Emirhan Delibaş genç bir futbolcu. Beşiktaş’ta oynuyor. Önce bir sosyal medya flört uygulamasındaki hesabına (Bumble) ait olduğu iddia edilen bir ekran görüntüsü dolaşıma giriyor. Çok geçmeden Beşiktaş kulübünden hiçbir detay barındırmayan bir resmi açıklama geliyor. Emirhan Demirbaş ile karşılıklı anlaşılarak sözleşme feshedilmiş.
Burada herkesin aklına şu iki basit soru gelebilir.
Birincisi, aynı söylenti ilk 11’de kendine yer bulan ve daha gelecek vaat eden bir futbolcu için çıksa yine aynı uygulama yapılabilir miydi? Sözgelimi Semih Kılıçsoy’un Bumble hesabı çıksa vaziyet ne olurdu?
İkincisi, bir profesyonel futbolcu bu kadar açık bir flört sitesi hesabı açabilir mi, yani Emirhan Delibaş’ın ilk anda iddia ettiği gibi bunun onun adına açılmış bir sahte hesap olma ihtimali var mı?
Benim de taraftarı olduğum Beşiktaş kulübü henüz bu konuda şeffaf bir açıklama yapmadığı için bunları bilemiyoruz. Ancak şunu görebiliyoruz. Bu, maliyeti çok yüksek olmayan bir algı çalışması gibi duruyor.
Böylece net ve sert bir hareketle başta diğer futbolculara, sonra da bütün kamuoyuna bir mesaj veriliyor. Ardından bunu Beşiktaşlılık değerleriyle özdeşleştiren kimi açıklamalar da gelebilir.
Maliyeti düşük dememin nedeni konunun zaten kadroda yer bulamayan, muhtemelen kulüpte geleceğini görmedikleri bir oyuncuyla ilgili olması.
Peki sosyal medyada böyle bir algı oluşturmak, mesaj vermek serbestken futbolcunun bir flört uygulamasında hesabının olması niye bu kadar büyük suç? Sosyal medyada karşılıklı ‘algı yapma derbileri’ sürerken bir oyuncunun da sosyal medya ile içli dışlı olması daha eğitici bir cezayla bitemez miydi? Bunun yerine futbolcunun iptaline neden olacak bir ceza vermek Beşiktaş değerleriyle ne kadar uyumlu? Tüm bunlar tartışılabilir ama benim bu yazıdaki derdim daha genel.
Emirhan Delibaş’ın adının karıştığı tarz olaylara literatürde “dooced” deniyor. Güncel sözlüklere bakarsanız anlamı, internet paylaşımı nedeniyle işten atılmak.
Kelime bu anlamı dooce.com sitesinde geçen bir olay nedeniyle kazanmış. Çünkü siteyi 2001 yılında kuran blog yazarı Heather Armstrong işiyle ve iş arkadaşlarıyla ilgili hicivli hikâyeler yazdıktan sonra işinden kovulduğu bilinen ilk çalışan.
İşinden kovulmasına neden olan blogunun popülerlik kazanmasıyla kamusal bir figür haline geliyor. Ünlü bir etkileyici ve bu türün ilk örneklerinden olarak iyi paralar kazanıyor. Bu nedenle kovulmak ve blog yazarlığındaki hüneri ona yepyeni bir kariyer sağlıyor yani. Blogunun 2010 yılından itibaren düşüşe geçmesi ve bazı kişisel problemleri sonradan depresyona girmesine neden oluyor. Geçen yıl mayıs ayında kayıtlara intihar olarak geçen bir ölümle hayata veda ediyor. Ardında da işte ‘dooced’ diye bir kavram bıraktı.
Bu olay ışığında bence asıl tartışmamız gereken koskoca şirket ve kurumların böyle durumlarla karşılaştıklarında davranma biçimi.
Eğer çalışanların tüm özel hayatlarında ve sosyal paylaşımlarında bir kurumu temsil ettiği düşünülüyorsa, bu ne kadar insan haklarına uygun?
Çalışanların sosyal medyada kamuya açık paylaşım kuralları ve kısıtları olacaksa bunlar ne kadar biliniyor?
Standartlar nasıl konuyor, üzerinde nasıl uzlaşılıyor ve bununla ilgili yeterli kurum içi eğitim veriliyor mu? Veriliyorsa bu eğitimler güncel mi?
Eğitim sistemimizde dijital medya okuryazarlığı derslerinin yetersizliği zaten biliniyor. Kaldı ki bugün kurumlarda yönetici pozisyonunda çalışan insanların çoğu temel eğitimini sosyal medya çağı öncesinde aldı.
Kurallar ve kısıtlar varsa bile insanların bunu uygulama konusunda eğitimleri tartışılır. Büyük şirketlerin kendi işleriyle ilgili eğitime önemli bütçeler ayırdığını biliyorum. Ancak sosyal medya kullanımında, popüler isim ve yaklaşımların uzağında standartlar belirleyerek eğitimin verildiği konusunda şüphelerim var.
Dahası her kural bununla ilgili bir örnek olay yaşandıktan sonra mı şekilleniyor? Örneğin Beşiktaş “Biz altyapılardan itibaren bu çocuklara bunun eğitimini verdik, standartları ve kuralları koyduk. Emirhan Delibaş hepsini bildiği halde bunlara uymadı” diye açık ve şeffaf bir şey söyleyebilir mi? Yoksa, bu durum herkese mesaj verilen tekil ve belirsiz bir olay olarak unutulup gidecek mi?
Birkaç yıl önce Türkiye’de bir uçuş görevlisinin sosyal medya paylaşımı nedeniyle işinden atıldığı bir olayı hatırlıyorum. O uçuş görevlisinin dijital medya okur yazarlığıyla ilgili bilinçsizliği sadece kendisiyle mi ilgiliydi?
Her yöneticinin cevaplaması gereken çok soru var burada.
Emirhan Delibaş’ın hesap açtığı iddia edilen Bumble uygulamasından kimi haberlerde Tinder olarak bahsedilmiş. Tinder bu tarz uygulamaların jenerik ismi gibi olduğundan bu normal. Ancak aynı değiller. Bumble’ın farkları var.
Tinder’ın kurucu ortağı Whitney Wolf Herd’ün Tinder’dan ayrıldıktan sonra kurduğu uygulama kadınlara öncelik veriyor. Herd’ün Tinder’daki ortağı Justin Mateen’e bir cinsel taciz ve ayrımcılık davası açtıktan sonra şirketten ayrıldığı ve Bumble’ı kurduğunu bilmekte fayda var.
Kurucusu da kadın olduğu için kadınların güvenliğine özellikle önem verdiğini söyleyen bir platform Bumble. Örneğin kadın ve erkek arasında bir eşleşme yaşandıktan sonra ilk mesajı sadece kadınlar atabiliyor.
Yine Tinder’dan farklı olarak BFF ve BIZZ gibi alt özellikleri de var. BFF, flört ve seksten bağımsız olarak sadece arkadaş bulmak için sunulan bir özellik. Bir şehre yeni taşınanların özellikle denemesi tavsiye ediliyor. BIZZ ise iş bağlantısı kurmak için.
Beşiktaşlı yöneticiler bu farkları biliyor mu bilmiyorum. Zaten hesabın gerçekten Emirhan Delibaş’a ait olup olmadığı hakkında bile net bir açıklama yok. Olay büyürse Beşiktaş’ın çıkıp “sözleşmeyi feshetmemizin flört uygulamasıyla hiç ilgisi yok” demesi bile olası.
Emirhan Delibaş’ın babasının Samet Aybaba hakkındaki dünkü sert açıklamalarından sonra bu olayın burada kalmayacağı da belli oldu. Belki siz bu yazıyı okuduğunuz zaman yeni açıklamalar gelmiş olur.
Gerçek ne olursa olsun, bu örnek olay bir alarm olarak ele alınabilir. Kurumların “dooced” kavramıyla ilişkisi, çalışanlarının sosyal medya kullanımıyla ilgili standart belirleyip karşılıklı uzlaşılması ve eğitiminin verilmesi açısından.
“Emirhan Delibaş flört sitesinde hesap açtığı için Beşiktaş’tan uzaklaştırıldı” denip de geçilebilirdi.
Öyle deyip geçemediğimiz için yazıyoruz zaten.