Tam da Paris Olimpiyatları başlarken nur topu gibi bir kriz: A Milli Voleybol Takımı oyuncumuz İlkin Aydın iki yıl kadar önce katıldığı bir programda bir yorum yapmış. Buradan yabancı uyruklu oyuncuların Türk vatandaşlığına geçip milli takımda oynaması yani devşirme usulüne karşı olduğunu anlıyoruz. Hatta videoda bir Kübalıdan bahsedildiği için bunun Melissa Vargas olduğu da açık.
Video 2022 yılında yayınlanmış. Bu sırada Vargas henüz milli takımda oynamıyor. Çünkü 2021 yılında Türk vatandaşlığına geçip statü gereği iki yıl beklemesi gerekiyor.
İlkin Aydın belki tecrübesizliğinden belki de dobralığından artık ne yorarsanız yorun, garip bir açıklama yapıyor. “Takımımda bir Kübalı değil, bir Türk vatandaşı görmek benim daha çok hoşuma gider” cümlesi bu açıklamanın kreşendosu.
Sonra Vargas’ın statü gereği bekleyeceği süre doluyor. Takıma 2023’te dahil oluyor. Ardından başarılar geliyor. Melissa Vargas tartışılmaz bir konum kazanıyor. İlkin Aydın için oldukça zor bir durum. Yine de o video, başarının her şeyin üzerine çektiği perdeyle görünmez oluyor. Yani öyle bir anda böyle ortaya çıkıp gündem olmuyor.
Ancak ilk iletişim krizinde, üstelik bizim için çok önemli olan 2024 Olimpiyat Oyunları öncesinde servis ediliyor.
Haliyle başlıktaki soru geliyor: İlkin Aydın’ın iki yıl önceki videosu neden şimdi servis ediliyor? Bunu yapanlar kim?
Bu videoyu aslında kim servis etti?
Başlıkta da söylediğim gibi bu soruda bir yanlış var. Bu video şimdi servis edilmedi. Bu video zaten internet ekosistemindeydi ama uyuyordu. Ortaya çıkacağı en doğru ânı bekliyordu.
Bu olayda pasörlüğü, varsa A Milli Voleybol Takımı’nın veya Voleybol Federasyonu’nun iletişim ekibi yaptı. Çünkü son anda neden Tuğba Şenoğlu İvgin’in kadrodan çıkarılıp İlkin Aydın’ın kadroya dahil olduğunu açıklayacak bir iletişim yapmadılar.
İşte yapılamayan bu iletişim “uyuyan videoyu” uyandırdı. Eğer iletişim ekibi önceden haberdar edilmediyse de burada servisi, ilgili iletişim ekibini es geçen yöneticiler yapmıştır.
Burada iş akışı önce iletişim, sonra eylem olmalıydı. Onun yerine önce eylemi gördük. İletişimi görmedik. Çok yazık.
Santarelli ne dedi, gerçekte ne oldu?
Üstelik yine internet ekosisteminde uyuyan başka bir açıklama vardı. Koç Daniele Santarelli’nin Milletler Ligi davam ederken konuk olduğu 4Bir4Bir’in Youtube kanalında “Öncelikle iyi biri sonra da iyi bir koç olmak istiyorum. Bence bir oyuncuyu çağırıp bir haftadan sonra o oyuncuyu eve göndermek doğru değil. Bu ‘Sana şu an ihtiyacım var. Sana artık ihtiyacım yok.’ demek gibi” sözleri vardı.
Şimdi böyle önemli bir turnuva öncesinde son anda Tuğba’yı gönderip İlkin’i çağıran Santarelli neden ‘kötü biri’ olmayı tercih etsindi ki? O zaman bu kararı Santarelli vermemiş olabilir miydi? Peki kim vermişti?
Hemen dedikodu ve komplo kazanları kaynamaya başladı. Futboldan alışık olduğumuz “lobi” tartışmaları işte. Doğrudur, yanlıştır; lobi vardır, yoktur. İşin hiç o kısmında değilim. Onları spor kamuoyu tartışsın.
Benim burada altını çizmek istediğim şu: Bu bir iletişim faciası.
Böylesi umutlu olduğumuz ve iyi giden bir takımın üstüne sırf iletişim bilmediğimiz için gölge düşünce insan üzülüyor.
Sorunlarını çoktan hallettiğini düşündüğüm İlkin Aydın ve Melissa Vargas etkilenmez belki ama yine de tedirginlik verici bir krizle başlıyoruz turnuvaya.
Başka bir ihmal daha var
Hatalar silsilesi bununla da bitmiyor. Paris Olimpiyatları Açılış Töreni’nde ekran başında olanlar, merakla sporcularımızın geçişini beklediler. Bu bekleyiş sırasında ben dahil birçok kişi, A Milli Voleybol takımımızın orada olmayacağından habersizdi.
Türkiye kafilesi geçiş yaparken voleybolcuları göremeyince bu sefer kafalarda yeni bir soru belirdi: Acaba bir sorun mu vardı? İlkin-Tuğba krizi yüzünden olabilir miydi? Bununla ilgili paylaşımlar gelmeye başladı. Paylaşım yapmayanlar bile voleybolcularımızın neden törende olmadığını merak ediyordu?
Çok geçmeden gerçek anlaşıldı. Takımımız Pazartesi çok erken saatte maça çıkacağı için uyku düzeni sağlamak adına Santarelli izin vermemişti. Makul, anlaşılabilir bir sebep. Hatta kafalarda hiç şüphe bırakmayacak başka bir bilgi daha var: A Milli Voleybol takımımız, Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda da aynı nedenlerle açılış törenine katılmamış.
Peki böyle krizli bir ortam varken, bunun iletişimi neden önceden yapılmaz?
İletişim de voleybol gibidir?
Şimdi denilebilir ki, bu insanlar önlerindeki önemli maça mı odaklansınlar, yoksa böyle şeylerle mi uğraşsınlar.
Bunun cevabı basit: Oyuncular ve teknik ekip maça odaklanacak, yöneticiler ve iletişimciler de böyle şeylere.
Burada asıl mesele iletişim işinin aşırı hafife alınması. Dahası, iletişimin gelen tepkiler üzerine reaksiyon vermek veya vermemekten ibaret bir iş sanılması.
Oysa iletişim de tıpkı voleybol gibi topu yere indirmeme sanatıdır. Bunun için de topun düşeceği yeri önceden kestirip oraya yönelmeyi gerektirir. Burada topun düşeceği yeri tahmin edip oraya gitme eylemi, tüm bu tartışmaları öngörüp cevapları önceden yani sorulmadan vermekti.
İletişim ekibi bu gelişmelerle ilgili önceden haberdar edildi mi edilmedi mi bilmem. Ancak bu iletişimi yapmayanların İlkin Aydın’ın videosunun servis edilmesine dolaylı olarak yol açtıklarını söyleyebilirim.
“Hırsızın, yani gerçekten servis edenlerin hiç mi kabahati yok?” diye sorabilirsiniz. Cevabım şu olur: Yeni medya çağında iletişim öyle bir şey değil. Nasıl mikroplar hep ortada dolanıyor ama vücudumuzun bağışıklığı düşük olduğunda bizi yakalayıp yatağa düşürüyorsa, çağımızda iletişim de öyle. Bu video uyuyordu. Oradaydı. Bağışıklık düştü. Ortalığa saçıldı. Hepsi bu.
Umarım iletişimin önemi, böyle örnek olaylardan sonra daha iyi anlaşılır. İletişimciler de takımın bir parçası olmalı. Yoksa, güzelim başarıları, pırıl pırıl jenerasyonları böyle gereksiz krizlere feda eder gideriz.
20 Kasım 2024 - Sanki başka bir çağdan gelen umut reçetesi: Federer’in Nadal’a veda mektubu
13 Kasım 2024 - Biraz da “Gayrisafi Milli Mutluluk”tan söz etsek mi?
10 Kasım 2024 - Hani Kamala Harris etkileşim şampiyonuydu, ne oldu bizim Vahşi 25’liklere?
6 Kasım 2024 - Muhalif siyasetçiler Jose Mourinho’nun maç çıkışı açıklamalarından ne öğrenebilir?