Alem tartışıyor Serenay kazanıyor: Kanapesi 600 bin, pufu 8 bin, mutfağı 2 milyon TL
Bez afişin bir ucundan Evrim Alasya öbür ucundan Şevval Sam tutmuş. Özgü Namal, Beren Saat, Serenay Sarıkaya, Birce Akalay, Hazar Ergüçlü, Demet Evgar, Gökçe Bahadır... kadına şiddete hayır diyorlar: Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.
Sosyal medyaya girse her paylaşımıyla dikkat çekecek, kısa sürede sağlam bir takipçi kitlesine ve etki alanına ulaşacak bir ahbabıma neden diye sormuştum. “Sosyal medyayı çoğu kişiden daha iyi izliyorum” diye başladı: “Ama yazmaya başlarsam, bir gün birini savunacağım ertesi gün ‘vay efendim ona destek verdin buna niye vermedin’ diyecekler. Birine küfredeceğim, ‘ona ettin buna niye etmedin’ diyecekler. Üstelik belki haklı da olacaklar. Bununla uğraşmak çok zor hatta imkansız.”
Ne kadar öngörülü bir karar almış, kendini ne büyük bir sıkıntıdan kurtarmış.
Malum sosyal medya kullanıcıları söyledikleri kadar söylemediklerinden de sorumlu tutuluyor. Cem Yılmaz sosyal medyadaki gücünü toplumsal meselelerde kullanmadığı için yıllarca eleştirildi. Yeni kuşaklar üzerinde o kadar kadar etkili olmadığından herhalde artık üzerine gidilmiyor.
Son olarak Gülben Ergen, Serenay Sarıkaya’yı Narin Güran olayında sessiz kalmakla eleştirdi. Sarıkaya Ergen’e değil ama konuyu deşen takipçilerine uzun bir cevap yazdı. İşlerini kaybetmekten korkuyorsun diyenlere şöyle karşılık verdi: “… Korku neden ve nasıl elimdeki avucumdakileri kaybetmeme sebep olabilir ki… Böyle bir dönemde her gün bunca kan donduran, saf kötülük olurken bunun ne önemi var ki… Bir tane post, bir slogan atıp bir iki destek sözü söyleyip gündelik hayatıma devam edebiliyorum mu sanıyorsunuz. Edemiyorum… Bunu daha sahte buluyorum hatta…”
Serenay Sarıkaya’nın yanıtı uzun olduğu için buraya almıyorum arzu eden şu bağlantıdan okuyabilir. Ben bazı sözlerini doğru ve samimi, bazılarını mantıksız buldum. Ayrıca imla hatalarından not kırdım. Neyse…
Her söylediği haber olan, büyük kitlelere ulaşabilen insanların konuşma / konuşmama tercihleri bana ilginç geliyor. Aslında yazının başında anlattığım ahbabımın dediği gibi, bu işte bir noktada söyledikleriniz ya da söylemedikleriniz yüzünden lince uğramanız kaçınılmaz.
Bence kimsenin kimseye “neden konuştun, neden sustun” diye hesap sormaya hakkı yok. Çünkü tek başına sosyal medya paylaşımı, kişinin o konuda samimi bir çaba içinde olup olmadığını göstermiyor. Kaldı ki kimin ne yapması gerektiğini söylemek de başkalarına düşmüyor. Belki Serenay’ın peşinden giderek ona güç kazandıran kitlelerin belli bir söz hakkı olabilir.
Konu ilgimi çekiyor dedim ya bu soruyu yine Narin Güran’la ilgili bir röportajda Psikolog Deniz Bolsoy’a sormuştum. Bakın nasıl cevap vermişti: “Sosyal medya olsun tabii, oradan paylaşım da yapalım ama oradan çıkan sesin etkisi bir hafta sürer. Sosyal medyadan söverek görevini yapmış hissediyorsan yapmıyorsun. Bir şey yapmadığını düşünerek kendini suçlu hissediyorsan sorumluluğunu gölgeliyorsun. O hisle kendine bir anlamda ceza verip “cezanı çektiğin için” rahatlıyorsun. Ya da en çok ben sövüyorum demek ki en çok ben umursuyorum gibi bir yanılgıya kapılıyorsun. Sen bu işle ilgili gerçekten emek veriyor musun yoksa o sırada sinir krizi mi geçiriyorsun? Bundan üç ay sonra altı ay sonra ne yapıyor olacaksın? Hiç istemesek de başka Narinler olacak. O zaman da mı isyan edeceksin yoksa bir yerde sürdürülebilir şekilde emek harcıyor mu olacaksın? O yüzden hem kendimiz hem de toplum için yapacağımız en iyi şey örgütlenip dayanışma içinde mücadele etmek.”
Aslında Serenay Sarıkaya’nın istediğinin de bu olduğu şu sözlerinden anlaşılıyor: “… Ben artık somut bir değişimin, bir hareketin parçası olmak istiyorum. Bununla ilgili uğraşıyor ve çalışıyorum. Toplum önündeki kimliğim bunun gerektirdiği için de değil, bu ülkenin bir evladı olarak bunun artık şart olduğunu hissettiğim için…”
Kimin ne yapması gerektiği konusunda polisliğe soyunmayacağımı söylemiştim. Ama bu hayal kurmama engel değil. Türkiye’nin en ünlü dizi yıldızları örgütlense ve kadına şiddete hayır demek için yürüse ortaya nasıl bir tablo çıkardı? Sosyal medya editörümüz Alparslan Aydın’ın yaptığı kolajla gördük ki çok güzel bir tablo çıkıyormuş.
Bakın kortejde kimler var.
Evrim Alasya: Kızılcık Şerbeti’nin gözü pek ‘Kıvılcım’ı. Her fırsatta olduğu gibi dizinin son bölümünde de annesi Sönmez Hanımla sohbet ederken kadına karşı şiddete tepki gösterdi. Hem dizide hem gerçek hayatında yaşam biçimini ve yaşam hakkını tavizsiz savunuyor.
Özgü Namal: Ekrana uzun süre ara vermiş olsa da döndükten sonra adından en çok söz edilen, etki alanı geniş bir oyuncu. Kızıl Goncalar’ın ‘Meryem’i. Korksa da doğru bildiğini söylemekten geri durmayacak kadar cesur.
Beren Saat: Paylaşımlarını, röportajlarını okuyup izleyen toplumsal konularda düşünmediğini, yaşananlardan etkilenmediği düşünülebilir mi?
Serenay Sarıkaya: Reklam yüzü olduğu her marka, rol aldığı her dizi, görüştüğü her kişi onunla birlikte yükseliyor. Aktivist değilim demiş ama asi ve korkusuz bir ruh olduğu her halinden belli.
Birce Akalay: Mezarlık dizisinde kadın cinayetlerini araştıran Önem Özülkü karakteriyle mesajını verdi. Önem yalnızca yaşam hakkı için değil seksizmle de mücade etti.
Hazar Ergüçlü: İnci Taneleri’nin Dilber’i. Genç, duyarlı, mücadeleci. Hem Dilber hem Deniz olarak.
Demet Evgar: Rol aldığı dizide özgür bir kadın, gerçek hayatta sözünü sakınmayan bir vatandaş. Sağlık Bakanı ve Emine Erdoğan’ın tanıttığı ‘Normal Olan Normal Doğum’ tartışmasında düşüncelerini özgürce dile getirdi.
Gökçe Bahadır: ‘Yaprak Dökümü’nden ‘Kulüp’e ‘Ömer’den yakında başlayacak ‘Geleceğe Mektuplar’a dizilerde güven veren, zordan kaçmayan kadınları canlandırdı.
Şevval Sam: 30 yıla yakındır sahnelerde, ekranlarda. İlk günden beri politik, hak savunucusu, aktivist.
Aralarına daha onlarca kadın karışabilir, hatta erkek oyuncular da onlara destek verir. Geriye kaldı örgütlenme meselesi. Bu konuda da Derin Mermerci’den destek alabilirler. Mermerci asıl olarak hayvan hakları savunucusu. Yardım için destek için eylem için etrafını harekete geçirme konusunda çok başarılı.
Sosyal medyada tek tek konuşmak yerine gerçek hayatta örgütlenip kadına şiddete hayır demek daha etkili olacak besbelli.
8 Aralık 2024 - 2024 onun yılı oldu: İlkay Nişancı’dan iki film birden
1 Aralık 2024 - Gri boşanma: Bu ikinci bahardır ey ömrüm, neşe ve huzur içinde geç
18 Kasım 2024 - Muazzez İlmiye Çığ’dan dört hayat dersi
7 Kasım 2024 - Brandweek’te ilk gün: Ekrem İmamoğlu çerçeveyi çizdi, Daron Acemoğlu içini doldurdu