doğal çiş yapılmasını tamamen engelleyebilirmiş.
Ameliyat öncesinde yazdığım yazıda başımdaki doğal uğursuzluk nedeniyle bu tür ameliyatlarda yanlış gitmesi ihtimali olan tek bir şey bile var ise o muhakkak benim başıma gelir diye yazmıştım.
nitekim bu oldu. Ameliyattan çıktıktan birkaç saat sonra çatlayacak kadar dolu olmasına rağmen measremi boşaltamadığımı fark ettim. Ve tam o anda zaten pek büyük olmayan penisim korkudan panikten aniden birkaç misli filan küçüldü.
İlk önce meseleyi bir süre kendi haline bırakayım dedim ama o anda Alien filminde olduğu gibi göbeğimin patlayacağını ve içimden yaratık yerine çişle prostatımın fırlayacağını düşünmeye başladım.
Bunun böyle sürmesinin mümkün olmayacağı sonunda anlaşılınca nihayet sonda takılması aşamasına geçildi.
Ben ilk önce bu kadar küçülmüş bir şeye bu kadar kalın ve uzun bir borunun nasıl girebileceğini anlayamadığımdan vasiyetimi yazmak için tam hemşireden kağıt kalem isterken boru idrar torbama giriverdi.
Birden odamın her tarafına idrar fışkırmaya başladı. gençlik parkındaki fıskiyenin fışkırması gibiydi durum veya gökdelenin 110’uncu katındaki yangına zemin kattan sıkılan su gibiydi. Hastane odam bir anda kamusal hela estetiğine sahip olmuştu.
Şu an hayatta hiçbir estetiği takmak durumunda değilim. sol ayağım Ramses’in mumyası gibi gözüküyor. hareketsizim penisimden de boru çıkıyor. Bütün bu utancın üstüne eşim bana bir de kendi geceliğini giydirmiş durumda. Şu an bakınca benimle evli olduğuna şükrediyordur mutlaka, bundan da eminim.
Bu gün büyük tuvalet için neler yaptığımı anlatmaya hiç girmeden bitireceğim konuyu.
Bu konuda diyebileceğim sadece şu; büyük tuvaletimi olması gereken makul yerde yapmadığım kesin.