Ankara’nın başkent olması, aslında Cumhuriyetin ilanı kadar önemli bir sembolik olay. Geçmişten tamamen kopmayı, yeni bir şeye başlamayı temsil ediyor. Bunu sadece dünya aleme ilan edilen bir sembol olarak değil, ülke içine verilen bir mesaj olarak da görmek gerek.
İsmet Paşa’nın anılarından Ankara’nın başkent olması hikayesini okumaya devam edelim:
Ankara’nın hükümet merkezi olması meselesinin zahiren, hilafetle bir ilgisi yoktur. Fakat, Ankara Hükümet merkezi olunca, hilafet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor. Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz. Fakat Ankara’nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul’da bulunması, ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır. Bu belli. Ve onun için Ankara meselesinde, İstanbul’da gösterilen hassasiyet şiddetli görünüyordu.
Ankara, hükümet merkezi olmadan önce ve olduktan sonra, sefaretlerin Ankara’ya gelmemesinden endişe ettik. O esnada sefaretler hâlâ İstanbul’da bulunuyordu. Arada bir Ankara’ya geliyorlar, bir otelde oturuyorlar. Bilmiyorum bir ev bulabiliyorlar mı? Birkaç gün kaldıktan sonra İstanbul’a gidiyorlar. Tabii İstanbul’a gittikleri zaman saraylarda kalıyorlar. Mecbur olup buraya gelirlerse, çile çekmek için mahrumiyete gelir gibi geliyorlar. Bir sefer, yine böyle birkaç günlüğüne Ankara’ya gelmiş olan bir sefire, zannederim Amiral Bristol’e sordum: Ne vakit geleceksiniz, dedim. Bana yirmi seneden bahsetmiş ve ancak o zaman burada kaldığınıza herkes kanaat getirebilir, demişti. Böyle tahmin ediliyordu. Fakat kısa bir zaman zarfında burada kalacaklarına kani olduktan sonra, sefaret binası derdine düştüler. Hükümetleri gayrete geçti. Sefaretlere bedava yer verdik. Evvela Ruslar, Ankara’da sefaret binası yaptılar. Ruslar örnek oldular. İlk sefaretnameyi Ruslar’ın yapması, diğer sefaretleri başka çare olmadığına ikna etmek için etken olmuştur.