Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?

23 Aralık 2024

Tanıdığım konuştuğum bütün tecrübeli yabancı ulusal güvenlik yazarları bugünlerde sadece tek bir konuya konsantre gibiler.

hepsinin ortak dediği şu: İlk kez israil ve türkiye güçleri bugün bir ülkenin  topraklarında karşı karşıya gelmek ihtimali içindeler. üstelik karşı karşıya gelinme ihtimali olan  ülke suriye gibi devlet kurallarının. kurumlarının  henüz çalışmadığı bir ülke. 

bu durumun ne kadar büyük potansiyel tehlike içerdiğini inşallah hem israil  hem Türkiye hem de dünya bir an önce görür ve bunun olmaması için gereken tedbirleri alır.

Yazının sonunda söylemem gerekeni şimdi söyleyeyim de sonra devam ederim.

ne İsrail’in ne Amerika’nın ne de dünyanın bu tehlikeyi göreceği filan yok. bu nedenle yanıbaşımızda oluşmakta olan tehlikenin büyümemesi için gereğini yapabilecek tek ülke biziz.

hatta israil ve Amerika bu tehlikeyi görüp bir şeyler yapmak yerine Türkiye ile İsrail’in  çatışmasını gerçekleştirmek için davranıyor gibiler.

***

tehlikenin neden büyük olduğunu ve Amerika ile İsrail’in bunu neden aktif biçimde istemekte olduğunu, Trump’ın Türkiye hakkındaki övücü sözlerinin onların bu tehlikeli stratejisiyle nasıl uyumlu olduğunu biraz sonra anlatacağım ama ilk önce bazı konuları açıklamalıyım.

***

Bu tehlike hakkında bir uyarı yapmak için kendimi neden yeterli gördüğümü yazıyı okuyacakların anlaması gerekiyor.

ben Clinton’un başkanlığı döneminde dört yıl daha sonra da Trump’ın başkanlığında dört yıl yani toplam 8 yıl Washington’da gazeteci olarak çalıştım.

Washington’da görevli olan her yabancı muhabir için Amerika’nın kendi ulusal güvenliği açısından muhabirin  ülkesiyle ilgili ne yaptığını neleri planladığını anlayıp yazmaktır.

ABD’nin başkentine ilk gittiğimde çok şanslıydım, çünkü yanımda Sedat Ergin gibi gazeteciliği abd devlet kurumlarında bile saygıyla anılan bir dev vardı. onun benden önce (oval ofiste Reagan ile görüşmek gibi) büyük başarıyla yaptığı işi devralacaktım. biz ikimiz arkadaş olduğumuzdan Sedat bana büyük iyilik  yaptı ve kendisinin yıllar içinde oluşturduğu bütün kaynaklarıyla beni tanıştırdı. hatta bir çoğunu ikimiz birlikte ziyaret ettik ve konuştuk. (Sedat’ın bu konuda duyarlılığı olabileceğinden şunu söylemeliyim.:bu yazıda varacağım hiç bir sonuçla, hiç bir düşünceyle Sedat’ın uzaktan yakından ilgisi yok)

***

açıkladığım işin doğası gereği ben uzun yıllar boyunca Washington’daki ulusal güvenlik camiasının içinden konuştuğum insanlar oluşturdum. konuştuğum bu kaynaklar içinde tabii ki devlet görevlleri de vardı. Onların görevlerinin bir parçası da sorduğum sorulara verdikleri cevaplarda Amerika’nın çıkarları için yalan söylemek de bulunuyordu. 

Ama eğer siz yalan söyleneceğini biliyorsanız ve eğer biraz tecrübeniz de varsa o yalanlar içinden gerçekte neler olup bittiğini ayıklayabilirsiniz.

Daha güvenilir kaynaklarım düşünce üretim kurtuluşlarının bazılarında Türkiye ile ilgili çalışanlardı. 

bilmiyor olabileceklere anlatayım: Washington’daki ABD’li düşünce kuruluşları amerika devleti içindeki bilgi akış hiyerarşisinin en altında yer alırlar. Örneğin Pentagon Türkiye hakkında br şey planlıyorsa ilk önce bunu düşünce kuruluşunun türkiye masasına sorar ve orada yorum oluştuktan sonra bu daha yukarıda yer alan birimlere gider ve en sonunda CIA’deki  ilgili birim görüşünü oluşturur ve Pentagon’a sunar. devlet içindeki bu hiyerarşik bilgi akışı tabii ki çok gizli  kalması gereken işlerde çalıştırılmaz.

ancak çalıştığım sürece benim asıl en güvendiğim kaynaklar Washington’un tecrübeli Amerikalı ulusal güvenlik yazarlarıydı

baskentte bu camia içinden bir kaç arkadaşınız olabilirse haber takibi açısından işiniz çok kolaylaşabilir.

Hepimiz endişeliyiz

Suriye’de olan bitenler hakkında son günlerde yurt dışından kiminle konuştuysam son derece endişeliler.Benim endişem tabii ki onlardan çok daha fazla. Hatta çok korktuğumu da söylemeliyim.

Ben çalışma yıllarımın hiç birinde bu kadar fazla ülkenin istihbarat servisinin aynı anda, aynı yerde,  aynı  konuya odaklanmış olduklarını görmedim. Anladığım kadarıyla Suriye sahası aklınıza gelebilecek tüm istihbarat servislerinin şu anda oyun alanına dönüşmüş durumda.

Ben hemen sınırımızın yanıbaşında durum böyle olduğundan gizli servislerinin  doğası gereği bundan Türkiye açısından çok güzel sonuçlar çıkabileceğini düşünemiyorum.

Trump neden öyle konuştu?

Durum genelde böyleyken şimdi esas konuya gelebiliriz. Trump neden durup dururken Türkiye ve cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında bu kadar çok güzel laflar etti bunu geçekten anlamamız gerekiyor.

yine tecrübemle ben bir devlet başkanı başka devlet başkanı hakkında birden güzel laflar etttiğinde otomatikman şüpheye düşerim.

Eğer güzel konuşan bu devlet başkanı Amerikan ise şüphem iki misli artar. çünkü devletin ilgili birimlerince yazılmış olan o metnin bir çok anlamı aynı anda taşıdığını bilirim.

ve eğer konuşan bir de  Donald Trump ise onun daha önce kendisine Malignant Narcism (kötü huylu narsizm) teşhisi konmuş, kendinden başka kimseyi sevemeyen bir megaloman  olduğunu bildiğimden güzel laflarının asıl anlamını anlamaya daha da önem veririm.

***

konuştuğum bütün kaynaklar ve ben Trump’ın bu lafların Amerika ve İsrail’in ortak tehlikeli stratejisinin bağlamında söylendiğini düşünüyoruz.

Amerika Suriye’de şimdi ve gelecekte olacak her gelişmenin sorumlusu olarak Türkiye’nin  görülmesini istemekte.

peki Amerika bunu şimdi neden istiyor?

çünkü ileride Suriye toprağından İsrail’e yönelik kötü niyetli bir girişim örneğin bir terörist saldırı olursa bu da Türkiye sorumluluğunda gösterilecek ve İsrail ile Türkiye’nin savaşa kadar gidebilecek bir şekilde karşıya gelmesini sağlanacak.

Trump bunu neden istiyor olabilir? 

Belki biliyorsunuzdur ben burada ve daha önce bir çok farklı yayında nerdeyse 30 yıldır bölgemize yönelik  Amerika’da bir evanjelist  tehditin oluşmaya başladığını yazıp uyarmıştım

ABD derin devleti içinde  neoconlar ile evanjelistler arasında uzun süredir sürmekte olan güç savaşını sonunda, Trump’ın ikinci defa başkan seçilmesiyle evanjelistler kazanmış görünüyor.

Başkan Trump’ın etrafını sarmış olan bu insanlar bölgemizde Türkiye ile İsrail’in arasında bir savaşın çıkmasını kendi inançları doğrultusunda istiyor ve bunu teşvik de ediyorlar. çünkü bu savaşın daha sonra hem İsrail’in  büyük zaferiyle sonuçlanacak hem de İsa’nın mesih olarak  dünyaya dönmesini de  sağlayacak Armageddon’u (kıyamet savaşı) getireceğine inanıyorlar.

İşte ben bu yüzden korkuyorum. ABD’nin çok tehlikeli  bir oyun içine girdiğini ve israil ile birlikte çılgınlıklar yapabileceğini görüyorum. Suriye toprağında İsrail ile karşı karşıya gelmemiz ihtimali  benim için korku kaynağı çünkü işin içinde evanjelist  çılgınlığın da olduğunu biliyorum  

(dikkat ettiyseniz tüm yazı botunca sınırımızdaki PYD/YPG tehdidinden bir kelime bile bahsetmedim. o konu tek başına yazılmalıydı ve bunu da yarın yapmayı düşünüyorum)

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.