Hangisi daha tehlikeli: Trenle Avrupa’da dolaşmak mı, telefonla internette dolaşmak mı?

İngiltere'de bir anne 15 yaşındaki oğlunun üç hafta trenle Avrupa’yı dolaşmasına izin verince sosyal medyada eleştirildi, sosyal hizmetlerce sorgulandı. Şimdi tartışılıyor: Bir gencin akranıyla seyahat etmesi mi daha riskli, internete dolaşması mı?

28 Ağustos 2024
Özgürlük ve güvenlik çoğu zaman çelişir. Bu kural çocuk büyütürken de değişmiyor. Fotoğraf: Shutterstock

“Küçük oğlum üç haftalık geziden döndü, Çarşamba günü 16 yaşına girecek, bu yüzden seyahat kısıtlamaları nedeniyle zaten 16 yaşında olan bir arkadaşıyla gitti, ama her şeyi onlar organize ettiler: Paris, Brüksel, Amsterdam, Berlin, Münih, Marsilya, Toulouse, Barselona ve Madrid… Giderek riskten kaçınan bu dünyada biz korkarsak çocuklarımız da korkar, biz bırakırsak onlar uçar.”

İngiliz televizyon sunucusu Kirstie Allsopp 19 Ağustos günü x hesabında oğlu Oscar ve seyahat arkadaşıyla ilgili bu satırları yazdı (kısaltılmış çeviri bana ait). 27 Ağustos itibariyle 2 milyon kez okunan gönderi 400 bini geçen takipçileri arasında sert bir tartışmayı kısa sürede alevlendirdi: 15 yaşında bir çocuğun yanında akranı olsa bile İngiltere’den kalkıp üç hafta boyunca Avrupa’da seyahat etmesi tehlikeli mi değil mi?

Güzel soru, üstünde tartışmaya değer.

Kirstie Allsopp’a gelen yorumların bazıları annenin oğluna tanıdığı özgürlük alanını alkışlasa da çoğu eleştirdi. O yaşta çocukların tek başına seyahat etmesinin delilik derecesinde riskli olduğunu’ söyleyenler, “15 yaşındaki kızını da gönderir miydin” diye soranlar, “Cehalet bu. 16 yaşında bir çocuğun frontal lobu (Beynin akıl yürütme, problem çözme, karar verme, karar verme gibi davranışlardan sorumlu ön bölgesi) tam gelişmemiştir bu yüzden risk alma olasılıkları daha yüksektir” diyerek konuya bilimsel açıdan yaklaşanlar…

Sosyal hizmetler devrede

Allsopp hepsine kendince yanıtlar verdi ama konu burada kapanmadı. Bir süre sonra sosyal hizmetlerden bir yetkili aradı. Annenin ebeveynlik görevini yaparken ihmalkar davrandığını iddia eden bir ihbar vardı. Görevli Allsopp’u Oscar’ın seyahati için hangi güvenlik önlemlerinin aldığı konusunda sorguladı.

52 yaşındaki anne Allsopp şaşkındı. Yine sosyal medyasından “Bu yolculuğun ilham verici olduğunu düşündüm” dedi: “Bir milyon yıl düşünsem bile işin içine sosyal hizmetlerinden birinin gireceği aklıma gelmezdi. Bu durum Oscar için de büyük bir şok oldu.”

Önceki gün Mail on Sunday‘e konuşurken ise öfkeliydi: “Midem bulandı, tamamen midem bulandı. Sonra sinirlendim. Çok, çok sinirlendim. Bu o kadar olağandışıydı ki. Paralel bir evrende yaşıyor gibi. Bunu (ihbarı) ciddiye alıyorlardı. Hiçbir yasayı çiğnemedim ve çocuğumun Avrupa’da seyahat etmesine izin vermenin ihmalkarlık olmadığını söyledim.”

Görevlinin açıklaması ise netti: Gelen her ihbarı araştırmak zorundayız. Önümüzdeki altı ay içinde hakkınızda bir şikayet olursa evinize gelmek durumundayız.”

Tartışmanın yeni boyutu: Online hayat daha mı güvenli

Dün The Guardian gazetesi çocukların içine doğdukları online dünyanın barındırdığı riskleri ele alarak tartışmaya yeni bir boyut kattı.

Gazetenin konuştuğu çocuk güvenliği uzmanı Simon Bailey’ye göre bir çocuğun akıllı cihazıyla odasında oturması, Berlin, Münih gibi yerleri ziyaret ederek Avrupa’nın sunduğu harikaları görmesinden çok daha büyük bir risk.

Eski bir başkomiser olan ve Ulusal Polis Şefleri Konseyi’nin (NPCC) çocuk koruma lideri olarak görev yapan şimdi de aynı konuda danışmanlık hizmeti veren Bailey dünya genelinde her yıl 300 milyondan fazla çocuğun çevrimiçi cinsel istismara ve suistimale maruz kaldığını söylüyor. Ona göre bu bulgular her ebeveynin “tüylerini diken diken etmeli” ki ve bu riskleri yönetmeye daha fazla odaklansınlar.

Bailey “Fiziksel dünyada, 15-16 yaşındaki bir çocuk çoğu zaman birinin tehdit olup olmadığını fark edecektir, ancak çevrimiçi dünyada kiminle konuştuğunu, niyetlerinin ne olduğunu bilmiyorlar” diyor.

Online dünyanın daha riskli olduğunu düşünen başka uzmanlar da var. ‘Anxious Generation’ (Kaygılı Kuşak) kitabını da yazan sosyal psikolog Jonathan Haidt, ergen özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ekranlara olan bağımlılığın artması arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor ve “Telefon temelli çocukluktan kurtulmak istiyorsak çocuklara gerçek dünyada eğlenceli, heyecan verici ve zaman zaman riskli bir alan vermeliyiz” diyor.

Eğitim psikoloğu Dan O’Hare’ye göre “bağımsızlık küçük yaşlardan itibaren edinilmesi gereken bir beceri ve seyahat özgürlüğü bu becerinin gelişmesine katkı sağlıyor.

Çocuk yetiştirirken özgürlükle güvenlik arasında gözetilmesi gereken hassas dengeyi her anne baba kendine göre kuruyor.

Risk alan gençlik

Şimdi bir ergen annesi olsam da bu konu bana öncelikle kendi ilk gençliğimi düşündürdü. Ortaokul ve lisede hazırlık sınıfıyla birlikte yedi yıl derslerimize giren Alman öğretmenlerin bize nasıl bir özgürlük alanı açtığını bizim de orada nasıl düşe kalka hayatı anlamaya çalıştığımızı hatırladım. Ergenken yetişkinlerin size güvenmesi sizi ciddiye alması şahane bir duygu.

Sonra zaman zaman Facebook sayfasında kişisel hikayelerini yazan Ali Nesin’in bir paylaşımını hatırladım. O gençken babası çok meşgul annesi de çok yorgun olduğu için çoğunlukla kafasına estiği gibi serserilik yapma fırsatı olmuş. (Paylaşımı bulamadığım için aklımda kaldığı kadarını yazıyorum) Bir gencin yapmaması gereken şeyleri yaptığını, bulunmaması gereken yerlerde bulunduğunu söylüyor ve şimdi o günlere bakınca ürperdiğini ama yaşamış olmaktan yine de memnun olduğunu ima ediyordu.

Özgürlükle güvenlik arasındaki o hassas dengiyi her anne baba kendi dünya görüşüne  göre kurmak hiç kolay değil ama çocuk yetiştirmenin kolay olduğunu söyleyen de yok zaten.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.