Her boka maydanoz araştırma dadacı mizah yazarınız olarak bugün sizin de merak ettiğinize emin olduğum bir başka hayati konuya açıklık getireceğim.
özellikle Japonya’da ve dünyada da çok kısa etekli okul kıyafetli kızlara yönelik bir fetiş var.
1993 yılının bahar aylarında 19 yaşında olan Kate Moss ilk defa Vogue dergisinde yayınlanan fotoğraflarında liseli kız görünümü çağrıştıran pozunun daha sonra fetişe dönüşüp bugün japonya’da olduğu gibi porno endüstrisinin parçası haline getirileceğini bilseydi o pozu verir miydi bilmiyorum.
moda editörü Eva Morris moda endüstrisinin genç kız fotoğraflarına dair karanlık bir fetişi olduğunu söylüyor. bu fetişin özellikle japonya’da yaşanma biçiminin daha da karanlık olduğu söylenebilir. Japonya’da ‘gokal’ modası diye bir şey var. bu, liseli kızların giydiği türde çok kısa eteklerin altında ayak bileği seviyesinde düşük tutulan soket çoraplardan oluşan bir görünüm.
genç kızların seks servisinde kullanılmasına japonya’da iş aleminde özel bir ad bile verilmiş. buna JK (joshi kosei) iş dalı diyorlar
bu esasen bir moda ama çeşitli cinsel temalı kullanımları da çok yaygın. Guardian gazetesinde çıkmış olan ’Schoolgirs for sale’ başlıklı yazıda porno endüstrisinin bu kısa etekli görüntüyü bolca kullandığı ve ülkede bir tür liseli kız fetişi oluşturulduğu anlatılıyor ve hatta Tokyo’nun kırmızı ışık bölgesi olarak bilinen Kbukhicho’da bu kıyafeti giymiş genç kızların veya genç görünümlü profesyonellerin çok iyi iş yaptığı da biliniyor. Ben bu bilgileri Japan Times gazetesindeki ‘The “Joshi kōsei” (high school girl) industry is still big business in Japan’ başlıklı makaleden aldım.
şimdi gelelim durup dururken bu fetişe neden el attığıma.
Ben bilmediğim konularda kitap yazmaya özel önem veren bir yazarım. bu eğilimim Ranciere’in ‘Cahil hoca’ kitabını anladıktan sonra daha da güçlendi.
Daha önce yayınlanmış başkaları olsa da benim ilk kitabım olarak kabul ettiğim ‘Kütüphanemdeki Sesler’ çalışmam bilmediğim konuda yazdığım ilk kitaptır da.
bir konuyu öğrenirken yazmamın bana o konuyu benim gibi bilmeyen okuyucu ile rahat dille bağlantı kurma gücü verdiğine inanıyorum.
Kütüphanemdeki Sesler kitabımın kolay okunabilir ve kolay anlaşır ve ağır konulara rağmen eğlenceli de olabilmesi öğrenirken yazma tekniğimin bir sonucuydu bence.
şu anda ‘Kütüphanemde isyan: Yapı bozumuna uğratılmış sanat’ geçici başlığı olan ikinci kitapta da post modern veya çağdaş sanatı anlamaya ve öğrenirken de onu yine rahat anlaşılır bir dille anlatmaya çalışacağım. Umarım başarırım çünkü bu defa iş çok daha karmaşık ve işin içine ağır felsefi metinler de giriyor. Dahası bu konuda yazılmış yüzlerce hatta binlerce kitap var. ancak birkaçı hariç bu çalışmaların çoğu ele aldıkları konu kadar ağır ve zor anlaşılır bir dil ile yazılmış.
Çalışmamın esas amacı öğrenirken anlatmanın bana verdiği avantajı kullanarak ele alacağım hemen her konuyu kolay anlaşılabilir bir dille anlatmak. bunu başardığımda tatmin olmuşsam kitap Mayıs ayı civarında iyi bir yaz okuması olarak elinizde olur diye umuyorum.
Planladığım üçüncü kitap ise bana şu anda tamamen yabancı olan bir konu ile ilgili. bu çalışma şu anda kafamda ‘estetize edilmiş rafine minimalizm’ gibi ağdalı bir cümleyle kafamda canlandırdığım Japon sanatı üzerine olacak.
Bunun için öğrenme sürem diğer kitaplardan daha uzun olacağından bitirmeye vaktim olup olmayacağı şüpheli. Riski azaltmak için japon kültürü hakkında okumalara şimdiden başladım. Not defterlerim de doluyor.
bu kültüre size nerdeyse ‘haydi canım sen de, olur mu öyle şey’ dedirtecek şekilde bir film seyrederken aşık olmaya başladım.
Tarantino’nun “Kill Bill” filminin sonunda Umma Thurman karakteri Hattori Hanzo’dan aldığı kılıç ile O-Ren İsimli adlı kadın ile bir Japon bahçesinde karşı karşıya kalır. Kar yağmakta olduğundan insanın içini huzurla dolduran bir ortam vardır. bahçede öyle bir huzur vardır ki neredeyse iki kadının vahşetini unutturacak kadar sakinlik veriyordu insanın içine.
japon bahçelerinin Batı alemindeki bahçelerin aksine bir özelliği de her mevsime özgü ayrı bir işlevselliği olmasıdır.
Dipsoman boyutu da bulunan merakım nedeniyle Japon bahçeleri hakkında neredeyse bir uzman kadar bilgim oldu.
Bahçesinden evlerin içine girdiğimde o da bir başka aleme açtı beni, japon evlerinin içinde de dışında da içimi huzurla dolduran bir şey vardı.
Junicchiro Tanizaki’nin ‘In Praise of Shadows’unu da okuyunca ev içi ışık akışında gölgelere verilen özel önemi de görüp bu kültüre uyan çalışma kavramı olarak ‘estetize edilmiş rafine minimalizmi’ düşünerek işe koyuldum.
şimdi bütün bu son anlattıklarımın başta anlattığım konuyla ne alakası olduğuna gelelim.
kültürü biraz anlamak için okudukça kısa okul eteği kıyafeti imajının mangalardan pornografiye her alanda yoğun kullanıldığını görüyordum. bahsettiğim filmde de vardı.
Japonlar hayatın hemen her dalında estetize edilmiş rafine bir minimalist duyarlılılığa sahip olsa da iş pornografiye gelince neredeyse kamikaze boyutunda bir abartıya gidiyorlar. bunu da ilerde eğer imkanım olursa incelemek için bir deftere not ettim ve sonra da Japonya’da öğrenci kızların giydikleri kıyafetin fetiş objesi olduğunu ve hatta porno endüstrisinde de yeri bulunduğunu bile bile bu kısa etekleri neden hala giymekte ısrarlı olduklarını merak edip inceledim.
bu kısacık etekler soğuk kış aylarında bile hatta daha da kısaltılarak giyiliyor Japonya’da. Bir ara acaba kızlar bir fetiş objesi olmaktan hoşlanıyorlar mı sorusunu sordum.
bir kısmı tabii ki öyle olabilirdi ama hepsinin kafasında bunun olacağını söylemek tabii ki anlamsızdı.
cevap başka yerde olmalıydı. Ve sonunda bir liseli kızın bu soruya cevap veren yazısını bir yayında buldum.
Japonya’da kızların okulların sosyal hiyerarşisinde daha üst düzeyde olabilmeleri ve okulda saygınlıkları olması için kısa etek kıyafet giymeleri gerektiği düşünülüyormuş.
kısa etek ve altında düşük soket çorap görünümlü bir genç kız kendine özgüvenin sembolü ve saygıyı hak eden kişilik olarak yorumlanıyormuş o kültürde.
kültürel ortam böyle olunca sorduğum sorunun yani genç kızlar fetiş objesi olduğunu bildikleri halde o kıyafetleri neden giymekte ısrarlıların cevabını da buldum.