Ekim ayında devamı çıkacak (Kütüphanemdeki İsyan) kitabımın başlangıcı olanı ‘Kütüphanemdeki sesler’ çalışmamı yaparken fotoğraflara bakmayı ve onları çözümlemeyi ayrı bir çalışma yöntemi olarak benimsemiştim.
birçok fotoğrafa üst üste ve dikkatli, konsantre olarak bakarsanız sizi kendi dünyalarına çekip size geniş ufuklar açabilir onlar. ancak bende öğrenme dipsomanisi olduğundan yani bir defa bir çalışma yöntemine başladığımda bunu dibine kadar götürmeden işi bırakamadığımdan bu fotoğraflarla çalışma yönteminin benim açımdan tehlikeli boyutu da vardı. bu da fotoğraflara bakmayı bir türlü bırakamamaktı. Internette inanılmaz boyutta bir arşivi de olan fotoğraf sanatı içinde tutsak kalıp kurtulamamaktı bunun bir yönü.
Kısa süre önce Alabama’da olduğum günlerde çevreyi bir de ünlü fotoğraf sanatçısı Walker Evans’ın gözüyle görmeye başladığımda takıntımın yeniden daha güçlü canlanmaya başladığını hissediyordum.
ilk kitabımın Paris bölümünü yazabilmek için belki binlerce Paris sokağı (buna Eugene Etget’in eski Paris fotoğrafları dahil) ve kafe hayatı fotoğrafı incelemiştim. Yakında çıkacak kitabım modern ve postmodern resim üstüne olduğundan Paris’e ek olarak New york eski sokaklarının ve yaşamının binlerce fotoğrafına da baktım.
kendimi fotoğraflara tamamen teslim etmemek için baskı altına almaya çalıştığım bu duygularım Alabama’da Walker Evans fotoğraflarıyla yeniden beni teslim aldı ama.
Büyük usta John Berger’in dediği gibi eğer bakmayı, daha da önemlisi görmeyi biliyorsanız ve sabırla bakarsanız her fotoğraf bir süre sonra sizinle konuşmaya ve kendisiyle ilgili gözden kaçabilecek detayları anlatmaya başlar. Ve ilk baktığınızda fotoğrafta göremediğiniz bazı önemli detayları görmeye, fark etmeye başlayabilirsiniz.
bu işte asıl ustam John Berger’in de bir anlamda çırağı olan Ingilizce dilinin yaşayan en büyük deneme ustası Geoff Dyer’di. Ben onun The Ongoing Moment, White sands, See/Saw ve Otherwise Known as the Husan Condition çalışmalarından fotoğraf sanatı üstüne çok şey öğrendim ve öğrenmeyi de sürdürüyorum.
Vefat ettiği gün kendisine yıllardır sırılsıklam aşık olduğumu anlatan bir yazı yazmış olduğum Janet Malcolm 1975-1981 yılları arasında New Yorker dergisindeki köşesinde fotoğraf sanatı üstüne yazdığı yazılardan yola çıkarak sonunda ‘Diane ve Nikon’ kitabını oluşturmuştur (buradaki Diana fotoğraf sanatçısı Diane Arbus’tır).
janet Malcolm konunun uzmanı değildi. sadece iyi bir fotoğraf bakıcısı olarak duygularını anlattığı yazılarıyla fotoğrafların anlaşılmasına teorik katkı yapmıştır. Malcolm’da bir fotoğraf sanatı teorisi yoktur, bir fotoğraf üzerine yazmaya başladığında elinde bir başlangıç teorisi bulunmaz sadece fotoğrafın verdiği duygularla başlar oradan da çeşitli duyguların iç bağlantılarından teori benzeri sonuçlara varır. Bu bağlamda Brian Solsis’in ‘Aparture’ dergisinin 23 temmuz 2020 tarihinde yayınlanmış olan ‘Why janet Malcolm’s Photography Criticism still Resonates’ başlıklı yazıyı okumakta yarar var.
Ronald Barthes’ın yapısalcı teoriye, semiyotiğe, marksizme, post yapısalcılığa büyük katkılarını burada tekrardan anlatmaya girişmeyeceğim. Ama onun fotoğraf sanatı üzerine Camera Lucida’sı aslında kitabı yazmaya girişmeden iki yıl önce annesinin eski fotoğraflarına bakarak onun anısına oluşturduğu gözlemlerdir. yani Barthes’in fotoğraf kitabı da son derece şahsi ve duygusal temelden yola çıkmış da olsa yine de teorik gelişmelere müthiş açık derin önermelerde bulunabilmiştir.
fotoğrafların dünyasına yine girdiğim bu dönemde (bundan sıkıntı duyduğumu sanmayın sadece bu durumun çıkışı var mı yok mu bunu şu an bilemiyorum) masada bunu yazarken bir köşede sayfaları işaretlenmiş halde Camera Lucida, the Ongoing moment, See/Saw, Diane and Nikon, Görme biçimleri ve Selected Essays of John Berger elimin altında duruyor.
ilk denemeyi dün ‘hangisi daha seksi’ yazımla yaptım ama önümüzdeki günler için bir Roy de Caravara yazısı da planlıyorum. Durumumu bilin de bunlar da nereden çıktı demeyin diye yazdım bu yazıyı.