Beş büyük sosyal medya platformunun CEO’su geçen çarşamba günü ABD Kongresi’nde çevrimiçi çocuk güvenliği başlıklı bir oturumda ifade verdi.
Duruşma yaygın medyada genellikle “Meta CEO’su Mark Zuckerberg özür diledi” üst başlığıyla yer aldı.
Bana sorarsanız Mark Zuckerberg’in özür dilemesinin haber değeri yoktu. Çünkü bu tip duruşmaları düzenli takip edenler bilir ki Zuckerberg sürekli özür diliyor. Google’da Türkçe veya İngilizce olarak “Zuckerberg özür diledi” diye arama yaparsanız bunu hemen fark edebilirsiniz.
ABD’de hemen her yıl en az bir kez özür dilemesi bir yana, Avrupa Parlamentosu’nda bile bir vesileyle özür dilemişliği var. Bu nedenle bence o duruşmada asıl haber Zuckerberg’in özürü değil oturuma üstünlerinde “Ben 270 dolardan daha değerliyim” yazılı tişörtlerle çıkan çocuklardı.
Bu ifade Facebook’un daha önce basına sızan 2018 yılına ait dahili e-postalarında “13 yaşındaki bir çocuğun platform için 270 dolar değerinde” olduğunun ifade edilmesine bir göndermeydi.
Yani benim başlıkta kullandığım “değer biçilse” varsayımı aslında varsayım değil, olgu.
O yaşlarda platform kullanan bir çocuğunuz varsa ona o değer halihazırda biçilmiş durumda. Çocuğun toplanan verileri ve ileriye doğru vaat ettiği potansiyel bu.
Dünya üzerinde o yaştaki çocukların tümünün sayısını düşünürsek bu 270 dolarların nasıl bir yekûn oluşturacağı malum. Bu da çocukları platforma çekme ve onları orada mümkün olduğunca fazla tutma hedefi için önemli bir motivasyon.
Bunun da bedelleri oluyor tabii; psikolojik rahatsızlıklar, intiharlar, şiddet, zorbalık gibi.
İşte ABD Kongresi’ndeki senatörlerin “elinizde çocuk kanı var” gibi ağır ifadeler kullanması (Başkan Biden da bu çizgide) ve CEO’ları sık sık ifadeye çağırmaları da konuyla ilgili şikayet ve somut örneklerin artmasıyla ilgili.
Bu alanın daha sıkı şekilde düzenlenmesi yani çocuklara ayrılmış hizmet sunulması ve platformların daha fazla sorumluluk alması için bir mücadele bu.
Tabii Zuckerberg özür diledi ve manşetlere öyle yansıdı diye bütün faturayı ona kesmek de insafsızlık olur. Nihayetinde ifadeye çağrılan beş farklı platform CEO’su var.
Konuyu biraz somut örneklerle ele alsak nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacak.
Senatörlerin bu kadar öfkeli olduğu oturuma katılan ailelerden biri 12 yaşında hayatını kaybeden Todd Minor’un ailesiydi örneğin. 2019 yılında günlük bir saatlik ekran süresini kullanmak için TikTok’a giren küçük Todd platformdaki “bayılma meydan okumasına” katılmış ve kendini boğarak can vermişti.
Bu meydan okumanın (challenge) özü çocukların kendilerini bayılma sınırına kadar nefessiz bırakmasına ve o noktadan sonra bir adrenalin patlaması oluştuğunda da bunu filme almasına dayanıyor.
Bu meydan okumadan ölen tek çocuk Todd Minor değil. 2020 yılından bu yana en az 20 çocuğun bu akım sonucu öldüğü tahmin ediliyor.
Bu ölümcül oyunun yaygın sosyal medya öncesine de uzanan bir tarihi var. 2008 yılında moda olduğunda da sosyal medyadan bağımsız şekilde 82 çocuğun hayatını kaybetmesine yol açtığı biliniyor. Sosyal medya ile çok daha büyük yaygınlık kazanıyor tabii.
Söz konusu oturumda ifade verenlerden biri de Snapchat CEO’su Evan Spiegel’di. Onun konu başlıklarıysa çocuklara yönelik cinsel sömürü ve platform üzerinde gerçekleşen uyuşturucu trafiğiydi.
Bununla ilgili Snapchat’e açılmış davalar vardı. Çünkü platformun bazı özellikleri onu uyuşturucu satıcılarının gizlilik ihtiyacına cevap verir hale getiriyor.
Snapchat üzerinden bağlantıya geçtikleri kişilerden fentanil içeren uyuşturucu hap temin eden çocukların ölümüyle ilgili bir düzineden fazla vaka tespit edilmiş durumda.
İddia şu: Snapchat’in kaybolan mesajlar özelliği çocukların ve uyuşturucu satıcılarının gizlilik içinde alışveriş yapmasını teşvik eden bir ortam sunuyor. Böylece geride iz kalmıyor ve fiziksel zorluklar taşıyan alışveriş kolaylaşıyor.
Öyle ki, kullanıcıların cihazlarından 24 saat içinde silinen bu mesajlar bir süre sonra Snapchat sunucularından da siliniyor. Snapchat bu iddialara itiraz ediyor tabii. Çocukları takip etmenin ebeveynlerin sorumluluğu olduğunu söylüyorlar.
Bununla birlikte Evan Spiegel bu oturumda hem ailelerden özür diledi, hem de belirli yasa dışı uyuşturucu kaçakçılığı olaylarını Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi’ne bildirmelerini gerektiren Cooper Davis Yasasını onaylamayı kabul etti.
Bu duruşmayla ilgili ifadeleri okurken burada tartışılmasa da eski bir yazımda işlediğim İngiltere’de yaşanan acı bir olayı hatırladım.
Şöyle ki, İngiltere’de 14 yaşındaki Molly Russell başta Instagram olmak üzere sosyal medya platformlarında intihar, depresyon, kendine zarar verme ve kaygıyla ilgili pek çok içeriği görüntülediği tespit edildikten sonra 2017 yılında kendini öldürmüştü.
Molly’nin ölmeden altı ay önce Instagram’da kaydettiği, beğendiği ve paylaştığı 16 bin 300 parçadan 2 bin 100’ü intihar kendine zarar verme ve depresyonla ilgiliydi.
İngiltere’deki o duruşmaya da Meta’nın Sağlık ve Esenlik’ten Sorumlu Başkanı Elizabeth Lagone katılmıştı. Lagone, Molly tarafından görüntülenen içeriğin bir kısmının o sırada Instagram kurallarını çiğnediğini kabul etmiş ve Instagram kurallarını ihlal eden içeriğin engellenemeyip Molly’e gösterilmesi yüzünden açık bir özür dilemişti.
Konunun “sosyal medya çocuklara zarar veriyor” gibi yuvarlak ifadelerle geçiştirilmesinden rahatsızım. Bu nedenle detaylar biraz can sıkıcı da olsa somut örneklerle anlatmak istedim.
Henüz platformları sorumlu tutup dava açma bilinci yerleşmedi, ama Türkiye’de de sosyal medyada maruz kaldığı içerikten ötürü kendilerine veya başkalarına zarar veren çocuklar olduğu tahmini abartılı olmaz.
Bir olay olduğunda sosyal medya platformlarında hemen birileri yargılanıp hüküm veriliyor ya hani, işte öyle bir durumda sosyal medyanın kendisinin de sorumlu olabileceğini unutmamak gerekiyor.
Biz ‘sosyal medya düzenlemesi’ deyince en az çocukların güvenliğini konuşuyoruz oysa. Onun yerine hep “platformlara sansür gelecek mi, dezenformasyon yayanlar tutuklanacak mı” gibi daha acil konularımız oluyor. O aciliyete diyeceğim bir şey yok elbette. Ancak her çocuğun elinde bir telefon varken çocukların çevrimiçi güvenliği konusu nasıl bu kadar az gündeme geliyor onu da çok anlamıyorum.
Başka örneklerle daha önce de yazdım; tekrara düşmekten çekinmeden hatırlatmaya devam edeceğim.
20 Kasım 2024 - Sanki başka bir çağdan gelen umut reçetesi: Federer’in Nadal’a veda mektubu
13 Kasım 2024 - Biraz da “Gayrisafi Milli Mutluluk”tan söz etsek mi?
10 Kasım 2024 - Hani Kamala Harris etkileşim şampiyonuydu, ne oldu bizim Vahşi 25’liklere?
6 Kasım 2024 - Muhalif siyasetçiler Jose Mourinho’nun maç çıkışı açıklamalarından ne öğrenebilir?