Anne olmak ya da olmamak: Giderek büyüyen bir soru

Kuvvetli Bir Alkış dizisindeki anne temsilinin rahatsız edici çok yönü vardı. Buraları geçmedik mi çoktan diye düşündürdü. Öte yandan anneliğin temsili üzerine düşünme fırsatı verdi. Zira annelik tek tip temsile baş kaldırıyor bir süredir.

17 Mart 2024
Kuvvetli Bir Alkış dizisindeki annelik temsili birçok açıdan sorunlu

Kuvvetli Bir Alkış’ı izlediniz mi? Çok ses getiren bu dizi, iç dünyası çöp evden hallice, kendi başına, kendi için davranamayan (moda tabirle hiçbir ‘agency’si olmayan), boğucu ve boğulan anne karakteri sayesinde bana da anneliğin temsili üzerine düşünme fırsatı verdi. Zira annelik tek tip temsile baş kaldırıyor bir süredir.

Son günlerde gündem annelik konusunda değişik bakış açılarını önümüze çıkarıp duruyor. Örneğin Türkiye’den oyuncu Gülçin Santırcıoğlu çocuk yapma kararının fırsat maliyetine dikkat çekti: “Çocuğa hiç ihtiyaç duymadık, duymuyoruz, duymayacağız da… ‘Bencillik’ diyen var ama özel okul… Ya da ‘bu hayata çocuk getirilmez’ değil demek istediğim şey… Ben gerçekten gezmeyi tercih ediyorum o parayla… Sevgili olarak kalmayı istiyorum. Sıfatlarıma ‘anne’ eklensin istemiyorum.”

Bu hafta ünlü şarkıcı Lily Allen ise bir podcast’te çocuk sahibi olmanın kariyerini mahvettiğini açıkladı: “Çocuklarımı çok seviyorum ve beni tamamlıyorlar, ama pop yıldızlığım açısından bakacak olursak, bunu tamamen mahvettiler… Hepsi bir arada mümkün diyen insanlar sinirime dokunuyor, çünkü değil. Ben geri adım atmayı ve çocuklarıma konsantre olmayı seçtim, bunu yaptığıma memnunum.”

Acaba “çocuk da yaparım, kariyer de” şarkısını çocuk sahibi olmadan evvel yazan Nil Karaibrahimgil hala aynı görüşte mi diye düşünmeden edemiyorum. Lily Allen’a insanlar adeta hücum etmiş, “çocukların büyüyüp de bunları okuyunca üzülmeyecek mi” diyenler olmuş. İnsanlar herhalde Allen kendi hakikatini dile getirmesin istiyor, yalan söylemesini tercih ediyorlar. Ne uğruna?

Sevişmek bir fitness rutini

Amerikalı komedyen Chelsea Handler ise sosyal medyada bir süredir geleneksel aile formatı dışında da doyumlu bir hayatın mümkün olduğunu anlatıp duruyor. Hayatının bekar ve çocuksuz şekilde ne kadar konforlu olduğunu gösteriyor. Sevişmeyi bir nevi fitness rutini gibi konumlandırıyor, duygusal tatmini ise başta kendisiyle, ayrıca ailesiyle, yeğenleriyle, geniş arkadaş grubuyla yaşıyor. Çocuk yapmadı diye çocukları sevmiyor zannetmeyin. Etrafı yeğenleri ve arkadaşlarının çocuklarıyla dolu.

Türkiye’de son istatistiklere bakacak olursak, nüfus yaşlanıyor, çocuk yapma oranında ciddi bir düşüş var, boşanmalar artıyor. Artık devir ‘sağlıktan yana bir engel yoksa, illa ki çocuk yapılır’ diye düşünmeyen gençlerin devri. Evlenmenin ve çocuk yapmanın olmazsa olmaz bir hayat aşaması gibi görülmediği zamanlar zannettiğimizden yakın mı acaba?

Flörtten evliliğe giden yoldan romancıya ‘ekmek’ yok

Sevdiğim yazarlardan Sigrid Nunez’in son kitabı The Vulnerables’ı (Savunmasızlar) okuyorum. Pandemi döneminde yaşadıklarını, kitaptan kitaba, yazardan yazara geçerek anlattığı nefis bir eser.

Nunez şöyle bir tespitte bulunuyor (benim çevirim): “Çocukken çocuk kitapları yazacağımı düşünürdüm. Biraz büyüyünce romantik aşk hikayeleri yazarım gibime geldi. Sonra artık bu tip hikayelerin yazılamayacağını öğrendim: Bana roman yazmayı hayal ettiren, evliliğin merkezde olduğu klasik romanların yani. Flörtten evliliğe giden yol artık elverişli bir olay örgüsü değil. Kitabın sonunda evlilik olması her şey yolunda anlamına gelmiyor. Sevişmek kötü yola düşmek değil, zina ölümle sonuçlanmak durumunda değil, aşık olmak kendini anlamanın yolu değil. Edebiyatın tüm bunlarla işi bitti…..Evlenip çoluk çocuk sahibi olmak isteyen kısmımız, normal olmak isteyen, başkalarına benzemek isteyen doğru yolun bu olduğuna, ancak bu yolda yürünürse saygınlığa, kabule, bütünleşmeye varacağımızı düşünen tarafımız. Ama bir de delirmek isteyen tarafımız var.”

Elbette var, olmaz mı? Anne olduktan sonra, anneliği işleyen hikaye ve romanların benim için özel bir cazibesi oldu. Bana sadece kendim yaşıyorum gibi gelen duygularımı, kendimi içinde olmaya hazır hissetmediğim tüm durumları daha iyi anlamak için kitaplara koştum (ve kız arkadaşlarıma, ama o başka bir yazı konusu.)

Anneliği kutsallaştırmayan, kadını her şeyin üstesinden gelebilen süper kahraman gibi ele almayan ya da tam tersi şeytanlaştırmayan, pasifleştirmeyen, her tür kötülüğün müsebbibi, her travma ve arızanın baş sorumlusu olarak ortaya koymayan, anneliğin insandan insana değişebilen farklı hakikatleri olduğunu anlatan incelikli hikayeler benim ilgimi çekiyor. Kalın çizgilerle çizilmiş resimler, karikatürler değil. Birkaç örnek vermek gerekirse:

Sheila Heti’den Annelik: Otuzlu yaşlarında bir yazarın anne olmamaya karar vermesi üzerine bir roman. Guardian’a verdiği röportajda Heti, “çocuk istememek ayıpmış gibi geliyor “diyor. Romandan bir alıntı yapmak gerekirse (benim çevirim) “Başka insanlara hayatlarının anlamını veren bir şeyi istememek hüzünlendiriyor. Evrensel bir hikayeyi, varsayılan yaşam döngüsünü, elinin tersiyle itmek gibi.”

Jessamine Chan’dan The School for Good Mothers (İyi Anneler Okulu): Yazarın ilk kitabı ve henüz Türkçe’ye çevrilmedi. Annelik üzerinden bir distopya tasviri, tek bir kimlik (annelik) diğer tüm kimliklerin önüne geçtiğinde, bunun yarattığı baskı ve basınç üzerine rahatsız edici, düşündürücü bir eser.

Douglas Stuart’tan Shuggie Bain: Ya annen alkolikse? 43 yaşında hayatında ilk kez roman yazan Stuart, bu çok beğenilen eserinde, kendi özgeçmişinden de yola çıkarak inanılmaz bir anne portresi çiziyor. İşte her anına bütün kalbinizle inandığınız dört dörtlük bir melodram, bir İskoç arabeski. Stuart “Tek kelimesi bile doğru değil, ama hakikatle yazıldı” diyor romanı için. Sevginin mutlaklığını ve sınırlarını gösteren olağanüstü bir kitap, zaten en isabetli seçimleri yaptığını düşündüğüm ödül müessesesi Booker’dan 2020’de ödülü kaptı.

Çocuğunuz sizi ‘önemsiz’ bulsun

Bu yazıyı yazmaya çalıştığımı söyleyince, arkadaşım Leyla, Oprah Winfrey ile psikolog Dr. Shefali Tsabary’nin bir röportajını izlememi salık verdi. Dr. Shefali, “Bir ebeveynin yapması gereken en önemli şey çocuğu için önemsiz (irrelevant) olmaktır.” diyor. Bunca maddi, manevi fedakarlık, içine sürüklenilen kimlik bunalımları, hormon fırtınaları, beden değişimi, toplumsal baskı… Nihai gaye de çocuğun hayatında lüzumundan fazla yer kaplamamak, ona hiçbir şekilde bel bağlamamak. Günümüzde insanların içinde bulundukları maddi manevi iklim itibariyle, çocuk yapmadan evvel bir değil birkaç defa düşünmelerinin şaşırtıcı bir yanı yok.

Yazıda bahsi geçen yazarlar, kitaplar:

📚 Sigrid Nunez, The Vulnerables
📚 Sheila Heti, Annelik
📚 Jessamine Chan, The School for Good Mothers (İyi Anneler Okulu)
📚 Douglas Stuart, Shuggie Bain
📚 Dr. Shefali Tsabary, Ebeveynin Yol Haritası, Çocuğunuzun Sahibi Değilsiniz, Kadının 📚 Uyanışı, Bilinçli Ebeveyn Çocuğunu Nasıl Yetiştirir?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.