Evvel zaman içinde 20'lerimin başında sabah iş yerinde tam da böyle demiştim. Beni duyan iş arkadaşımın karşılık olarak sorduğu basit bir soru zihnime sızdı, kumaşa damlayan mürekkep gibi yayıldı da yayıldı. Bunları ancak şimdi anlamlandırabiliyorum. Malum hayat ancak geriye doğru anlaşılıyor.
20’lerimin ilk yarısında, Hürriyet Pazar’da çalıştığım yıllar. Sabah gazetelerini okurken karşıma dönemin yakışıklı, başarılı, popüler gazetecilerinden birinin fotoğrafı çıkıyor. Bakıp “Şöyle başarılı bir adamın karısı olmak isterdim” diyorum yüksek sesle. Karşımda oturan gazeteci arkadaşım Emel Armutçu, “Neden karısı olasın” diye soruyor: “Neden şu adam gibi başarılı olmak isterdim demiyorsun?”
Emel kısacık sorusunun o an ben bile fark etmeden zihnime sızdığını ve ilerleyen yıllarda gittikçe büyüyen bir farkındalık yarattığını biliyor mudur acaba. Tabii ki bilmiyordur ama şimdi öğrenecek, ben de bu vesileyle ona teşekkür etmiş olacağım.
Bayram değil seyran değil, bu kişisel hikaye de nereden çıktı diyemezsiniz, iki gün sonra bayram. Elimde de daha güzelini hayal edemeyeceğim nefis bir bayram hediyesi var. Bayram çocuğunun pabucunu yastığının altına koyup uyuduğu gibi yanımdan ayırmak istemediğim kitabın adı ‘Sahada: Cumhuriyetin Harcında Bilim ve Kadınlar’.
Bilim Akademisi yayınlarından çıkan kitap, hepsi de 1902-1923 yılları arasında doğan bilim insanı 12 kadının hayatını derli toplu ama derinlikli bir şekilde keşfe imkan veriyor.
Neden sadece 12 kişi, başka kadın bilim insanı yok muydu o dönemde diye sorabilirsiniz. Onun da yanıtı kitabın adında gizli. ‘Sahada’, Cumhuriyetin ilk yıllarında üniversite binasından çıkıp sahaya inerek bilim yapan kadınlara odaklanıyor.
Sosyolog olan köylerde gidip insanlarla konuşuyor, jeolog olan dağda bayırda dolaşıyor, arkeolog kazı yapıyor, zoolog balıkların, botanikçi bitkilerin arasında yaşıyor.
Bakın daha çok Türkiye İş Partisi Genel başkanı olarak bilinse de sosyoloji alanına değerli katkılar yapan Behice Boran, 1939 tarihli mektubunda araştırma için gittiği Manisa köylerinden annesine neler yazmış: “Sevgili anneciğim, […] Ayakkabılar uzun yürüyüşler için lazım olacak. Burada yavaş yavaş arkadaşlar ediniyorum. Niyetimiz civarlara yürüyüşler yapmak. Bu meyanda köylere de gideceğim. Halkevi her hafta köylere gezinti tertip ediyor. Ben belki onlarla da giderim, fakat benim asıl köylere gidişim o gezintiler nevinden değil. İleride tetkikler yapabilmek için temaslarda bulunmak istiyorum…”
1902 doğumlu Zoolog Fahire Battalgazi’nin gazeteye verdiği röportaja bakalım bir de: “Küçük yaştanberi hayvanlara karşı büyük bir sevgim vardı. Nihayet 15 sene evvel üniversiteden mezun olunca kendime bu sahayı seçtim. Üç seneden beri de balıklar alemindeyim. Bu sayede Avrupalı alimlerin bulduğu 46 cinse 109 cins daha ilâve edebildim. Bu mevzu şimdiye kadar memleketimizde ele alınmamıştı, ben bu eksikliği tamamlamak istedim.”
40, 70, 100 sene önce; ulaşım, iletişim, barınma meselesinin bugünle kıyaslanamayacak kadar kısıtlı olduğu dönemlerde Türkiye’ye dağılan kadınların tek ortak paydası saha çalışması yapmaları değil. Onlar aynı zamanda Cumhuriyeti oluşturan harcı, içine kendilerini de katarak bizzat kardılar. Kitabın adındaki ‘Harç’ kelimesi de işte buradan geliyor.
Kitabın hazırlık sürecine uzaktan da olsa tanığım. Projeyi geliştiren ve kitabın editörlüğünü üstlenen tarihçi Müsemma Sabancıoğlu kılı kırk yararak çalıştı. Küçük ekibin diğer iki üyesi Maral Yağyazan ve Seher Yeğin “olmayacak işleri oldurarak” ’Sahada’ya en çok emeği geçenler arasında yerini aldı.
Yalnızca biyografik bilgiyle yetinmediler, hiçbiri hayatta olmayan bu isimleri tanıyanlarla söyleşi yaptılar, yetiştirdikleri öğrencilerden çalıştıkları alana dair bilgi aldılar.
Ben bir zamandır keşiflerimin sosyal medyayla sınırlı kalmasından yana dertliyim. Böyle bir dönemde, hem de Cumhuriyetin yüzüncü yılında çıkan ‘Sahada’ başka bir dünyada yaşanan anlamlı hayatları keşfetme fırsatını verdiği için de bayram hediyesi oldu bana.
Benim “başarılı koca” meselesine gelince… Doğrusu 25 yaşımdaki halimle tartışmaya niyetim yok. Yine de, genç bir kadın gürül gürül akan hayatın içine dalıp kendi yolunu çizmek varken neden öncelikle “başarılı koca” düşünür anlamakta zorlanıyorum. Galiba genç kadın olmanın tuzağı, kendini erkek gözüyle görmekten paçayı kurtaramaması. Ama bu bambaşka bir yazının konusu.
O gün arkadaşım Emel Armutçu’nun sorduğu basit bir soru zihnime takıldı kaldı. ‘Sahada’ki 12 bilim insanının kendi yollarını çizme iradesini gösterirken yaşadıklarında genç kadınların zihnine aydınlık fikir oltaları atacak o kadar çok hikaye var ki…
‘Sahada: Cumhuriyetin Harcında Bilim ve Kadınlar’ kitabında yer alan isimler ve alanları şöyle: Fahire Battalgazi (Zooloji), Leman Cevat Tomsu (Mimarlık), Atıfe (Dacı) Dizer (Paleontoloji) Halet Çambel (Arkeoloji), Asuman (Berk) Baytop (Botanik), Saadet Ergene Bayramoğlu (Zooloji), Mübeccel (Belik) Kıray (Sosyoloji), Cazibe (Arıç) Sayar (Jeoloji, Paleontoloji), Behice Boran (Sosyoloji), Fatma (Taşkıngöl) Başaran (Sosyal Psikoloji), Jale (Ogan) İnan (Arkeoloji) Nuriye Pınar Erdem (Jeoloji).
Kitabı Bilim Akademisi’nin sitesinden edinmek mümkün.
8 Aralık 2024 - 2024 onun yılı oldu: İlkay Nişancı’dan iki film birden
1 Aralık 2024 - Gri boşanma: Bu ikinci bahardır ey ömrüm, neşe ve huzur içinde geç
18 Kasım 2024 - Muazzez İlmiye Çığ’dan dört hayat dersi
7 Kasım 2024 - Brandweek’te ilk gün: Ekrem İmamoğlu çerçeveyi çizdi, Daron Acemoğlu içini doldurdu