62. Gün
19 Eylül 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Mustafa Kemal, 1. Dünya Savaşı’nı da, Anadolu’nun işgal edileceğini de yıllar önceden görüyordu

Balkan Savaşı yenilgisi sonrası Sofya’ya askeri ateşe olarak giden Mustafa Kemal’in oradan arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a yazdığı bir mektup, daha sonra yaşanacak her şeyi öngördüğünü gösteriyor.

Mustafa Kemal, 1. Dünya Savaşı’nı da, Anadolu’nun işgal edileceğini de yıllar önceden görüyordu

Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarının ikinci aşamasında Gelibolu’da toplanan kolordunun harekat şubesi müdürlüğüne tayin olur. Kolordunun kurmay başkanı Fethi Bey’dir.

O Fethi Bey, savaşın ardından Bulgaristan’a büyükelçi olarak tayin edilince yanında Mustafa Kemal’i de askeri ateşe olarak götürür. Bu arada Mustafa Kemal’in Harbiye’den sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy da kurmay yarbay rütbesini alıp Şam’a, oradaki kolordunun kurmay başkanlığına tayin olmuştur. İki arkadaş sık sık mektuplaşmaktadır.

Ali Fuat Cebesoy’un Hatıraları adlı kitapta Mustafa Kemal’in Sofya’dan Şam’a yazdığı çok ilginç bir mektup var, aynen aktarıyoruz:

Memleketin kaybedilmek üzere olan küçük parçasını feda etmeyeceğim diye en büyük parçasını hesapsızlık ve bilgisizlik yüzünden feda eden idarecilerimizin bir de mevki ve şöhret peşindeki hırslan yü­zünden ne hale geldiğimiz aşikârdır. Binaenaleyh, bu mevzuda fazla izahata lüzum görmüyorum. Bundan sonra da fena günler göreceğimiz­den şüphe edilmemelidir. Yüzyıllardan beri Hıristiyan teb’asından çek­tiklerimiz henüz bitmeden, birbirine zıt olan PAN İSLAM ve PAN TU­RAN hayalleri icat edilerek bunlarla, zaten güç olan durumumuz büs­bütün karıştırılmaktadır. Milliyetçilik dünya yüzünde o kadar çok inki­şaf etti ki, emin olabilirsiniz bir millet çoğunluğuna dayanmayan dev­letlerin dağılması mukadder görülüyor. Hâlâ Anadolu’da Suriye ve Irak’ta bir Hıristiyan azınlığı vardır. Bunların iddiaları eksilmemiştir. Bir de büyük bir Arabistan davası çıkmıştır ki bununla İngiltere, Fran­sa; Arap çoğunluğu olan yerlerimizi bizden ayırıp kendilerine müstem­leke yapacaklardır. İçimizde bir de Arap Milliyetçiliği alıp yürümüştür. Bunlardan kültür ve din birliğine inanmayanlar vardır ki bunların men­faat bakımından büyük devletlerin aleti olacaklarından şüphe edilemez. Buna mukabil çoğunluğu temiz bir milliyetçilik davası içindedir. Bun­larla görüşüp Arap meselesine bir çözüm noktası bulunabilir. Arap me­ selesi bundan sonra iç siyasetimizin en önemli bir meselesi olmuştur. İçerde azınlık ve Arap meselesi dururken, hangi teşkilât hangi vasıta ile dışarda PAN TURANİZM ve PAN İSLAMİZM umdelerini tahrik ede­bilir. Üstelik, henüz içimizde bunlara bir istikamet verilmemiş iken…

İngiliz-Alman rekabeti ve yeniden büyüyen Sırbistan’ın Avustur­ya ve Macaristan’ın güneyindeki Slavlar üzerinde iddiası yüzünden, pek yakında dünya harbinin patlayacağına inanılabilinir. Hiçbir hazır­ lığımız olmadan acele bu harbe de sürüklenecek olursak, Anadolumuz, Boğazlarımız ve 500 yıllık Türk İstanbul’umuz muhakkak tehlikeye gi­ rer. Bu sefer, bir kelime ile, Türklüğümüz mahvolur. Bundan sonra hiç olmazsa kendimizi hülyalara kaptırtmamalıyız. Zira, telâfisi mümkün olamıyacak bir felâketle karşılaşırız. Gelecekte hiç bir hissiyata aldan­ madan, kesin kararımız, Türk çoğunluğunun çizdiği hudut hem dış siyasetimizin hem de savunmamızın temel taşı olmalıdır.

62