Falih Rıfkı Atay, erken Cumhuriyet döneminin en önemli, en etkili gazetecilerinden biri.
Atay, daha 1. Dünya Savaşı sırasında yedek subay olarak orduya katıldığında, İttihat ve Terakki’nin üç liderinden biri olan Cemal Paşa’nın özel katipliğine getirildi. Cemal Paşa’nın Kudüs’teki karargahında yaşadıklarını ünlü Zeytindağı kitabında uzun uzun anlatır.
Mütareke döneminde Ali Naci (Karacan), Necmettin Sadık (Sadak) ve Kazım Şinasi (Dersan) ile birlikte Akşam gazetesini kurdu. Bu gazetede Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazılar yazdığı için Damat Ferit hükümetince idamla yargılandı, canını 2. İnönü Zaferi sonrası değişen hava sayesinde kurtardı.
İzmir’in 9 Eylül 1922’de kurtarılması sonrası Mustafa Kemal’in yanına gitti ve ölene kadar da orada kaldı; Atatürk’ün başyazarlığını yaptı.
Atatürk dönemi anılarını 1968 yılında bugün de çok satılan Çankaya adlı kitabında topladı.
İşte o Falih Rıfkı Atay, kendisinin de milletvekili olarak içinde bulunduğu ikinci Meclis’te belirmeye başlayan muhalefet için Çankaya’da çok ilginç değerlendirmelerde bulunuyor.
Artık bir tarafta hainler ve saraycılar, bir yanda milliyetçiler ve istiklalciler yoktu. Ayrılık, bu sonuncular arasındaydı. İstiklalci Mustafa Kemal, saltanatı kaldırdığı günden beri eski müesseseleri ve nizamları nasıl ve nereye kadar değiştireceği bilinmeyen bir ihtilalci idi. Tanzimat’tan beri her ıslahat hareketinde karşı karşıya gelenler, yine karşı karşıya idiler. Bu ayrılış daha da derindir. Çünkü ihtilalcinin karşısında basit bir gericilik ayaklanışı yoktur.
(Meclis ve basındaki muhalifler) Devrimci değildirler fakat gerici de değildirler. Bunlar ‘Bila kayd-ü şart hakimiyet-i milliye’ prensibini tutacaklar, Mustafa Kemal’in diktatör olmaması için dostça, muhalifçe uğraşacaklardır. Biraz sonra ilk gerçek demokrasi savaşını bunlar verecekler, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kuracaklardır. Kendileri ile Mustafa Kemal arasında asıl ayırıcı çarpışma Cumhuriyet ilan edildiği zaman başlayacaktır.
(….)Gerçekte Mustafa Kemal’in yaratmak istediği yeni Türkiye ve yeni Türk cemiyeti ile Hüseyin Cahit’in ilk gençliğinden beri rüyasını gördüğü yeni zamanlar Türkiye’si arasında hiçbir fark yoktu. Cavit Bey de, o da tabii Cumhuriyetçi idiler. Öyle olmalı idiler. İkisi de aşağı yukarı Mustafa Kemal ile aynı şeye inanmakla beraber Mustafa Kemal’e inanmıyorlardı. İttihat ve Terakki devrindeki Enver diktatoryası tecrübesinin bu tür kaygılanmalarda derin tesiri olmuştur.
Falih Rıfkı Atay’ın Hüseyin Cahit dediği ünlü gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın’dı. Defalarca İstiklal Mahkemelerinde yargılandı, hapis yattı. ‘Cavit Bey’ dediği ise İttihat ve Terakki’nin ünlü Maliye Bakanı Cavit Beydi. İzmir Suikastı davasında yargılanıp idama mahkum edildi ve asıldı. Cavit Bey bu davayla ilgili olarak tutuklandığında bebek olan oğlunu Hüseyin Cahit Yalçın’a emanet etti. O çocuk, yıllarca Cumhuriyet gazetesinde briç köşesi ve kare bulmacalar hazırlayan Şiar Yalçın’dı.