86. Gün
13 Ekim 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
İkinci denemede başarılıyor: Yeni Türkiye Devletinin başkenti Ankara

Ankara’nın başkent olması konusu aslında 1921 yılında da gündeme gelmiş ama Meclis’te reddedilmişti. Ama 13 Ekim 1923 günü yapılan oylamada bir kişi dışında bütün milletvekilleri başkentin Ankara olmasına oy verdi. Tarih değişti.

İkinci denemede başarılıyor: Yeni Türkiye Devletinin başkenti Ankara

Bugün 13 Ekim. Bundan tam 100 yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’nın yeni kurulan Türkiye devletinin başkenti olmasına karar vermişti.

Ancak tarihimizin unutulmuş bir sayfası, aslında bu Ankara’yı başkent yapmak için ikinci girişimdi. Gelin bu önemli yıl dönümünde hem 1921’deki hem de 1923’teki girişimleri birlikte okuyalım.

Tarihçi Bilal Şimşir’in Ankara’nın başkent olmasıyla ilgili makalesinden aktarıyoruz:

Hükümet, 31 Ocak 1921 günü başkent işini Meclise getirdi. Hükümet, aylar öncesinden hazırlık yapmış, bir başkent komisyonu kurmuştu ve bu komisyona meclisten de 3 üye istiyordu.

Hazırlanan Hükümet Karamamesi’ne göre, İstanbul bir “merkez-i merasim” olarak bırakılacak ve “hukukî merkez-i hükümet” Anadolu’da olacaktı. Ankara Hükümeti, başkenti İstanbul’dan Anadolu’ya taşımaya kesin karar vermişti. Bu taşıma, İstanbul’un yabancı işgalden kurtuluşuna kadar “geçici” bir taşınma değil, temelli bir taşınma olacaktı. İstanbul işgalden kurtarıldıktan sonra da başkent, Anadolu’da olacaktı. İstanbul yalnız bir “tören merkezi” olarak kalacaktı. Anlaşılan Türkiye, başkent bakımından Hollanda’ya benzeyecekti. Hollanda’da bugün gerçek başkent Lahey (Den Haag) kentidir; eski başkent ise bir çeşit “tören merkezi” olarak kullanılır, orada kraliçe yalnız yılda bir defa kordiplomatiği kabul eder ve hepsi onunla biter. İstanbul da belki halifeliğin tören merkezi olarak kalacak, ama gerçek başkent Anadolu’da olacaktı.

Bu yoldaki Hükümet Kararnamesi, milletvekilleri için âdeta bir sürpriz oldu. Bu kararname 31 Ocak 1921 günü TBMM Önüne gelince tepki ve hatta öfkeyle karşılandı. Hemen “ret, ret” sesleri yükseldi yapılan görüşmeler sonunda, başkentin İstanbul’dan Anadolu’ya taşınması önerisi 26’ya karşı 71 oyla reddedildi.

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, başkentin değiştirilmesine hazır değildi. Milletvekillerinin önemli bir bölümü, Önce zafer kazanılmak, sonra başkent işi “ele alınmalı” düşüncesindeydi. Bir bölüm milletvekilleri de saltanata ve halifeliğe gönülden bağlı oldukları için başkentin İstanbul’dan taşınmasına karşıydılar. Onlara göre İstanbul, sonsuza kadar Osmanlı saltanatının ve İslâm halifeliğinin merkezi olarak kalmalıydı. Başkent değiştirme kararı, Atatürk İnkılâplarının çoğu gibi, ikinci meclisten geçirilebilecekti. Hükümet, Ocak 1921’de edindiği deneyimle, başkent işini Ekim 1923 tarihine kadar TBMM’ne getirmedi. Ankara, üç yıl boyunca başkent adayı olarak kaldı.

1921 Anayasamızda başkent adı yer almadı. Zaten kısa olan bu anayasada, Türkiye Devleti’nin başkentinin neresi olduğu belirtilmemişti.

O anayasayı hazırlayanlar ne başkent İstanbul’dur diyebilmişler, ne de bir başka başkent gösterebilmişlerdir. Konuyu sessizce geçiştirmişlerdi.

Ama başkent işi zihinleri kurcalayıp durmuştur. Atatürk, 1921 yılında Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit’e der ki: “İstanbul bizim geleneksel başkentimizdir ve öyle kalmalıdır. Ama Dünya Savaşı bize bir ders verdi ve tecrübe kazandırdı. Saltanat ve halifelik İstanbul’da kalacaksa da gerçek hükümetin, millî hükümetin merkezi Anadolu’da olacak; yani, İstanbul’dan daha iyi korunan yurdun orta yerinde bulunacaktır.”

Atatürk, yine 1921’de, Fransız gazeteci Berthe Georges-Gaulis’e, “siyasî başkentimiz Anadolu’nun ortasında kalacaktır” der.

16 Ocak 1923 günü de Atatürk, İzmit’te gazetecilere şunları söyler: “Devlet merkezini seçerken iki noktayı göz önünde tutmak icabeder. Biri, her nevi tecavüze karşı yerinden kıpırdamayacak kuvvet ve sükûnetini muhafaza edecek bir yer olmalı… İkincisi, hükümet merkezi öyle bir yerde olmalı ki, hükümet, nazarını memleketin bütün muhitlerine müsavi surette atfedebilsin… Herhalde birçok sebepler, hükümet merkezinin Ankara-Kayseri-Sivas müsellesi (üçgeni) içinde bir noktada olmasını icap ettiriyor. Bu müsellesin bir res’inde (ucunda) bulunan Ankara, pekâlâ devlet merkezi olabilir; esasen hadisat orasını merkez yapmıştır.”

100 yıl önce bugün, Meclis’in önüne İsmet Paşa’nın Dışişleri Bakanı olarak ve hükümeti adına değil, Malatya milletvekili olarak (ve yanına 11 arkadaşını daha alarak) getirdiği öneri vardı bu kez. Tek cümlelik bir yasa önerisiydi bu: “Türkiye Devleti’nin makarr-ı idaresi (başkenti) Ankara şehridir.”

Teklif, Meclis Genel Kuruluna indiğinde tek bir kişi itiraz etti. Gümüşhane bağımsız milletvekili Zeki Bey (Kadirbeyoğlu) “Baylar, başkenti yalçın kayalarda, izbe ovalarda kurma çağları çoktan geçmiştir. İstanbul’a iğbirarınız nedir?” dedi. İlk Meclis’te de muhalif 2. Grup üyesi olan ve bu gruptan 2. Meclis’e seçilebilen tek isim olan Zeki Kadirbeyoğlu’nun kullandığı ‘iğbirar’ kelimesi ‘Gücenme’ demek. Bu kelimeden ötürü Zeki Beye sert eleştiriler geldi.

Sonra oylamaya geçildi, bir tek Zeki Bey hayır oyu verdi. Milletvekilleri oturumu yöneten Ali Fuat Cebesoy’a ‘Oy birliğiyle’ diye seslendiler ama o ‘Hayır oyu gördüm, öyle yazamam’ dedi, kararın oy çokluğuyla kabul edildiği tutanağa geçti.

İlginç olan, Ankara’yı başkent ilan eden bu cümlenin bir kanun değil Meclis kararı olmasıydı. Neden böyle bir yol seçildi bilinmez ama ileride Ankara’nın başkentliği anayasalara da yazıldı, hatta bugünkü anayasada bu kural ‘Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ bir kural.

86