Riskler ve beklentiler yüksek faiz artışı gerektiriyor
Mehmet Şimşek, yakınlarına bütçe imkanlarına baktığını ve tasarruf etmek için bütçe harcamalarının ancak yüzde 9’u üzerinde çalışabileceklerini tespit ettiğini söylemiş.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yeni programı oluştururken en zorlandığı sorunun yüksek bütçe açıkları olduğu görülüyor. Şimşek bütçede tasarruf yapma imkânının çok az olduğunu saptadı ve yüksek vergi ve KİT zamlarıyla ek gelir elde etme yolu kaçınılmaz gözüküyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in görüşmelerinin ardından Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan bugün banka genel müdürleriyle görüşecek. Erkan’ın Başkanlığına, bu hafta Merkez Bankası’nın yüksek oranlı politika faiz artışıyla başlaması bekleniyor. Ancak ne kadar yüksek artış yapılırsa yapılsın, Şimşek’in bütçe açıklarını halledememesi halinde, büyük bel bağlanan yabancı fon akışının sağlanmasının zora gireceği de ortada.
Mehmet Şimşek, yakınlarına bütçe imkanlarına baktığını, tasarruf etmek için bütçe harcamalarının ancak yüzde 9’u üzerinde çalışabileceklerini anladıklarını söylemiş. Şimşek’in bütçe harcamalarında esnekliğin hiç kalmamasına, geri kalan harcamaların donmuş hale gelmesine çok şaşırdığı belirtiliyor. Geçen günlerde Şimşek’in “tablo tahmin ettiğimden daha ağırmış” demesinin ardında da bütçe tablosunun yer aldığı tahmin ediliyor.
Bilgi veren uzmanlar bütçenin bu kadar donmuş harcamalardan oluşmasının 2000’li yıllardan önce görüldüğünü, son dönemdeki özellikle borçlanmadaki artışa, deprem, EYT, KKM gibi faktörlerin eklenmesiyle bütçe kalemlerinin neredeyse tümüyle donma noktasına geldiğini belirtiyorlar.
Şimşek’in tasarruf için bütçe harcamalarının ancak yüzde 9’u üzerinde çalışabildiklerini söylediği ancak yapılacak tasarrufun bütçe toplamının yüzde 2-3’ünü geçmesinin pek mümkün olmadığı hesaplanıyor. Geçtiğimiz hafta yapılan Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nda bu durumun ele alındığı öğrenilirken, orta vadeli program hazırlıkları kapsamında neler yapılabileceği üzerinde çalışmaların başladığı belirtiliyor.
Yılbaşında yürürlüğe giren 2023 yılı bütçesinde bütçe açığı 659 milyar TL olarak hedeflenmişti. Yetkililer bu açığın en az yüzde 100 milyar aşılacağının kesin olduğunu belirtiyorlar. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı uzmanlarının yaptığı çalışmalardan öğrendiğimiz kadarıyla, bu yılki bütçe açığının 2 trilyona, hatta önlem alınmazsa daha da üstüne çıkma tehlikesi bulunuyor. Şimşek ve ekibinin bu açığı nereye kadar indirebileceği önümüzdeki günlerde belli olacak gibi görünüyor.
Yüksek bütçe açıklarının, bütçe açığının milli gelirin yüzde 10’una kadar çıkma tehlikesini de beraberinde getirdiği görülüyor. Değişik büyüme tahminlerine göre bu oran hakkındaki öngörüler değişiyor ama alınacak önlemlerle açığın milli gelire oranının makul seviyelere düşürülmesi çok zor görünüyor.
Bu yüksek bütçe açıklarının en kötü yanlarından biri de bu açığın sadece bir yıllığına olmayacağı, radikal önlemler alınmadığı takdirde bu orandaki açığın milli gelire oranının önümüzdeki yıllarda da aynı seviyede kalma ihtimali. O nedenle kalıcı gelir sağlayacak, önümüzdeki yılların bütçesini de rahatlatacak boyutta ek gelirlerin kazanılması gerekecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2024 yerel seçimleri nedeniyle ekonomide yumuşak ve geniş toplumsal kesimleri rahatsız etmeyecek tedbirler istediğini biliyoruz. İşte bu nedenle bütçe gelirlerini artırmak için radikal önlem alınma ihtimalinin zorluğundan söz ediliyor.
Orta vadeli program Eylül ortasında netleşecek ama bu programa baz olacak bütçe rakamlarının çok geçmeden kesinleştirilmesi gerekiyor. Bu nedenle de eğer bütçe açıklarını kapatmak için vergi oranlarında yapılacak zamlar, KİT zamları devreye sokulacaksa, ikinci yarıda geçerli olacak şekilde önümüzdeki 10 gün içinde bu kararların alınması gerekecek. Bayram tatili de göz önüne alındığında, bayram günlerinde vergi ve zamlar yağarsa kimse şaşırmasın.
Zorunlu harcamaların baskınlığı nedeniyle bütçede tasarruf imkanının çok az olması, gelir sağlayacak zamları kaçınılmaz kılabilir. Çünkü bu yapılmadığı takdirde yeni yönetimin büyük bel bağladığı yabancı fon girişleri tehlikeye girecek. Çünkü Merkez Bankası politika faizini yüzde 40’a, hatta 50’ye çıkarsa bile, milli gelirin yüzde 10’u gibi çok yüksek bütçe açıklarıyla istikrar görüntüsü vermek mümkün değil. Faiz kaç olursa olsun, bu oranda hem de yıllarca sürecek bütçe açıklarıyla, CDS primlerinde beklenen düşüş sağlanamayacak. Bu nedenle Erdoğan istemese de bütçeye ek gelir sağlayacak kararlar şart görünüyor.
Erdoğan’ın son 2-3 yıldır direttiği yanlış ekonomi politikalarının görünürdeki olumsuz sonuçlarının yanında ne kadar büyük tahribat yarattığı şimdi görülecek.