Daha önce yeri geldiğinde deklare etmiş olduğum için belki Galatasaraylı olduğumu biliyorsunuzdur.
Bunun ötesinde Fenerbahçe’nin futbolunun ve gücünün tırmanışta olmasının Galatasaray’a ve her taraftara iyi olacağını düşünen bir taraftarım.
Hayatın her alanının kalitesizleştiği, vasatlaştırıldığı bir ülkede neredeyse tek ortak paylaşılan keyif olarak kalmış futbolda kalitenin korunabilmesinin ancak ligde bir Galatasaray–Fenerbahçe kaliteli rekabetinin var olmasıyla mümkün olduğunu birçok insan gibi ben de biliyorum.
Ancak ne yazık ki hayatımıza bir nebze renk, heyecan katma yolundaki bu şansımızı da kaybetmek üzereyiz.
şimdi durmadan ‘ortada bir komplo var. bir yapı var ve bunun da sorumlusu Galatasaray’dır’ deniyor.
bunu bilemem. Eğer bu kadar çok insan söylüyorsa o bahsedilen komplo ve yapı herhalde var olmalı diye düşünüyorum. Kesin var diyenler bile bunun nasıl olabileceğini tam anlatamadığından ben de doğal olarak bilemediğimden bu konuya girmeyeceğim.
bu yapı denen şeyin her komplo teorisinde olduğu gibi doğrulanması da yalanlaması da imkansız. çünkü komplo teorisyenleri hep gerçeklerden kendilerine uyanları seçerek alır ve bunları teorilerinin bir kanıtı olarak ileri sürerler. sonunda ortada yanlışlanması imkansız bir doğrulanamayan düşünce kalır.
dolayısıyla durum böyle olduğundan, bugün konum bu varsayılan ‘yapı’ ve Galatasaray’la değil, daha iyi durumda olmasını istediğim Fenerbahçe ile ilgili.
Başta burada bulunmasının türk futboluna iyi olacağını sandığım Mourinho ne yazık ki geldiği günden beri sorun olmayı sürdürüyor nedense.
zaten sorun olan Mourinho son Hatayspor maçı ve sonrasında verdiği demeçle sorun olmaktan çıkıp büyük bir sorunsal haline geldi.
sorunla sorunsal daima karıştırılan ve genellikle yanlış olarak birbiri yerine kullanılan iki farklı kavramdır. Kafaları daha karıştırmamak için zor kavramlar içeren açıklama yapmak yerine sorunsalın sorun kavramından daha karmaşık, çözümü daha zor konuları ilgilendirdiğini ve sorunsalın tekrarlayan ve neredeyse kurumlaşmış bir problemi ifade ettiğini ve sorunun ise tek defa olanı tanımlayabildiğini söyleyebilirim.
bu tanımlarla bakarsak meseleye Mourinho’nun Türkiye’ye fenerbahçe teknik direktörlüğüne getirilmesi kararı ‘sorundu’ diyebiliriz. ama geldikten sonra yarattığı problemler kalıcı olmaya, neredeyse kurumlaşmaya başladığından sorun sorunsala dönüşmeye başladı. Hatay maçı ve sonrası ise büyük sorunsalı resmen ilan etti bana göre.
ilk önce Mourinho’nun Hatay maçı sonrası dediklerine bir bakalım, ondan sonra devam ederiz.
“Çok iyi oynadık. Maçı başından sonuna kadar domine ettik. Yarım şans pozisyonlarda bile şanssızlık yaşadık. Çok fazla pozisyona girdik. Son paslarda iyi olamadık. 2-1 bitmesi garip. Pratik olarak iyi bir sonuç, ama 6, 7, 8 olabilirdi. Oyuncularım ellerinden geleni yaptık. Renkler farklı olsaydı maç 11’e 8 bitebilirdi. Oynadığımız lig toksik bir lig. Rakipler de bunu biliyor. Başka rakiplere karşı nasıl oynayacaklarını biliyorlar. Son iki maçta beş kırmızı kart olması gerekiyordu. Bizim oyuncularımız bunu biliyor. Gerçeği söylemekten neden korkuyorsunuz? Bu ülkede insanlar neyden korkuyor? Puan farkı sadece oynanan futboldan mı kaynaklanıyor?”
sadece bu demecin yapı bozumunu (deconstruction) yapmak bile bize sorunsalı anlama fırsatı verecektir.
Hatayspor çok zor, hatta katastrofik denebilecek sorunlarla boğuşan bir takım. Beş sakat beş de cezalısı olduğundan İstanbul’a da 10 oyuncusundan yoksun gelmiş. Fenerbahçe’nin değeri takım olarak Hataysporun neredeyse 10 bin misli kadar olmalı. Bu takım karşısında Fenerbahçe Kadıköy’de vefalı taraftarının büyük desteğiyle maçı zar zor kazanmış ve adam çıkıyor ‘çok iyi oynadık” diye utanmadan konuşabiliyor.
oysa kendisi dışında bu maçı izleyen her insan Fenerbahçe’nin iyi oynamadığını gayet net biliyor. stattaki vefalı taraftar da bunu bildiğinden o sloganları atmak zorunda kaldı ne yazık ki.
Mourinho’nun takımın iyi oynayamadığını bilmemesi sadece bu tek maçla kalsaydı bu bir sorun olabilirdi. ama her maçta durum böyle olduğundan sorunsala dönüştü. Mesele sadece yenip yenilmekle de ilgili değil, Fenerbahçe seyredene keyif veren, mutluluk sağlayan bir oyun oynayamıyor.
Mourinho aynı demecinde ‘futbolcularım ellerinden geleni yaptı’ da demiş. buna gayret ediyorlar, bu doğru, ama burada sorun oyuncunun bireysel becerisi de değil, ortada uyumlu bir takım oyunu olmaması. bunu da sağlayacak olan teknik direktör. Onca yeteneğin bir arada uyumunu o sağlamalı değil mi? problemi sorunsal haline getiren de zaten işin bu boyutu.
sonuçta, bu sorunsal nedeniyle Mourinho resmen orada olmasına rağmen Fenerbahçe şu anda teknik direktörsüz bir takım görünümünde. Mourinho bunu da varsayılan ‘yapıya’ bağlamaya çalışıyor. görünen o ki takımın birkaç transfer de yaptıktan sonra acilen yeni bir teknik direktöre ihtiyacı var. taraftarın sabrını taşırmamak bence iyi olacak.