69. Gün
26 Eylül 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Atatürk’ün partisinde çatlak, CHP’den istifalar başlıyor

Cumhuriyet’in daha birinci yılında, önce komutanların Meclis’e dönmek istemesi, ardından da İsmet Paşa hükümeti aleyhine verilen bir gensoru, CHP içinde bir çatlağa neden oluyor.

Atatürk’ün partisinde çatlak, CHP’den istifalar başlıyor

Cumhuriyet’e 100 Gün’de dün, Mustafa Kemal’in ‘Büyük komplo’ diye nitelediği, bazı önemli komutanların askerlik görevlerini bırakıp Meclis’e siyaset yapmaya gelmek istemesini anlattık.

Burada en önde gelen isimler, kuşkusuz Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy. Mustafa Kemal, onların Meclis’e gelmesini ‘Henüz yerinize gelecek komutanla devir teslim yapmadınız’ diyerek bir süre erteler.

Ama o sırada Meclis’te Yunanistan’dan gelen mübadillerin yaşadığı kötü şartlar nedeniyle İsmet Paşa hükümeti aleyhine verilmiş bir gensoru bulunmaktadır.

Mustafa Kemal, Nutuk’ta bu gensoru ile ‘komplocular’ dediği grup arasındaki ilişkiyi ima eder:

Toplanmış olan Meclis de ortaya atılan bir konu da onların bu koşuşlarını çabuklaştıracak nitelikte idi. Gerçekten, milletvekili Hoca Esat Efendi, 20 Ekim 1924 tarihli önergesiyle, mübadillerin yerleştirilmesi, yatılı okullara ne kadar parasız öğrenci alındığı ve nerelerde ilkokullar açıldığı konularında ilgili bakanlardan birtakım sorular soruyordu. Bu soruların kapsadığı işler, gerçekten Milleti ilgilendiren işlerdi. Bu konular, bakanları eleştirmek için pek elverişliydi. Özellikle göçmenlerin mübadelesi ve yerleştirilmesi işlerinde herkesi düşündüren noktalar açıkça bilinmekteydi. 

Doğrudan doğruya ben bile, yaptığım gezi sırasında gördüklerime dayanarak, mübadele ve yerleştirme işlerinin gidişinden şikâyet etmiş; Ankara’ya dönüşümde, bu işlerle ilgili bakanlığın kaldırılmasını ve Hükûmet’in bütün imkânlarıyla harekete geçirilmesini sağlayacak bir yol tutulmasını teklif etmiştim. Bunda anlaşmıştık. Bu durum bile, saldırıya geçeceklerin bu konuda çok taraftar kazanmaları ihtimalini artırıyordu.

Meclis’te yürütülen gensoru görüşmelerini Mustafa Kemal Nutuk’ta şöyle anlatıyor:

Başbakan İsmet Paşa, kürsüye çıkarak, şu teklifte bulundu: “Birçok konuşmacının imar ve iskân işleri üzerinde değil, çeşitli vesilelerle diğer bakanlıklarla ilgili işler üzerinde durduklarını gördüm. Hattâ, bazı konuşmacılar, Başbakan’ın, devletin iç ve dış siyaseti üzerinde uzun uzadıya geniş bilgi vermesini istemişlerdir. Bu isteklerin hepsini de memnuniyetle benimsiyorum. Mübadele Bakanı, Yüce Meclis’in uygun görüp oy vermesiyle Başkanvekilliğine seçilmiştir. Ancak, bundan dolayı, gensorunun önem ve kapsamının hiçbir şekilde hafife alınmamasını teklif ederim. Ben, yerinde ve uygun ‘taktiği’ severim.”

Böylece Hükûmet, sahnenin perdesini kaldırdı ve oyun hazırlığı yapanların oyunlarını sahneye koymalarını çabuklaştırdı. Hükûmet, açıktan açığa ve karşı karşıya çarpışmayı kabul etmiş bulunuyordu.

Mustafa Kemal bundan sonra Meclis’teki tartışmaları neredeyse tutanak aktarır gibi aktarıyor Nutuk’ta. En çok üzerinde durduğu konu Rauf Orbay’ın Meclis’teki konuşması ve ona ilişkin çıkan tartışmalar. Tartışmalar bir yerde Rauf Orbay’ın konuşmasının hiçbir yerinde Cumhuriyet kelimesinin geçmemesine takılır kalır. Recep Peker çıkıp Rauf Orbay’dan ‘cumhuriyetçiyim’ demesini ister.

Buradan sonrasını yeniden Atatürk’ün Nutuk’undan okuyalım:

Rauf Bey, “Sizin her kararsızlık ve şüpheye düştüğünüz zamanlarda ben yenibaştan yemin etmeye ant içmeye mecbur muyum?” dedi, “Mecbursun” sesleri yükseldi. Rauf Bey bu seslere; “Hayır Efendiler, kimsenin kimseden şüphe etmeye hakkı yoktur!” cümlesiyle cevap verdi. 

Buna, Afyonkarahisar milletvekili Ali Bey, yerinden karşılık verdi: “Sen de o vakit bu toprakta oturamazsın. Atalarının, babanın ve dedenin geldiği yere gidersin. Bu toprak bunu istiyor” dedi. 

Bunun üzerine, Rauf Bey, kendileri ile görüş ayrılığında bulunduğu noktayı açıklama yollu bir konuşma yaparak dedi ki: “Millet bizi, kayıtsız şartsız millî hâkimiyet ilkesine dayanan bir rejimin, demokrasi denilen halk rejiminin esaslarını kurmak üzere, kendi temsilcileri olarak seçmiştir. Birtakım arkadaşlarımız, milletin bu hakkını Meclis’ten alıp şu veya bu makama, Meclisi dağıtma, kanunları geri çevirme gibi yetkiler verme düşünce ve eğilimini benimsediler. İşte ben buna karşıyım.”

(….) Rauf Bey, muhalif oluşunun sebebini iyice anlatabilmek için şöyle bir açıklama yapmayı gerekli gördü: “Efendiler, değil halifeci ve sultancı, bu makamın haklarını elinden alabilecek olan herhangi bir makamın da karşısındayım” dedi. 

Rauf Bey, halifeci ve sultancı olmadığını söylerken, Cumhurbaşkanlığı Makamına ve Cumhurbaşkanına karşı olduğunu da açıklamış ve ilân etmiş oluyordu. Daha önce, yeri gelince de belirttiğim üzere, Rauf Bey, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti” şeklinde ısrar ediyordu. İsmin değişmesine, yani Cumhuriyet adını almasına rağmen, teşkilâtın o niteliğinin korunmasını istiyordu. Ne için? Çünkü, Cumhurbaşkanlığı Makamı, Hilâfet ve Saltanat makamlarının haklarını alabilirmiş.

Meclis’teki gensoru görüşmeleri uzadıkça uzar, gensorunun reddini isteyen hükümet ve CHP’liler meseleyi bir rejim tartışmasına dönüştürürler, adeta Cumhuriyet’in yeniden oylanacağı havası oluşur. Ve en sonunda 8 Kasım 1924 Cumartesi günü oylama yapılır. Meclis’in 283 üyesinden 175’i salondadır. Bakanlar Kurulu üyesi 8 kişi oy kullanamaz; kullanılan 167 oydan 147’si hükümete güvenoyu, 19’u ise güvensizlik oyudur. 1 oy çekimser kalır.

Hükümete güvenoyu vermeyen 19 milletvekili CHP’den istifa ederler. İstifacıların arasında kısa süre içinde Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Kazım Karabekir de katılacaktır.

Buradan sonrasını Ali Fuat Cebesoy’un kaleminden, onun ‘Siyasi Hatıralar’ adlı iki ciltlik kitabından izleyelim:

Vaziyetin aldığı şekil üzerine artık yeni bir fırkanın teşekkül edeceği anlaşılmıştı. Hükümeti tenkidde ön ayak olan ve neticede fırka hükümetine adem-i itimat reyi veren mebuslar artık fırkada kalamayacaklardı. Hükümetçiler de fırkanın tasfiye edilmesini istemişlerdi. Halk fırkasından ayrılacakların yeni bir fırka kurmağa hazırlanacakları tahmin ediliyordu.

Yeni fırkanın da bazılarının, bilhassa İsmet Paşa’nın beklediği gibi muhafazakar bir fırka halinde değil, bilakis daha fazla teceddüde taraftar olarak meydana çıkmaya hazırlandığı anlaşılıyordu.

Ali Fuat Cebesoy uzun uzun sonunda Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adını alacak olan Cumhuriyet tarihinin bu ilk muhalefet partisinin kuruluş hazırlıklarını ve kuruluşunu anlatıyor. Cebesoy’a göre part, ‘Demokrat, liberal ve laik bir parti’ydi.

İsmet Paşa hükümeti bu gensoruyu atlatmıştı ama çok ağır eleştiri altındaydı, o yüzden kısa süre sonra kendisi istifa etmek zorunda kaldı. Yerine Fethi Bey Başbakanlığa geldi.

69