Şimdi başlığı okuyan kötü niyetli yürekler ‘ateist olduğun içindir canım, neden olacak ki’ veya ‘içki ve yemek yazılarını artık rahat yazabileceğindendir’ gibi şeyler düşünecektir. İkisine de ‘olacak iş değil baştan aşağıya yalan’ diyecek halim yok.
Sadece sevinme nedenim gerçekten bunlar değil.
Benim için ramazan ayının bitmesinin en güzel yanı Nihat Hatipoğlu’nun düşüncelerini en az bir yıl daha duymama şansına böylece nihayet kavuşmamızdır.
Aslında Nihat Hatipoğlu’nun bu halde olmasının suçu pek kendinde değil. Bir anlamda kader kurbanı o.
Dünyada bu kadar Müslüman ülke var. ne onlarda ne de şeriat ile yönetilenlerde ramazan ayında orucun hangi durumlarda bozulacağı konusunda laik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kadar bir endişe ve korku var nedense.
Bu orucun bozulması endişe ve kaygısının vatandaşın inanılmaz boyutta olabilen saçmalama kapasitesi ile birleşmesiyle bu konudaki absürt soruları cevaplamak için çok bereketli bir piyasa oluşmuş durumda. Diyanet her soruda topa girmediğinden arta kalanlar mecburen Nihat Hatipoğlu’nun eline düşüyor.
O da gelen soru ne kadar saçma olursa olsun daima büyük bir ciddiyetle cevap veriyor.
Sonuçta ortaya sözde dini bilgiler verilen bir konuşmayla stand up komedi şovu arası bir sentez çıkmasına rağmen, sadece stand-up komedi bölümüne konsantre olmaya çalışsam bile bazen tahammülümü zorluyor bu. şimdi makul insanlar en azından bir yıl bu saçmalıktan kurtulmuş olacak.
madem bu işten bir yıl kurtulmuş durumdasın konuyu niye şimdi gündeme getiriyorsun diye sorabilirsiniz.
çünkü Hatipoğlu sonlara yakın bir programında kırmızı çizgiyi aştı ve ‘erkekler evde ne yapmalı?’ sorusunu duyunca, bugüne kadar kendisine gelen hiçbir soruyu saçmalamayın demeyip ciddi ciddi cevaplamaya çalıştığından bu soruyu soranlara da ‘bu sizi neden alakadar ediyor ki’ demekle yetineceğine yine bazı cevaplar verdi.
Yeri geldiğinden konuya bir dipnot koymalıyım. Ben kadına nasıl davranılacağını kendi başına düşünemeyen ve başkasından tavsiye almadan doğru davranamayan erkeklerden prensip olarak tiksinirim.
bundan sonra soruya Hatipoğlu’nun verdiği cevaplarla devam edeceğim.
Ancak baştan bu cevaplardaki derin bilgeliğe, bilgi birikimine ve olağanüstü denebilecek duygu yoğunluğuna dikkat çekmek istedim.
Hatipoğlu ‘Erkek bir kere eşine yardım etmeli’ diye söze başladı.
Bilgelik düzeyi nasıl yüksek, dediğim gibi değil mi? sadece bu cümle bile ondaki muhteşem bilgi hazinesini ortaya koyuyor.
‘Elbisesini gerekirse kendi temizlemeli, ütülemeli. Kendi söküğünü dikebilmeli. Gerekirse kahve pişirip eşine ikram etmeli’ dedi sonra da Nihat Hatipoğlu.
kahve pişirip ikram etmek mi? Bence bu adam bilge olmakla kalmıyor gizli bir feminist de oluyor galiba!
sonra Hatipoğlu sözlerine şöyle devam etti: ’Ev işleri ağırlaştığında yükü paylaşmalı, eşi rahatsızlandığında onunla ilgilenmeli. Erkek aileyi ilgilendiren konularda da mutlaka karısına danışarak karar almalı.’
vallahi ben eşi rahatsızlandığında bir erkek onunla ilgilenmeli fikrini nasıl bu kadar cesur söyleyebildiğini doğrusu takdir ettim. bunu ondan duymadan kendi başına düşünemeyen erkeklerden de yine derin biçimde nefret ettim.
görüldüğü gibi Hatipoğlu ’sıcak duş yaparken havada oluşan su damlacıklarından biri kazayla ağzıma girerse orucum bozulur mu?’ türünden sorulara cevap vermekle kalmıyor, modern dünyada kadın erkek ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda da son derece önemli, derin şeyler söylüyor .
Bu arada Hatipoğlu’nun kadın erkek ilişkisi hakkında derin bilgelik içeren görüşlerini ‘sen bunları biliyor muydun’ notuyla Ertuğrul Özkök’e de gönderdim.
Kendisinden bu ana kadar net bir cevap alamadım…