Hayatımda ‘ben demiştim’ cümlesini kullanmaktan hep kaçınmaya çalıştım. Bana sevimsiz gelen bir cümle o, söyleyeni de sevimsiz bulurum.
ama buna rağmen ilk ve büyük ihtimalle son olarak şöyle genele doğru bir ‘Ben size demiştim’ demek zorundayım.
Suriye’deki gelişmeler başlayınca ben bölgede İngiliz istihbaratının yoğun bulunduğunu, bunu bizzat abd ulusal güvenlik danışmanının CSIS adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada açıkladığını ve hatta Golani’nin de ingiliz gizli servisiyle bağlantılı olabileceğini yazmıştım.
bu düşünce nedense birçok insanı sinirlendirdiydi. Bu kadar sinirleneceklerse ben de söylemem olur biter diyerek susmuştum. Gerçi benim sustuğum önemde ingilizce kaynaklarda Golani’nin giymeye başladığı takım elbisenin kimin tarafından alınıp ona verildiği (Harrods mağazası iddiası vardı) medyaya nasıl ve ne konuda konuşacağını ona hangi ajanın söylediği, üstelik ajanın adı da açıkça verilecek yazılmıştı ama ama ben bunlarla ilgilenmedim. Çünkü Golani’nin kimin ajanı olduğu beni artık alakadar etmiyordu. casus romanları tutkuma rağmen durum böyleydi.
ben casus romanı okumaya takıntılıyım. casus romanlarının neredeyse profesyonel düzeyde bir okuyucusuyum. John le Carre takıntım da olduğundan ingiliz gizli servisini CIA’den daha çok merak ederim. MI-6 hakkında bulabildiğim her yazıyı merakla okurum. bu yüzden casuslar dünyasının james Bond’da anlatıldığı gibi, güzel kadınlar ve doğru karıştırılmış martinilerle dolu olmadığını ve çizgi film gibi fantastik maceralar içermediğini biliyorum. o hayat çok daha sıkıcı ve tek düze de olabilir, endişesinin bol olacağı da kesin ama bize Carre’nin anlattığı gibi iyi casus aslında karşısındakinin olası hamlelerini iyi analiz eden bir tür satranç oyuncusu ve geleceğe yönelik iyi analiz edilmiş planlar yapabilen insandır.
James Bond’lar var tabii ki o dünyada, olması da gerekiyor, ama bence daha önemlileri Le Carre’nin karakteri Smiley gibi gözlüklü, fit olmayan, çok okumayı seven, dünya ve ilgilendiği konular üzerinde düşünebilen beyaz saçlılarıdır o dünyanın.
ingiliz gizli servisinin bölgemizde daha önce neler yaptığını artık herkes biliyor olmalı. tarih kitapları yazdı olan biteni. Gertrude Bell gibi filmlere konu olmuş enteresan hayatlarını ve çalışma biçimlerini artık alfabeyi sökmüş olan herkes biliyor.
bugün yaşadıklarımızın tarihi ileride yazıldığında veya iyi bir yazar tarafından romanlaştırıldığında kimin ne yapmakta olduğu çok daha iyi anlaşılacak bence.
son olarak harika roman konusu olabilecek yeni bir bilgi çıktı ortaya. ingiltere merkezli Ukdeclassified adlı kuruluş suriye hakkındaki bazı gizli bilgileri halka açık hale getirdi.
açıkladıkları 1992 yılındaki istihbarat raporuna göre “Lady Macbeth” lakabıyla anılan Esma Esad İngiliz istihbarat servisleriyle sıkı iletişim halindeydi.
1998 yılından bir belgeye göre ise Esma Esad’ın Beşar Esad ile evlenmesi romantik bir ilişki değilmiş. İddiaya göre ikili İngiliz istihbaratının hazırladığı bir plan çevresinde tanışarak evlenmiş.
Esma el-Ahras’ın ayrıca İngiliz-Suriye Dostluk Derneği aracılığıyla Suriye rejimi ile İsrail arasında iletişim kurduğu ve arabuluculuk yaptığı da ortaya çıkarıldı.
bütün bunları okuyunca ‘bana isteyen kızacaksa kızsın, eğer bu açıklananlar doğruysa bunu yapmayı düşünebilenlerin bile bugün Golani ile ilişkiye geçmesi çok uçuk bir düşünce mi yani’ diye de düşündüm.
14 Ocak 2025 - Seksin Kısa Tarihi kitap adıyla dalga geçenlere son ve kesin cevabımı bugün veriyorum
13 Ocak 2025 - Suriye’de Lady Macbeth kod adlı İngiliz ajanı
12 Ocak 2025 - Seksin Kısa Tarihi’ni yazmaya başlamadan önce
11 Ocak 2025 - Trump’ın evanjelik büyük savaşı gerçekten de komplo teorisi mi?
10 Ocak 2025 - Trump’ın ‘Türkiye Suriye’yi aldı’ lafı bizim için güvenlik tehdididir