Genelde laubali olan bu yazarın bugün tamamen açıkta olan bilgilerden yola çıkarak bilgiye ve birikime dayalı bazı gözlemler yapmasına itiraz etmeyin.
bilgiye ve birikime dayalı diyorum, çünkü bazılarınız bilmeyebilir diye söylüyorum, ben mizah yazarı olmamın yanı sıra uzun yıllardır Amerikan sisteminin derin ilişkilerini takip etmeye çalışan ve bu konuda bana hayli yardımcı olabilecek ciddi Amerikan kaynaklarına da ulaşma imkanı olan bir yazarım.
açıkta olan bilgilerden yola çıkacağız dedim ya. o zaman hemen başlayalım.
kısa süre önce cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’in Türkiye topraklarında gözü olduğunu, bunun yakın ve yaklaşmakta olabilecek bir tehdit olduğunu söyledi.
eğer bu konuşma Cumhurbaşkanı’nın bir iç siyasi manevrası sonucu değilse ve yine eğer bu bilgi devletin gizli kaynaklarına dayalı bir istihbarat ise, ki ben bunun böyle olduğunu hem düşünüyor hem de bunun böyle olduğunu ummak istiyorum.
yeri gelmişken söyleyeyim, ben bu konuda Cumhurbaşkanı ile aynı fikirdeyim ve üstelik sadece bugün değil neredeyse 40 yıla yakın yazdığım yazılarla bunu ifade de ediyorum.
eğer şimdiki durumumuz böyleyse, o zaman bizlerin İsrail’in en yakın müttefiki olan ABD’de yaklaşan başkanlık seçimini soğukkanlılıkla ve bu sadece bir dış habermiş gibi seyretmemiz mümkün mü?
yine sadece elimdeki açık bilgiden yola çıkarak cevap olarak ‘hayır bu mümkün değil’ demekten başka yol yok.
bugüne kadar Amerikan siyasi sistemi için bir düşünce Türkiye’de hep tekrarlanır. ‘yönetime kim gelirse gelsin o daima devletinin politikalarını uygulamak zorundadır’ denir.
bu hem doğru hem de yanlış. Evet doğrudur, Amerikan başkanları seçilinceye kadar ne derlerse desinler, bir defa seçildikten sonra, siz isterseniz gizli deyin isterseniz de derin deyin, devletin orta ve uzun vadedeki politikalarını, hedeflerini uygulamak zorundadır.
ben çok önceden belgesini gözümle gördüğümden ABD’nin sınırlarımızda bir seküler kürt devleti kurdurma hedefi hep vardı. bu devletin orta ve uzun vadede İsrail’in bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket etmesi beklentisi de aslında bir devlet politikası Amerika’da.
Peki durum böyleyse ABD seçimiyle neden ilgileneyim, kim gelirse bu politikayı uygulayacak nasılsa diyebilirsiniz.
bu ilk bakışta doğrudur ama yeni başkanın orta ve uzun vadedeki politikayı nasıl uygulayacağı konusunda bir kural ve gelenek yoktur. yani bunun uygulamasının nasıl olacağı başkanın inisyatifindedir.
yani orta ve uzun vadede sınırımızdaki bir kürt devletinin İsrail çıkarları için mobilize edilmesi hedefi hep olacak ABD için. Ancak kısa vadede bu planın nasıl hangi şiddette uygulanacağı başkana bağlıdır.
size şimdi çok sarsıcı olduğunu düşündüğüm bir şey söyleyeceğim. 1990’lı yıllarda benim Pentagon’da gördüğüm orijinal planda, yani İsrail devleti sempatizanları tarafından hazırlanan planda sınırımızdaki kürt devletinin Türkiye’den de toprak alacağı görülüyordu.
ABD derin devletinde Israil dostu sınırımızdaki kürt devleti kurulması hakkında karar alınmış olabilir ama Türkiye’den toprak alınıp alınmayacağı bence resmi abd devleti içinde hala tartışmaya açık bir yöndür.
bunun ne tarafa gideceği ise yeni seçilecek yeni başkan tarafından belirlenecek.
bakınız şimdiye kader hep elimizdeki somut gerçeklerde kaldık, şimdi de öyle yapmayı sürdüreceğiz.
şimdi sorulacak kritik soru şu: şu an aday olanlardan hangisi seçilirse Türkiye açısından daha iyi olması ihtimali var?
buna Trump diye cevap verilebilmek mümkün gözükmüyor.
Çünkü İsrail planına Türkiye topraklarını da dahil edilmesini savunan evanjelist çevreler tamamen Trump ile çalışıyor. MAGA (Make Amerika Great Again) topluluğunda da bu evanjelistler hayli çok.
bakın geçmişte neler olmuştu.
Trump’ın başkan seçildiği seçim gününde sonuçlar henüz resmen alınmadan, Beyaz Saray’a mesafe olarak çok yakın ve evanjelistleri savunan bir düşünce merkezinde kutlama partisi yapılmıştı. Anlayacağınız evanjelistler Trump’ın başkan seçilmesini erkenden kutlamaya başlamıştı. O toplantıda ileride hazine bakanı ve dışişleri bakanı olacak kişi dahil Türkiye’nin İsrail ile karşı karşıya gelmesini savunan bürokratlar da vardı.
sonra bu konu medyada hiç çıkmadı, ama Kudüs’ün başkent ilan edilmesini kutlamak için İsrail’de yapılan, Trump’ın kızı İvanka ile eşinin de katıldığı törende içinde Hazine bakanının da bulunduğu bir spontane sohbette ileride Türkiye’den öç alınması kararı da alındı. Kudüs’ün başkent ilan edilmesine itiraz etmesinin Türkiye’den hesabının sorulması da konuşuldu.
Şimdi soruyorum size evanjelistlerin militan savunucusu olan Trump’ın başkan seçilmesinin Türkiye açısından güzel olacağını söyleyebilmek mümkün mü?
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti