Okumama sanatı neden çok önemli bir sanattır? 

5 Haziran 2024

Bir süredir okuma alışkanlığımla ilgili bir durumdan çok rahatsızım. Büyük bir tutkuyla bağlı olduğum grafik (veya çizgi) romanlar hariç keyif için kitap okuma alışkanlığımı neredeyse kaybettim. Hani eskiden çizgi filmlerde, sözgelimi canlı bir tavuğa baktığında onu doğrudan tabakta yemek olarak hayal eden karakterler olurdu. Benim de son yıllarda bir kitaba bakışım onun gibi. Ben bu kitaptan ne öğrenirim de buradan bir perspektif, yazı konusu veya konuşmalara anekdot çıkar diye düşünüyorum. Bundan kendimi alıkoyamıyorum. Belki hayatımın her zamankinden daha çok okuduğum döneminden geçiyorum ama bu okumalar benim “faydacı” okuma dediğim türden ‘samimiyetsiz’ okumalar. İnsan böyle okuduğu zaman okumak iş haline geliyor. Bence bu çok tehlikeli. 

Gerçekleşen her hayal mutlu etmez

Çocukken okumanın ve yazmanın işim olmasını hayal ederdim. En az 21 yıldır hayatımı bir şeyler yazarak, haliyle onları yazmak için bol bol okuyarak kazanıyorum. Yani o hayale ulaştım belki, ama sıcak bir yaz öğle sonrası evin serin bir köşesine kıvrılıp güzel bir roman okumanın keyfinden de uzaklaştım böylece. Hâlâ bu keyfi muhafaza ediyorsanız çok şanslısınız ve çocukluk hayalimden vazgeçip size imrenebilirim bile. Faydacı okumanın bir zararı da kötü yazılmış kitaplara rastlama olasılığınızın daha çok olması. Birkaç cümlelik bir deme ulaşmak için bir laf kalabalığını da göğüslemek zorunda kalabiliyorsunuz. Çünkü özellikle bazı kurgudışı kitaplar iyi bir fikrin etrafını onu kitap haline getirecek dolgu malzemesiyle doldurarak yazılıyor. Bu çok bariz. O tür kitapları atlaya atlaya okuyunca da keyif filan kalmıyor işte. Üstelik gün boyu ekranlardan da okuyup duruyoruz. 

Okumama sanatı üzerine

19. yüzyılın en önemli filozoflarından Arthur Schopenhauer bu tarz okumalardan bunalmış olacak ki şöyle bir laf etmiş: “Okumama sanatı çok önemli bir sanattır. Herhangi bir zamanda genel kamuoyunun dikkatini çekebilecek herhangi bir şeyle ilgilenmemekten ibarettir. Siyasi ya da dini bir broşür, roman ya da şiir büyük bir kargaşaya neden olduğunda, aptallar için yazan kişinin her zaman geniş bir okur kitlesi bulduğunu unutmamalısınız. İyi kitapları okumanın önkoşulu kötü kitapları okumamaktır; hayat kısadır” (Essays and Aphorisms). Buradan anlıyoruz ki “Ben çok iyi bir okurum, her bulduğumu okurum, deterjan şişelerinin arkasındaki yazıları bile okurum” diye böbürlenmenin alemi yok. Her bulduğunu okumak da pek iyi bir şey değil. 

Zaman sadece birazcık zaman

Zaten itiraf edelim, her aldığımızı da okumuyoruz. Bazen almak, o kitabın kitaplığımızda durması yetiyor. Arada elimize alıp karıştırıyoruz, o bile iyi geliyor. Hele benim gibi tanıtım amaçlı ya da nezaketle imzalı kitap gönderilenlerin kitaplıklarına giren her kitabı okumasına imkân da yok. Böyle olunca kitaplığın birkaç rafı da derin mahcubiyetler müzesi haline geliyor. Gün geçtikçe kitaplar tarafından kuşatılıyor ve kendimi daha çaresiz hissediyorum. Hemen “derdini sevsinler” demeyin. Kitap aldıkça ve aldığım tüm kitapları okumak için çabaladıkça kendimi iyi hisseden biriydim ben. Artık satın aldığım ve hediye gelen kitapları kalan hayatım boyunca durmaksızın okusam bile zamanımın yetmeyeceğine ikna olmuş durumdayım. Büyük bir çaresizlik bu. Çünkü yine Schopenhauer’in dediği gibi “kitap satın almak onları okumak için zaman da satın almak” anlamına gelmiyor. Kitap çıkaranlar ya da büyük bir nezaketle yazdığı kitabı imzalı gönderenler birazcık da zaman hediye edebilseydi, işte bu gerçekten paha biçilmez bir şey olabilirdi. 

Nietzsche ile okumama sanatı

Okumama sanatının en büyük icracılarından biri de kuşkusuz bir başka felsefeci Nietzsche. Filozofumuz hayatı boyunca çok disiplinli bir bilgi diyeti uygulamış. Ecce Homo’da bunu şöyle izah ediyor: “Neredeyse her zaman aynı kitaplara, aslında kendini bana kanıtlanmış az sayıda kitaba sığınırım. Belki de çok ya da çeşitli şeyler okumak bana göre değil: Okuma odası midemi bulandırıyor. Çok ya da çeşitli şeyleri sevmek de benim tarzım değil. Dikkat, yeni kitaplara karşı içgüdüsel düşmanlığa bile yatkınım!” Buradan tabii koskoca Nietzsche bile okumuyorsa ben de salayım gitsin diye bir çıkarıma ulaşmayalım hemen. Nietzsche tipi bir bilgi diyetinde neyi okuyacağını bilmek çok önemli. Ars Technica editörlerinden Nate Anderson Acil Durumda Camı Kırın: Nietzsche, Teknolojiye doymuş bir dünyada neşeli yaşamak hakkında bize ne öğretebilir? kitabında (Emergency, Break Glass: What Nietzsche Can Teach Us About Joyful Living in a Tech-Saturated World) Nietzsche’nin bu diyetini günümüze uyarlamayı denemiş. Bugünkü dijital teknolojilerin hiçbirinin olmadığı bir çağda bile kendini gerekenden fazlasına kapatmış Nietzsche’den öğreneceğimiz çok şey var çünkü. Okumak kadar neyi okumamamız gerektiğini bile seçmek önemli bir beceri. 

Okumama sanatında ustalaşmak

İşte böyle bir çağda daha fazla rehberliğe ihtiyacımız var. Yani iyi yazılmış kitap tanıtım yazılarına, eleştirilere, bize çeşitli konular hakkında okuma kürasyonu sunan içeriklere… Basılı gazetelerden uzaklaştıkça kitap eklerinin o derleyici, toplayıcı, bilgilendirici işlevinden de uzaklaştık. Bu nedenle yazıyı okuduğunuz 10Haber’deki 10Haber Kitap sayfalarının gelişimini büyük bir heyecanla izliyorum. Sadece neyi okuyacağımı değil neyi okumayacağımı bilmeye de çok ihtiyacım var çünkü. Öyle ki herkes yaptığı iş konusunda çok alınganlaşsa, kişisel alsa bile daha fazla ve daha sert eleştiri yazıları okumak istiyor insan. Umarım daha fazlası olur. Sosyal medyada azıcık eleştirilince küsen, takipten çıkan, engeli basanlar orada kalsın. Bize bu üretim ve içerik bolluğunda yolumuzu aydınlatacak toparlayıcı formatlar gerekiyor. Aslı Perker ve Tuna Kiremitçi’nin Bibliyoterapi isimli podcast serisi ve çeşitli konular ve temalar üzerine okuma, dinleme, izleme kürasyonlarının paylaşıldığı Wiser uygulaması güzel örnekler. Dijital detoks ayrı bir şey, onu ayrıca yazarız. Ancak dijitalden uzaklaşsak bile kötü ya da bize hiç uygun olmayan kitaplarla kaybedecek vaktimiz yok. Okumanın zevkini ve perspektif katan doğasını koruyabilmek için okumama sanatında ustalaşmakta fayda var. İyi okur olmanın yolu okumadığımız zamanlarda okuduklarımız üzerine derinleşmekten geçiyor. Her şeyi okuduğumuz müddetçe de bu derinleşme mümkün olmayacak. 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.