Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te İsmet Paşa tarafından imzalandıktan sonra hemen onay için Meclis’e sunuldu.
Haziran 1923’te yapılan seçimle gelen bu ikinci Meclis, 13 Ağustos’ta açıldı, Mustafa Kemal’i başkanlığa, Ali Fuat Cebesoy’u ise İkinci Başkanlığa seçti, ardından Fethi (Okyar) başkanlığındaki Bakanlar Kurulu’nu onayladı.
Ardından da 21 Ağustos günü Lozan Barış Antlaşması’nı onaylayacak kanunu ivedilikle görüşmeye başladı. Meclis’te ilk sözü Dışişleri Komisyonu Başkanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey aldı, anlaşmanın onaylanmasını istedi. Ardından komisyon yazmanı Tevfik Rüştü (Aras) Bey de anlaşmanın bazı önemli bölümlerini özetleyip onay istedi.
Sıra, antlaşmayı eleştirmek için söz isteyen milletvekillerindeydi. İlk sözü Mersin milletvekili Niyazi (Ramazanoğlu) aldı, antlaşmayı bir yandan başarı olarak saydı ama bir yandan da antlaşmayla çizilen Güney sınırlarını eleştirdi, İskenderun ve Hatay’ın ulusal sınırların dışında kalmasını ‘Öz yurdumuzdan olduk’ diye niteledi. Niyazi Beye göre antlaşmayı Sevr ile kıyaslamak hataydı, Sevr çok kötüydü ama Lozan da çok iyi değildi.
Onun ardından büyük şair Yahya Kemal (Beyatlı) kürsüye geldi. O da, aslında Fransızlarla 1922 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile çizilen Suriye sınırını eleştiriyordu, Musul’un ulusal sınırların dışında kalmasını kabul edemediğini söylüyordu.
Üçüncü olarak kürsüye Tekirdağ milletvekili Faik (Öztrak) Bey geldi. Onun eleştirileri daha çok Trakya konusundaydı, Batı Trakya’nın da sınırlarımızın içinde olması gerektiğini söylüyordu. Faik Öztrak sözlerini “Ben kendi hesabıma söylüyorum ki, milletin yaptığı fedakârlıkla mütenasib olmayan bu muahedeye verilecek benden kırmızıdan başka hiçbir şey yoktur” diyerek tamamladı.
Kürsüde Lozan’ı eleştiren bir başka isim, daha sonra İçişleri Bakanlığı da yapacak olan Menteşe milletvekili Şükrü Kaya’ydı. Kaya’nın sözleri sertti:
“Efendiler! Cihan tarihinin hiçbir millet hesabına kaydetmediği büyük fedakârlıklarla elde ettiğimiz bu büyük zaferden Hükümetimin beklediği netice gayet basit ve mütevazıdır. Misakı Millî dediğimiz Mukaveleyi Milliye ile âleme ilan ettiğimiz mevaddı mütalebat bir cümle ile hulâsa edilebilir: Milli hudutlarımız dâhilinde hür ve müstakil bir Devlet halinde yaşamak. Dünyada her millet için tanınan bu hak evvelleri bizden çok esirgeniyordu. Maatteessüf bu sefer de Lozan’da yine esirgenmiştir.”
Yani ona göre Lozan’da milli sınırlar dahilinde bağımsız bir devlet gibi yaşama hakkı elde edilememişti. Ama bunun sorumlusu Lozan’ı müzakere eden heyet değildi, Batılı güçlerdi.
Meclis’te Lozan görüşmelerinin ilk günü bu şiddetli eleştirilerle tamamlandı.