Michelin restoran rehberinin verdiği yıldızlar hem rehberin doğuş yeri olan Fransa’da, hem de yayınlandığı diğer ülkelerde daima tartışma yaratmıştır.
Yemek kalitesi ve keyfi gibi kişiye göre değişebilen bir konuyla ilgili olduğundan bu tartışmalı ortam anlaşılır olmalı.
Yıldızlar Türkiye için oldukça yeni olmasına rağmen bizde de ilginç ve kavga potansiyeli yüksek bir saflaşmaya şimdiden neden olmuş durumda.
Ertuğrul Özkök Michelin yıldızını önemli buluyor. Diğer tarafta ise öne çıkan isimler Fatih Altaylı ve Oray Eğin görülüyor.
ben ise, deliler arasına katiyen girmeyeceğimden saf tutmuyorum. Sadece iyi bir dadacı olarak entellektüel terör ortamını belki daha güçlendirir diye onlar arasındaki tartışma ortamını daha gerginleştirmek için fırsat kollamakla yetiniyorum.
Özellikle son yıldız dağıtımında öne çıkmış OD Urla konusunda Oray’ın söylediklerinin Ertuğrul Özkök ile arasında ciddi bir kavga çıkarmasını merakla bekliyorum ve bunun olması için de elimden gelen her şeyi yapacağımı burada açıklıyorum. eğer Fatih’in de Od Urla hakkında bir fikri varsa, ki hemen her konuda fikri olan bir insan için olmaması düşünülemeyeceğine göre, mutlaka vardır diyorum, özellikle fikri olumsuzsa bunu hemen yazsa ülkeye faydası büyük olacak.
Ben bu kavgaları bekler ve çıkacak ateşe dökmek için benzinimi yanımda tutarken bu Michelin rehberi hakkında çıkmış tartışmaların son derece sübjektif özet tarihine gitmek istiyorum. bu arada özkök’ün oray tarafından ağır eleştirilen Od Urla hakkında ne diyebileceğini merakla bekliyorum.
Bu Michelin rehberi nedeniyle 2008 yılında az daha yine Avrupa’da başlayan bir dünya savaşı çıkıyordu. Dedim ya özellikle Fransa’da bu konuda sinirler gergindir. o yıl Michelin restoran rehberinin yayın yönetmeni olarak Alman restorancı Juliane Caspar’ı atadığını ilan edince bütün fransa isyan etti, neredeyse gönüllüler ordusu yola çıkıp Almanya’yı işgal edecek kadar kızmıştı bu ulusal utanca.
Alman yemekleri Fransa’nın bazı yörelerinde ‘ölümcül silah’ kategorisinde kabul edildiğinden bu isyanı belki anlayışla karşılamak gerekebilir.
Alman yemeklerinin Fransa’nın bazı yörelerinde ölümcü silah olarak kabul edildiğini ben değil Alman gazetesi Die Welt söylüyor. neyse ki bu kriz dünya savaşı patlamadan yumuşayıp unutuldu.
Büyük ihtimalle Fransızlar bir önceki savaşta Paris’i bile savaşmadan teslim ettikleri Almanlardan yine korkup yeni bir savaşa yol açmamış olabilir.
ama başkaları ile yemek konusunda savaş çıkaramasalar dahi Fransızlar bu konuda bir iç savaş çıkarmayı başardı.
2000 yılında bir grup restoran sahibi ve eleştirmen Le Fooding adı verdikleri Michelin rehberine karşı bir hareket başlattı. ve aynı adla alternatif bir rehber de yayınladılar. Fatih Altaylı gibi Michelin rehberi artık eskidi, günün gerçeklerini yansıtmıyor, eskimiş geleneklere dayanıyor diyorlardı ve bu Le Fooding de modern günlerin gerçeğine daha uygun olduğunu söyledikleri rehberdi. fooding, food ve feeling kelimelerinin bir sentezi olarak görülüyor. Fransız yemeğini değerlendiren bir rehbere İngilizce ad verilmesi bile yeni hareketin ne kadar da devrimci olduğunu göstermeye yetmeli bence. Adından da anlaşılacağı gibi hareket fransız yemeğini tamamıyla Amerikalı olmadan Amerikanlaştırmaya çalışıyordu.
Michelin başlarda her ne kadar yeni rakip rehberi önemsememeye çalışsa da le Fooding özellikle genç insanlar üzerinde etkili olmaya başladı.
2013 yılında Michelin grubu rakibin yaptığı baskıya artık dayanamadı ve Le Fooding’in yüzde 40’ını satın aldı. Le Fooding sitesinde bu işlemi şu sözlerle duyurmuştu. “Arada bir sert tartışsak da daima saygı duyduğumuz rakibimiz grubumuzun yüzde 40’ını satın aldı.”
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti