Araştırmacı mizah yazarınız da Kennedy suikastı dosyasına girmiş, hepimize James Ellroy romanlarını okumamızı ve bir kadını takip etmemizi öneriyor.
Ben 8 yaşındayken öldürülen ABD başkanı Kennedy’yi aslında kimin öldürmüş olduğuna takanlar global bir gizli örgüt gibidirler.
bu gizli örgütün bir parçası olmak için ciddi bir komplo teorisyeni olmak ve saatler süren belge okumaya hazırlıklı olmak gerekir.
bu konuyu yıllarca inceleyen profesyonellerin yıllar süren araştırmalardan sonra yine de bir kesin sonuca varamadıkları için bu araştırmayı amatörce yapmaya girişenler bunca zahmetlerine karşı üstelik ciddi bir sonuca varamayacaklarını bilerek bir örümcek ağına benzeyen o korkunç derin devlet komplosunun labirentine yine de girerler.
Çünkü bu cinayete bir taktınız mı işin ucunu bırakabilmeniz katiyen mümkün değildir.
Hayatınızın bir bölümünde gerçeği bulamadan pes etmiş görünseniz de yıllar sonra olacak küçük bir olay sizi yeniden o zor çıkılan derin devlet labirentlinin içine, takıntılara yeniden çeker.
Geçmişte de olsa bu derin devlet labirentinin içine bir defa bulaşmış olanları yeniden tetikleyen yazıyı Ertuğrul Özkök yazdı. Sitemizde yer alan ’60 yıldır sessiz kalan koruma konuştu:Sihirli tek kurşun teorisi çökecek mi?’ yazısıyla Ertuğrul abi açılmasını arzu etmediğimiz, çünkü biz konunun içine bir defa girdiğimizde zor çıkarız, Pandoranın kara kutusunu yeniden açtı.
bu yazıyı bu cinayet hakkında derin bilgisi olan Bedri Baykam’In yazdıklarını aktardığı ‘En ünlü Fenerbahçeli, 60 yıl önceki o cinayeti anlatıyor:kardeşim sen ne biçim gizli servis ajanısın’ yazısıyla sürdürdü.
ben de bu konuya bedri Baykam kadar olmasa da takıntılıydım. şimdi ben de kendimi yeniden girmek istemediğim o derin devlet labirentine yeniden girmek zorunda hissediyorum.
baştan söyleyeyim. ben cinayetin detayları hakkında bilgili değilim. bunu çözmeye yetecek belge okumuşluğum da yok.
ben sadece bugün Bedri Baykam’a ve Ertuğrul Özkök’e belki uğraşlarında yardımcı olur diye bu konuda artık bir klasik haline gelmiş olan üçlü romanı yazmış olan bir yazarı tanıtmak istiyorum.
James Ellroy, bence okuyabileceğiniz en muhteşem yazarlardandır.
Çevrilmiş kitapları da var ama yapabilen onu mutlaka yazdığı dil olan ingilizceden okumalı. çünkü James Ellroy telegraf stili denilen yazı dilini oluşturmuştur.
kısa konuşma cümlelerinden oluşan bu dili yaratabilmek için Ellroy daima kalemle yazarak çatısını kurduğu romanı sonra bir de yeniden ele alıp romandan çıkarabileceği her cümleyi çıkararak bu telegraf yazı stiline ulaşıyor. gündelik konuşma diliyle, bağlantı cümlelerini de kullanmayarak staccato da denilen format oluşturdu.
1948 doğumlu bu büyük yazar Kennedy cinayetinin merkezde olduğu üç serilik bir amerikan derin devleti romanı yazdı. Bunlara biraz sonra geleceğim ama bu yazarı daha iyi tamanız için biraz geçmişinden bahsetmem gerekiyor. Ellroy daha çocuk yaşındayken Los Angeles’te annesi bir cinayetle öldürüldü. Ellroy hayatı boyunca katilinin bulunamadığı bu cinayete taktı. büyük ihtimalle bu cinayetin ipuçları sürerken annesine de aşık oldu.
1947 yılında Los Angeles’te Elisabeth Short adlı bir başka kadın vahşi bir cinayetle öldürüldü. katilin yine bulunamadığı bu cinayeti anlattığı kitabını The Back Dahlia’yı Ellroy 1987 yılında yayınladı ve kitabı annesine ithaf etti. Bu başlangıçtan sonra Los Angeles dörtlüsü diye adlandırılan Los Angeles romanları geldi. diğer kitapları okumamış olsanız da bazılarını filminden bilebilirsiniz: the Big Nowhere. LA Confidential. the White Jazz.
Suç coğrafyasını çözümleme kabiliyetini bu kitaplarla kanıtlayan Ellroy daha sonra Kennedy cinayetinin altında yatan derin devlet komplosuna el attı.
uzun süren çalışmalarının sonucunda elde ettikleri gerçekleri roman türünde anlattığı çalışmalarını ortaya çıkardı; American Tabloid, THe Cold Six Thousand, Blood’s a Rover.
bu kitapları üçünü de dörder kez okudum.
sonuçta anladığım eğer Kennedy derin devlet cinayetini biraz çözmeye başlayacaksak iz sürmeye galiba Dallas yerine Miami’den başlamak gerekiyor.
Küba devriminden sonra özellikle Miami’ye kaçanlar, Küba’da kumar gazinoları ile büyük çıkarları olan mafya ile ortak çalışarak Fidel Castro’yu devirmek için planlar yapıyorlar.
ABD’nin elinde başkan Kennedy aleyhine gizli doyaları bulunan FBI başkanı Hoover, CIA ile ortak çalışarak Kübada rejim değiştirmek içn çalışan bu karanlık tipleri örgütlemeye başlıyor.
Bu karanlık tiplerin derin devlet yönetiminde başlattığı Domuzlar Körfezi çıkarması başkan Kennedy’nin gereken yardımı son anda yapmaması nedeniyle başarısız olunca mafya ve kübalı karanlık tiplerin FBI ve CIA destekli, Kennedy kini oluşuyor.
bütün bu komplonun arkasında uçak şirketlerine ve film sektörüne yatırımları olan Howard Hughes tarafından yapılan finansman yardımı vardı (Martin Scorsese tarafından çekilen Türkiye’de Göklerin Hakimi (The Aviator) diye bilinen ve Hughes’i Leonardo di Caprio’nun oynadığı müthiş filmi seyretmediyseniz mutlaka seyredin)
Sağlığına takıntılı olduğu için inzivada yaşatan ve sürekli kendine taze kan nakli yaptıran Hughes mafya çevrelerinde vampir olarak biliniyordu.
James Ellroy’un çalıştığı belgeler sonunda yazdığı üç kitaptan anladığım kadarıyla Kennedy’i vurduran derin devlet koalisyonu içinde mafya, kübalı karanlık tipler, Howard Hughes ile diğer finansmancı Teamsters sendikasının başı mafya bağlantılı Jimmy Hoffa, Kennedy’nin çapkınlıkları nedeniyle ondan nefret eden eşcinsel FBI başlanı Hoover, ve CIA içindeki bir grup vardı.
Kennedy cinayeti sonrasında mafyadan ve Kübalılardan bir çok ismin öldürülmesi başkanın öldürüldüğü cinayette parmağı olan FBI ve CIAnin kendi geçmişlerini temizleme operasyonuydu.
Ertuğrul Özkök’e ve Bedri Baykam’a naçizane tavsiyem eğer bu cinayetin izini sürmeyi sürdüreceklerse işe bir kadından başlamaları ve ondan sonra Los Angeles’e geçmeleridir.
mafyanın bir kolunun lideri Sam Giancana derin devlet örgütlenmesinin tam da merkezindeydi. Metresi Judith Campell Exner ve Judith Campell olarak bilinen kadın aynı zamanda Başkan Kennedy’nin de metresi olmuş ve Beyaz Saray’da onunla yatmıştı. eğer bu ilginç kadının hayatı ile ilgili belgeler incelenirse ben Kennedy olayı ile ilgili önemli ipuçları çıkacağını düşünüyorum.
Diğer önerim de James Ellroy’un yeraltı dünyasını iyi bildiği Los Angeles’a da gitmeleri.
Orada bulunan Los Angeles Police Museum’da ilgili belgelerin ve ipuçlarının da bulunacağını ummaktayım
ben bu arada artık maalesef James Ellroy’un üçlü romanlarını beşinci kez yeniden okumaya zorunlu durumdayım.