Cumhuriyet’e 101 Gün yazı dizisinin bugün 100. günü. Bu dizinin amacı, Türkiye’yi Cumhuriyet’e ulaştıran şartları, bazılarını tam da 100. yıldönümünde hatırlatmak, yarın 100 yaşını dolduracak olan Cumhuriyetimizin hangi şartlar ve tartışmalar altında kurulduğunu tartışmanın bütün taraflarının az dikkat edilen anıları eşliğinde aktarmaktı.
Bundan 100 yıl önce bugün, yani 28 Ekim 1923’te Mustafa Kemal açısından Cumhuriyet ilan etmeye varacak şartlar artık tamamen olgunlaşmış, geriye son bir hamle kalmıştı.
Ankara da, İstanbul da Mustafa Kemal’in kafasındaki plandan ve bu planı hemen uygulayacağından habersizdi. O gün bütün gün kulisler kaynadı. Bu kaynamanın sebebi, milletvekillerinden hiç değilse bazılarının yeni hükümette bakan olma hevesiydi.
Mustafa Kemal’in siyasi partisi Halk Fırkası daha yeni, 11 Eylül 1923 günü resmen kurulmuştu. O zaman adet, ülkenin önemli meselelerinin önce Halk Fırkası içinde ayrıntılı biçimde konuşulması, partide alınan kararın da Meclis’te neredeyse tartışmasız kabul edilmesiydi.
Ali Fethi Okyar başkanlığındaki hükümet Mustafa Kemal’in talimatıyla iki gün önce istifa etmişti. Mustafa Kemal istifa talimatı verirken bakanlardan yeni kurulacak hiçbir hükümette de görev almamalarını istemişti.
Halk Fırkası her şeyi normal sayıp yerine yeni bir hükümet arıyordu. İlginçtir, partinin Yönetim Kurulu Başkanı da iki gün önce Başbakanlık görevinden istifa eden Ali Fethi Okyar’dan başkası değildi. Günün ilerleyen saatlerinde parti Yönetim Kurulu toplantı halindeyken Mustafa Kemal’e haber gönderildi, ondan parti toplantısına katılması istendi.
Gerisini Mustafa Kemal’den dinleyelim:
28 Ekim günü geç saatlerde, toplantı halinde bulunan Parti Yönetim Kurulu tarafından davet edildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey’di. Fethi Bey, parti adına Yönetim Kurulu’nca bir aday listesi hazırlandığını ve bu konuda Parti Genel Başkanı olarak benim de görüşümün alınması uygun görüldüğü için toplantılarına davet ettiklerini bildirdi. Hazırlanan listeye göz gezdirdim. Bence uygun olduğunu, ancak, bu listede adları bulunan kimselerin de görüşlerinin alınması, kabul edip etmeyeceklerinin sorulması gerektiğini söyledim. Bu teklifim uygun görüldü. Söz gelişi, Dışişleri Bakanlığı için söz konusu edilen, Yusuf Kemal Bey’i davet ettik. Yusuf Kemal Bey, bu listeye giremeyeceğini bildirdi. Bundan ve buna benzer bazı durumlardan anladım ki, Parti Yönetim Kurulu da kabul edilebilir kesin bir aday listesi hazırlayamamaktadır. Yönetim Kurulu üyelerine, gereken kimselerle daha sıkı temas kurarak kesin bir liste tespit etmelerini tavsiye ettikten sonra, yanlarından ayrıldım.
Mustafa Kemal bu sözleri, olayların üzerinden 3 yıl geçtikten sonra okuyacağı Nutuk’ta yazıyor. Gayet soğukkanlı yazıldığına bakmayın, toplantıdan ayrılırken planının harfiyen işlediğini görmüş ve bu sebeple gülümsemiş, bir sevinç belirtisi göstermiş olmalı.
Nitekim bu toplantıdan ayrılırken oldukça şendir, Meclis koridorunda kendisini bekleyen Kemalettin Sami ve Halit Paşa’ya rastlıyor Mustafa Kemal. Onları akşam Çankaya’ya yemeğe davet ediyor. İsmet Paşa’ya, Kazım Paşa’ya ve Fethi beye de kendisiyle birlikte Çankaya’ya yemeğe gelmelerini söylüyor.Çankaya’ya vardığında Rize milletvekili Fuat Beyle Afyon milletvekili Ruşen Eşref Beyin kendisini beklediğini görünce onları da yemeğe alıkoyuyor.
Gerisini yeniden Mustafa Kemal’den okuyalım:
Yemek sırasında “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz!
Bu dizinin yarınki bölümünde anlatacağız, örneğin Mustafa Kemal’in Meclis koridorunda kendisini beklerken görüp Çankaya’ya yemeğe çağırdığı Kemalettin Sami Paşa’ya bir rol belirlenmiştir ve o da rolünü gayet iyi yerine getirecektir ertesi sabah.
Mustafa Kemal’in bu talimatları verip görevlendirmeleri yapmasının ardından konuklar Çankaya Köşkü’nden ayrılır ama İsmet Paşa zaten geceleri Çankaya Köşkü’nde uyumaktadır, o kalır.
Mustafa Kemal’den okumaya devam ediyoruz:
O gece, birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun (Anayasa) devlet şeklini tespit eden maddelerini şu şekilde değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna, “Türkiye Devleti’nin Hükûmet Şekli Cumhuriyet’tir” cümlesini ekledim. Üçüncü maddeyi şu yolda değiştirdim: “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükûmetin ayırdığı idare kollarını Bakanlar aracılığıyla yönetir.”
Bundan başka Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun temel maddelerinden olan sekizinci ve dokuzuncu maddelerle de değiştirilerek ve açıklığa kavuşturularak şu maddeler yazıldı:
“Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni Cumhurbaşkanı’nın seçilmesine kadar devam eder. Görev süresi biten Cumhurbaşkanı yeniden seçilebilir.”
“Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır. Bu sıfatla, lüzum gördükçe Meclis’e ve Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder.”
“Madde- Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer bakanlar, Başbakan tarafından ve yine Meclis üyeleri arasından seçildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından hepsi birden Meclis’in onayına sunulur. Meclis, toplantı halinde değilse, onaylama Meclis’in toplantısına bırakılır.”
Bu maddelere, komisyonda ve Meclis’te din ve dil ile ilgili bildiğiniz bir madde de eklenmiştir.