Bütün yakın arkadaşlarımın son sözü olacağına inandığım ‘hayal ettiğim ülke bu değildi’ cümlesini söylemenin yaklaştığına inandığım günlere girdiğimden bu yana içimde öfke daha da büyüyor.
aslında öfke ile yaşamayı hiç sevmediğimden içimde büyüyen öfkeyi bastırmak, mümkün olduğunca göstermemek çabası beni yoruyor artık.
Bu güzel ülkenin aslında her sorununu çözme imkanının olduğunu bilmeme rağmen ülkemizin 20. yüzyılı ıskaladıktan sonra bu çağı da kaçırma yoluna girdiğini gördüğümde ülkemizin ülke olmaktan neredeyse bilinçli olarak çıkarmak için, ülkeden neredeyse öç almak için atılmış gibi duran siyasi adımları izleyince içimde kabaran öfkeyi bastırmam çok zorlaşıyor.
Ama öfkem ne kadar devasa güçlü olsa da mantıklı düşünmek ve rasyonel konuşmak uğruna söyleyeceğimi söylemek için hep öfkemin azalmasını bekliyorum.
Ama ne yazık ki insanı güzel, aurası daha da güzel Hatay’ımız söz konusu olduğunda bu öfke kontrolümü artık sürdürmem galiba pek mümkün olamayacakmış gibi geliyor bana.
Bu inanılacak gibi değil ama birçok defa gidip gördüğünü anlatanlar dahil çoğunluk sanki orada işler normalmiş gibi siyaset düşünüp konuşabiliyor. Ben depremden sonra gitmedim Hatay’a. Ama yıkımın ne kadar korkunç olduğunu Hatay’ın tekrardan oluşabilmesi için neredeyse bir Kurtuluş Savaşı verecek gibi seferberlik gerekeceğini biliyorum.
Böyle hissettiğim için yazının başlığını ilk önce ‘Hatay Atatürk’ünü bekliyor’ diye atacaktım. Atatürk adını duyar duymaz kabarmaya hazır bekleyen lüzumsuz insanlarla hiçbir diyaloga girmek istemediğimden bu başlıktan vazgeçtim ve gördüğünüz başlıkla değiştirdim.
Başlığı atmamış olabilirim, ama Hatay’ın ancak Atatürk gibi büyük düşünen, vizyonu olan ve cesur bir liderle kurtulabileceğini gerçekten de düşünüyorum.
Kimsenin Atatürk gibi büyük olamayacağını gayet tabii ki biliyorum, ama liyakatıyla onun gibi davranmaya çalışıp ona layık olmak için gönülden uğraşacak birçok insanın da istenirse bulunabileceğini biliyorum.
Hatay’da en az 150-200 bin konut yapılması gerekebilir ve en az 20-30 milyar dolar dış kaynak getirilmesi lazım. Bütün altyapı yeniden kurulacak, bir şehir yeniden oluşturulacak, kaçan 100 binlerce Hataylı geri dönmeye ikna edilecek ve daha da önemlisi o muhteşem kültür, aura yeniden oluşturulacak. bunu rutin bir siyasi katiyen yapamaz. bunun için Atatürk gibi vizyonu olan ve cesur bir insan gerekiyor diyorum.
Durum böyleyken Haluk Levent ve Gökhan Zan isimleri belediye başkanlığı için ortaya atılabiliyor. Bu insan aklına hakaret gibi bir şey. Yanlış anlamayın, ikisinin de çok iyi kalpli ve dürüst insanlar olduğunu biliyorum. onlarla hiçbir kavgam yok. ama özellikle Gökhan Zan’ın Hatay’ın ihtiyacı olduğu büyük vizyona sahip olduğunu kim anlatabilir bana, söyleyebilir misiniz?..
Bu arada başkanlığı artık dramatik hale gelmiş olan Özgür Özel hala arayış içindeymiş. Daha önce büyük bir akıl tutulmasıyla Hatay’da aday olarak ilan ettikleri Lütfü Savaş için anketler yaptırıyormuş hala. Galiba CHP adayını seçim olup bittikten sonra açıklamayı düşünüyor olmalı.
CHP’nin bu ülkeye bilinçli kötülük yapma komplosu içinde olduğunu Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığı döneminde düşünmeye başlamıştım. bu fikrim son günlerde daha da netleşti.
İnşallah doğru değildir ama bugünkü ülke yönetimi Hatay’da yeni madencilik ruhsatları bile vermiş. Acaba bu adımı kolayca atanlar bu haberin oralarda yardım bekleyen binlerce insanın ruhunda nasıl yaralar açabileceğini düşünmekten bile aciz mi.
CHP’nin içinde bulunduğu durumu biraz anlattım. AKP hakkında ise yeni bir şey söylemeye bile gerek yok. Onların bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının garantisidir demem yetmeli size.
Ama neyse ki Türkiye’nin dünyaca tanınmış mimar, şehir ve bölge planlama uzmanlarının, sosyolog, psikolog ve arkeologlarının, bürokrasi, hukuk, iletişim, televizyon ve yayın dünyasından isimlerin gönüllülük esasıyla bir araya gelerek kurduğu Ortak Akıl-Antakya Platformu var. Onların “Antakya’nın Yeniden İhyası için Yürütülen Planlama ve İmar Faaliyetlerine Dair Kısa bir Değerlendirme” başlığıyla yayınlanan güzel bir raporları da bulunuyor.
dediğim gibi ülkemizin gücü, bilgi birimi istenirse bu büyük işin başarılacağının en büyük garantisi. ama bu başarıya ulaştırmak için bizde son yıllarda azalmaya başlayan vicdana da ihtiyaç var. özellikle siyasilerin vicdana sahip olmaya başlaması için tavsiyem depremden sonra bölgeye gelerek dünya vicdanına seslenecek eseri için çalışan arazi sanatçısı, Saype sıfatıyla tanınan Guillaume Legros’un yarattığı iç içe geçerek tokalaşan eller eserinin hiç olmazsa bir fotoğrafına bakıp Hatay’ın ancak resmin anlattığı gibi bir dayanışma içinde vicdanların tokalaştığı el ele verdiği bir ortamla yeniden canlanabileceğini kavramaya başlaması gerekiyor.